TELEVİZYON 4 Kasım 2024
5,8b OKUNMA     51 PAYLAŞIM

Lost Dizisinde "The Others" Olarak Bilinen Diğerleri Neyin Nesiydi?

Lost'ta "Others" olarak bilinen diğerleri tam olarak kimdi? Ada'ya nasıl gelmişlerdi ve amaçları nelerdi?

oceanic 815 kazazedelerinin ağzında hep bir laf vardı; diğerleri! diğerleri! masum kazazedelerimiz adaya ilk düştüğünde, hayatları zaten yeterince kararmışken, bir de adanın yerlisi olan ve bizimkilerin hayatını iyice felakete çevirecek bir grup vardı; "diğerleri" yani jin reisin de dediği gibi: others! others!


the others yerlilerini anlamak için sadece karakterlere değil, adanın tarihine ve adayı şekillendiren figürlere de bakmamız gerekiyor, sadece o zaman bu grubun ne olduğu tam olarak anlaşılabiliyor. the others yerlileri, aslında adada bir süredir yaşayan ve hiç misafirperver olmayan bir grup. bu grubun mensupları, ilk başta dışarıdan gelenlere çok tuhaf, korkutucu hatta gizemli bir tarikat gibi görünse de aslında adanın kendi hikayesi ve korunması için yıllardır burada yaşam sürdüren bir topluluk. adada kalmalarının ana sebebi ise ilahlaştırdıkları ve peygamber gibi gördükleri adanın koruyucusu olan jacob'un izinden gitmek, onun emirlerini yerine getirmek. bir bakıma, jacob'un askerleri ve muhafızları sayılırlar, bu yola kefenleriyle çıkmışlar.


the others grubunun oluşumu, adanın geçmişine dayanıyor. bu grubun mensupları; adaya hayatlarının çeşitli dönemlerinde, bazıları kaçak, bazıları ise gizemli dharma girişimi gibi kuruluşların araştırmaları sırasında gelmiş. zamanla jacob'un rehberliğinde bir araya gelen bu insanlar, başkalarına ve adaya sonradan gelenlere karşı çok sert bir tutum geliştirmişler. jacob'un muhafızları sayıldıkları için, doğal olarak adanın da muhafızı olmuşlar ve kendilerini biraz özel hissetmişler, adaya sonradan gelen herkesi, adaya düşman bellemişler. hatırlarsanız, the others mensupları ilk başlarda sürekli bizim oceanic 815 kazazedelerine saldırıyordu. oceanic 815 kazazedelerine ilk saldırılar, aslında onları korkutma ve adanın sınırlarını ihlal etmelerine engel olma amacı taşıyordu. the others mensupları, bu davetsiz misafirlere gözdağı verip, adanın sahibinin kendileri oldukları izlenimi yaratmak istiyorlardı. tabii, olaylar ilerledikçe kazazedeler arasında bazı kişileri özel görmeye başlayıp, onları daha yakından tanımak istiyorlar. claire ve walt'ın kaçırılması gibi olaylar bundan kaynaklanıyordu.


ilk başlarda, the others'ın lideri olarak benjamin linus’u görüyoruz. benjamin, adanın en kurnaz isimlerinden biri ve jacob’un adadaki iradesini yönetme yetkisini kendinde buluyor. ancak, the others mensuplarının üstünde sağlanan bu otoritenin kaynağı ve asıl gücü sağlayan kişi jacob. jacob, tam anlamıyla bir görünmeyen patron gibi; varlığını hep hissediyoruz ama uzun bir süre boyunca yüzünü göremiyoruz. diğerleri, aslında jacob’un işaret ettiği dengeli ve sorunsuz ada düzenini sağlamak için orada bulunuyorlar. jacob’un direkt emir vermek yerine "ada sana yolunu gösterecektir, ada sana gerekeni söyleyecektir" gibi bir tutumu var. jacob'un aksine benjamin linus'un adanın düzenini sağlamak için katı ve bazen de acımasız yöntemler uygulamak gibi bir huyu var. ama aslında o da jacob’un seçtiği geçici bir lider, jacob'un yerine vekaleten bakıyor. işin enteresan tarafı, jacob onun tam olarak arkasında değil; sadece ihtiyaç olduğu sürece kullanıyor. ben'in çoğu hareketi aslında jacob’un gölgesine sığınarak yapılmış hareketler, onun adını kullanarak kafasına göre işler yaptı yani.

jacob, benjamin linus’a o kadar da güvenen biri değil aslında. hatta ona karşı mesafeli bir yaklaşımı var. benjamin, jacob’un rehberliğine muhtaç ve onun tarafından seçilmiş biri gibi hissediyor kendini ama bu tamamen ben’in kendi bakış açısı. jacob’un gözünde ben, sadece amacına hizmet ettiği sürece gerekli olan bir piyon gibi. bazı noktalarda ben’in duygusal olarak çökmüş, bir liderlik krizine girdiğini bile görüyoruz. jacob için adanın gizemleri, güvenliği ve düzeni önemli, insanlarsa ancak bu düzene katkı sağladıkları sürece değer taşıyor. bu nedenle, ben’in kendi egosuyla yaptığı her hamle aslında jacob için büyük bir anlam taşımıyor. jacob’un gözünde ben, her an harcanabilecek biri ama ben bunu ilk başlarda fark edemiyor.


the others’ın gizemli ve korkutucu tavırlarının ardında aslında çok basit bir mantık var: adayı korumak. ama bu, öyle sıradan bir koruma değil; fiziksel olduğu kadar ruhsal, hatta neredeyse kutsal bir görev. adayı dış dünyanın etkilerinden korumak ve jacob’un düzenini sağlamak adına her türlü yönteme başvuruyorlar. bu yüzden, gizli saklı olan ve kötü sayılabilecek şeyleri yapmaktan hiç çekinmiyorlar. dışarıdan bakınca saldırgan gibi görünseler de asıl amaçları düzeni sağlamak. misafirperver olmamalarının nedeni de, o çok sevdikleri adalarına bir zarar gelecek olma ihtimali. yani the others mensupları; jacob’un gizemli iradesine hizmet eden, adanın sırlarını ve dengesini koruma görevini üstlenmiş bir tarikattı.