Kimler Almanya'da Mutsuz Olur, Kimler Mutlu Mesut Yaşar?
herkes almanya'yı övüyor; evet, övülecek çok şeyi var ancak almanya'ya göç etmek isteyen kişilerin öncelikle bakması gereken şey, almanya'da yaşamaya uygun olup olmadığı bence.
şu hayatta en önemli şey kendi mutluluğunuz, emin olun; sadece para değil. önce karakteriniz, yaşayış tarzınız buna uyacak mı diye bakmanız lazım; yoksa emin olun mutsuz olacaksınız.
30 yıl türkiye'de yaşamış, yaklaşık 1 senedir de almanya'da yaşayan biri olarak türkiye benim için senede 2 kere gidip euro dağıttığım bir memleket değil; o yüzden taraflı veya bilinçsiz bir karşılaştırma yapmayacağım.
kimler almanya'da mutsuz olur, kim mutlu mesut yaşar?
1. akraba ilişkileri
eğer kalabalık bir ailede yaşıyorsanız; kardeşler, dayılar, yeğenler, kuzenler sürekli görüşüyorsanız, akrabalarınız hayatınızın çok önemli bir parçası ise almanya size göre değil. çok mutsuz olursunuz bak, demedi demeyin. tamam, artık herkes bir telefon uzaklıkta ama o işler o kadar kolay değil. ben çekirdek ailem dışındaki akrabalarımla senede anca bayramdan bayrama, toplamda 1 saat görüşen biriydim ve bu yüzden hiç zorlanmadım. ancak ben geniş ve kalabalık ailem olmadan yapamam diyorsanız, sadece para için gelmeyin; kendinize yazık edersiniz. almanya'daki türkler gibi 'ah vatanım, türkiye çok güzel, kıskanıyoruz' der durursunuz.
2. idare edilmek/idare etmek
türkiye'de hayatın her kesiminde "idare etme" kültürü üzerine kurulmuş bir hayat var. patron maaşını vermez, geciktirir, bir süre "idare et" der. paran biter, ailen seni "idare eder", bakkaldan ekmek alırsın, veresiye yazdırırsın seni "idare eder". toplantı yapılacak olur müşterin 45 dk geç gelir, "idare edersin". devlete borcun vardır, vergini ödememişsindir, af çıkar "idare edilirsin". çocuğun sınıfta kalacaktır tembeldir, hoca "idare eder" sınıfı geçirir. kiranı bu ay ödeyemezsin ev sahibi "idare eder". bahsettiğim idare etmek kültürü budur.
hayatım boyunca ben "idare etmek"ten de "idare edilmek"ten de nefret ettim. herkes neyi hak ediyorsa onu alsın dedim, öyle bir ütopya vardı yani kafamda ve en yakın olanını burada buldum. almanya'da böyle bir şey yok. vergini ödemezsen af çıkmaz. paran yoksa kimse sana veresiye vermez. işe geç kalırsan işten çıkarılırsın. çocuğun salaksa o sınıfı tekrar okur. suç işliyorsan cezasını alırsın. suçluysan kimse birinin yakınışın diye seni affetmez.
eğer siz bu idare etme kültürüne aşinaysanız ve bunu kullanan insanlardansanız gelmeyin almanya'ya; mutsuz olursunuz, emin olun. bu tip insanlar almanya'da da kendi getto mahallelerinde türkiye'deki suriyeliler nasıl yaşıyorsa öyle yaşıyorlar; mutsuzlar, sisteme entegre olamıyorlar çünkü kimse onları idare etmiyor burada. burada herkes birey, herkes kendinden sorumlu. bu gerçekten önemli bir konu. burada işler güven üzerine ilerliyor; metrolarda, trenlerde kimse ulaşım biletin var mı diye bakmıyor ara ara kontroller dışında. çünkü suçun gerçekten cezası var ve uygulanıyor. tekrar diyorum, türkiye'deki idare etme kültürüne bağlı yaşayan insanlardansanız sadece para için gelmeyin; ailenize, kendinize, hayatınıza yazık edersiniz.
ama liyakata önem veriyorsanız, hak yenmesine tahammülünüz yoksa, dürüstlük ve güven kelimelerine önem veriyorsanız buyrun gelin; çok kolay entegre olacaksınız emin olun.
3. entegrasyon
bir ülkede yaşamanın en temel koşulu o ülkeye entegre olmaktır. entegre olmak demek o ülkenin kültürü, siyaseti, dili, müziği, sporu vs. her şeyinden haberdar olmak ve bunlara katılım sağlamaktır. eğer ülke değiştirmeye karar verdiyseniz bunu mutlaka gerçekleştirmeniz lazım. burada almanya'dan bir haber yaşayan türkler yok mu? evet, çok. ama aynı istanbul fatih'te, esenler'de oluşturdukları mahallelerinde kendi kendilerine yaşamaya çalışan suriyeli gibiler hepsi. sen türkiye'de senin kültürüne uymuyorlar, türkçe konuşmuyorlar, vergi vermiyorlar, kaçak çalışıyorlar, devletten bedava yardım alıyorlar, sahillerini işgal ediyorlar diye nefret ediyorsun ya onlardan. sende burada aynılarını yaparsan onlar da senden nefret edecek entegre olmazsan. entegre olmak özünü kendini unutmak değildir; gittiğin yere uyum sağlamaktır. en önce dil öğrenmek zorundasın ne olursa olsun. sen türkiye'de evini kiraya verirken suriyeli bir çift gelse ve senin yanında kendi arasında arapça konuşsa rahatsız oluyor musun? evet. demiyor musun anama, bacıma mı sövüyor anlamıyorum diye? o zaman sen de aynı hareketi almanya'da yapmayacaksın. biz eşimle almanca ya da ingilizce konuşuyoruz, ne konuştuğumuzu anlasın diye. sen evinde esinle dostunla istediğin dili konuş, karışan mı var? ama bir kültür var, almanya'da almanca konuşuluyor, bu kadar basit. tek istediğim iğneyi kendine, çuvaldızı başkasına batır yeter.
ne yazık ki gördüğüm kadarıyla entegre olmamış, olamamış türklerin büyük kısmı almanya'da getto mahalleler kurmuş ve bu mahalleler genel olarak bahnhof (tren istasyonu) çevrelerinde kümelenmiş. bu mahallelerde suriyelilerle, afganlarla, filistinlilerle beraber yaşıyorlar bir şekilde ve mutsuzlar, evet. hepsi de 'ah vatanım' diyor. çünkü entegre olamazsan sığıntı gibi olursun, bu kadar basit. ben şimdiye kadar en küçük bir ırkçılık görmedim, tavuğuma kış diyen olmadı. eşim de ben de entegre olmaya çalışıyoruz ve ilk etapta zorlandığımız kadar artık zorlanmıyoruz. bana sorarsanız hayalimdeki hayatı yaşıyorum, mutluyum. ancak bu tamamen sizin 'mindset' yani düşünme tarzınızla alakalıdır. göç etmek bir tercihtir, bu tercihi yaparken lütfen önce kendinizi ve göç edeceğiniz yeri tanıyın. hayat, ucuz market alışverişinden ibaret değil.
dediklerim sadece almanya için değil, herhangi bir farklı ülke için de geçerli aslında. sadece daha fazla para kazanacağım diye bir ömür mutsuz bir hayat yaşamayın diye uyarayım dedim.