SİNEMA 25 Eylül 2023
54,9b OKUNMA     490 PAYLAŞIM

Kuru Otlar Üstüne'yi Erkenden İzleyen Bir Ekşi Sözlük Yazarının Film İncelemesi

Nuri Bilge Ceylan'ın yeni filmi Kuru Otlar Üstüne'yi Toronto'daki prömiyerinde izleyen bir Ekşi Sözlük yazarı, filmi anlatmış. Bir yerine kadar spoiler yemeden okuyabileceğiniz film incelemesini sizlerle paylaşıyoruz.

2023 toronto uluslararası film festivalinde (tiff) kuzey amerika prömiyerinde izledim kuru otlar üstüne filmini.

öncelikle kendisinin tüm filmlerini izlemiş ve sinemasına aşina biri olarak en beğendiğim nbc filmi olduğunu rahatlıkla söyleyebilirim. son filmlerinde ağırlık verdiği diyaloglar, kuru otlar üzerine'de kusursuza yaklaşmış görünüyor. diyalogların akıcılığı izleyiciyi 3 saat 17 dakika boyunca çok güzel içine çekiyor ve film çok güzel akıyor. karakterler çok güzel yazılmış ve aşırı iyi oynanmış. cannes'da ödül kazanan merve dizdar'ı gölgede bırakacak bir başrol performansı ile deniz celiloğlu övgüyü hak ediyor. bu ikisi dışında tüm yan roller gerek oyuncu seçimi gerek oyuncu performansı açısından çok tatmin edici. bu açıdan da nbc oyunculardan alabileceği en yüksek verimi almış diyebiliriz.

görüntü yönetmeni olarak gökhan tiryaki'nin eksikliğinin bir nebze hissedildiğini düşünüyorum. tabii ki yine çok güzel sahneler, çekimler mevcut ama sanırım çıtayı çok yükseğe çıkardığı için sinematografinin daha iyi olabileceğini düşündürdü. geçişlere serpiştirilen -inanılmaz güzel- fotoğraflar, nbc'nin tarzının dışına çıkması açısından deneysel olmuş diyebilirim. ben yadırgadım ama beğenenler olacaktır şüphesiz. bununla beraber, kurgu ve düzenlemede özellikle sahne geçişlerini bir tık vasat buldum. kesinlikle daha iyi geçişler olabilirdi fakat bu haliyle de izleyiciyi rahatsız eden bir tarafı bulunmadığını belirteyim, kişisel tercih benimkisi. filmin konusu ve sürprizleriyle ilgili görüşlerimi spoiler kısmına sakladım filmi henüz izlemediyseniz geçebilirsiniz.


--- buradan sonrası spoiler içerir ---

filmde doğuya atanmış ve tayinden önceki son senesini dolduran samet öğretmenin yaşadıklarını kendi perspektifinden takip ediyoruz diyebiliriz. filmin başında samet ve ev arkadaşı kenan bir köy okulunda öğrenciler tarafından sevilen iki öğretmen olarak sunuluyor. samet bulunduğu okulu ve köyü beğenmeyip istanbul'a dönmek için gün sayarken, kenan ailesi civarda yaşayan köklerine yakın bu okulda görev yapan fikri hür fakat muhafazakar bir karaker çiziyor. okul ve yerel çapta sevilen iki öğretmenin hayatı, öğrencilerinin okul müdürü ve diğer hocaların sıkıştırması sonucu iki öğrencinin bildirdiği şikayet üzerine zor bir sınava giriyor. iki öğretmen haklarındaki şikayeti öğrendiklerinde kendilerini şikayet eden öğrencilerin kim olduğunu ve olayın arkasını araştırmaya çalışırken filmin 1 buçuk saati bir çırpıda bitiyor. filmin bu kısmında samet ve kenan'ın ilişkisi, öğretmenlerin müdürle ve ilçe milli eğitim müdürüyle tartışmaları olayın gerginliğini izleyiciye harika geçiriyor. diyalogların zamanlaması ve tonu o kadar iyi ki film gerçekliğe çok yakınsıyor ve izleyiciyi tümüyle sarıyor.

filmin bu kısmında merve dizdar hemen hiç görünmüyor. her ne kadar kendisi kalan kısımda çok iyi oynamış olsa da cannes'da aldığı ödülü bir tık politik bulduğumu belirteyim. konunun hassasiyeti üzerine emektar kadın öğretmene ödülü vererek nbc'nin taraf almayan filmine bir mesaj verildiği düşünülebilir ya da hiç alakası olmayabilir, tamamen kişisel bir yorum.


filmin ikincil konusu doğuya atanmış bekar öğretmenlerin küçük şehir/kasaba hayatı içinde baş göz edilmesi üzerine oturuyor diyebiliriz. doğuya atanan öğretmenlerin kendi meslektaşlarıyla evliliğe uzanan yolculukları çok gerçek ve bizden bir konu. bunu ele almış olduğu için bile ülkedeki tüm öğretmenlerin izlemesi gerekiyor bu filmi. eminim aynı yollardan geçmiş yüzbinler kendi hayatından çok şey görecek bu filmde. filme dönersek, samet ilçede öğretmenlik yapan nuray (m.dizdar) öğretmenle tanışmak üzere buluşuyor ve ikili birbirini kısa süre tarttıktan sonra ayrılıyorlar. samet istanbul'a gitme niyetini ve karakterinin hazcı yönünü ortaya koyarken, nuray şehirli, devrimci kimliğini ve nasıl ve neden ilçede yaşadığını açıklama ihtiyacı duyuyor. samet bunun üzerine kendisine uygun bir partner olmayacağını düşündüğü nuray'ı kenan'a anlatıp, hali hazırda ailesi tarafından evlilik baskısı altındaki kenan'la tanıştırmayı öneriyor. bu üçlünün sonraki görüşmeleri kenan'ın nuray'ı beğenmesi ve nuray'ı etkileme çabaları, nuray'ın kenan'a ilgisi ve samet'in olayları gözlemesi şeklinde eğlenceli sahneleri doğrumuş diyebiliriz. samet, ikilinin flörtü ve kendisinin dışarı itilişi üzerine nuray'ı arzulamaya başlayıp kenan'ı çağırması gereken yemeğe tek başına giderek nuray ile baş başa zaman geçirmeyi tercih ediyor. bu oyuna bozulan nuray ile samet'in beraber yediği akşam yemeği ikilinin fikirsel düellosuna dönüşüyor ve gecenin sonunda samet nuray ile sevişiyor. bu noktada filmin en büyük sürprizi samet'in yatak odasına geçmeden tuvalete uğramak istemesi sırasında gerçekleşiyor. samet bir anda tuvalet/banyo kapısından set arkasına geçiyor. bu esnada film setinin arkasındaki insanlar ekranda gözükürken samet hiçbir etkileşime girmeksizin set arkasındaki tuvalete yol alıyor. film ile izleyici arasındaki duvarı yıkan bu sahne özellikle

zamanlaması itibariyle eminim herkesi şoka uğratacaktır. ben bu sürprizi yerinde buldum; zira çok gerçekçi geçen ve hassas konular üzerinde dolanan bu filmde izleyiciye bunun bir film olduğunun hatırlatılması hoş bir dokunuş olmuş.


bu noktada hemen bir parantez daha merve dizdar'a açalım: filmi izlerken nuray karakterinin bazı tercihlerini anlayamamıştım fakat film sonunda samet'le geçirdiği gece sonrası kendisini 'ghost'layan kenan'la yüzleşmeye gelen nuray'ın anlatımı üzerine filmin derinliğine bir kez daha hayran kaldım. bu sahnede nuray'ın ağzından samet'le yatmasının kendisinin yeni haliyle (bir bacağı terör saldırısı sonucu kesilmiş, yani engelli haliyle) dünyada kapladığı yeri anlamak ve kendi değerini görmek ölçmek/kendine ispat etmek motivasyonu güttüğünü anlıyoruz ki engelli insan dünyasına dair açtığı bu kapı bile filmi baş yapıt mertebesine çıkarıyor diye düşünüyorum.

filmin son yarım saatinde ise samet öğretmenin kendisini şikayet eden bir zamanlar favori öğrencisi sevim ile yüzleşmesini izliyoruz. bu sahnenin gerginliği de harikulade yansıtılmış. öğretmenin manipülasyonlarına karşı tepkisiz kalan fakat korkup kaçmayan kız öğrencinin vereceği tepkiyi beklerken koltuğa yapışıp ter döktüğümüz bir filmden bahsediyoruz. mutlaka izleyin.


filmin son yarım saatini samet'in iç sesinden dinlememiz de büyük sürpriz. karakterlerinin iç dünyasını voice-over ile anlatmayı daha önce hiç tercih etmemiş nbc'nin bu seçimine çok şaşırdım fakat daha sonra düşününce hak verdim. film boyunca niyetini ve iç dünyasını tam olarak kestiremediğimiz samet karakterini kendi perspektifinden dinlemek izleyiciyi yine yeniden taraf olmadan tartışmanın ortasında bırakarak filmi kapatıyor.

film genel olarak "insan olmak" temasını taşırken, eylemler karşısında ve ilişkiler içinde insani ve reaksiyonları anlatmaya odaklanıyor ve izleyiciyi ikircikli konular üzerinde karakterlerle empatiye ve düşünmeye zorlayarak bugüne kadar ki en cesur nbc filmi olarak kendine yer buluyor. bana kalırsa gökhan tiryaki ve daha iyi bir edit'le çok net palmes d'or'a koşabilirmiş ama direkten dönmüş diyebilirim. mutlaka izleyin demiş miydim?