MİMARİ 20 Temmuz 2020
56,9b OKUNMA     530 PAYLAŞIM

Mısır ve Etiyopya Arasında Krize Sebep Olan Rönesans Barajı Mevzusu Neyin Nesidir?

Nil Nehri üzerinde uzlaşamayan Etiyopya ve Mısır'ın Rönesans krizi hem siyasi hem de insani açıdan bazı sorunlar yaratmış durumda.

türk medyasında her ne kadar son dönemlerde türkiye ile başı dertte gibi resmedilse de, mısır’ın libya’dan daha büyük bir sorunu var: rönesans barajı! bu baraj öyle bir sorun ki, abdülfettah el sisi’nin ‘mısır adına bir beka sorunu’ olarak nitelemesini hiç de haksız çıkarmıyor. çünkü nil nehri’ne kurulan etiyopya’nın 4.5 milyar dolarlık yeni barajı, dünyada kişi başına düşen su miktarı açısından en fakir ülkelerden biri olan mısır’ın elindeki bir avuç suyu da alma potansiyeline sahip.

esasında 40 yıldan uzun bir mesele mısır ve etiyopya’nın nil suyu için verdiği savaş

barajın yapımı daha önce 1970’lerin sonlarında da dile getirilmiş, fakat dönemin mısır devlet başkanı enver sedat etiyopya’yı ‘burda susuzluktan ölmekse etiyopya’da savaşarak ölürüz’ diyerek tehdit etmişti. baraj meselesi politik olduğu kadar, insani da bir mesele. çünkü nil nehri’nin yıllık 88 milyar metreküp’lük suyunun 55 milyarı doğrudan mısır’a akıyor ve sudan ile birlikte etiyopya da su konusunda epey zorluk çekiyor. üstelik mısır, kendi tarafına kurduğu barajla elde ettiği elektriği sudan’a ve çevre ülkelere oldukça ucuza satarak kendisine siyasi arenada bağımlı dostlar da ediniyor.


mısır nüfusunun %95’i nil nehri’nin kıyısında yaşıyor

üstelik az önce de bahsettiğim üzere, mevcut su her altı ayda bir milyon artan ülke nüfusuna da güç bela yetiyor. nüfusun ise 50 yıl içinde tam iki katına çıkması bekleniyor! etiyopya’nın yeni inşa ettiği barajın mısır’a gelen suyu kesmesi adına korkular ise her ne kadar etiyopyalı yetkililer mısır’ın aksine oldukça ılımlı ve barışçıl davransa da, olası bir sürtüşmede mısır adına ‘beka sorunu’ olacağını doğruluyor. özgürlük heykeli’nin neredeyse iki katı yükseklikte olan rönesans barajı, nil nehri’nin bir yıllık taşkınlarının tamamını depolayacak kapasiteye sahip olmasının yanı sıra; üç yıl içinde tamamı dolacak olursa da ekonomisinin %25’i tarıma dayalı olan mısır’ın tarım alanlarının %57’sini de susuzluktan yok edecek. gerçi etiyopya yok etmese tarım alanları, nil nehri’ni lağım sularıyla kirleten mısır hükümeti tarafından öyle ya da böyle yok edilecek, zaten yok oluyor da.

yani etiyopya’nın baraj ile mısır’a giden nil suyu kesmesi demek, mısır nüfusunu özellikle de ileriki yıllarda afrika’da beklenen aşırı kuraklık ile susuz bırakmasının yanı sıra, ekonomisine de büyük bir darbe vuracak. bu darbe ise sadece tarımla ilgili değil; suyun azalmasıyla mısır’ın ürettiği, gerek kendi içinde kullandığı gerekse de çevre ülkelere sattığı elektrik miktarını da düşürecek. ki özellikle çok uzun bir zamandır suyun ve elektriğin hatrına mısır’a yoldaşlık eden sudan, baraj daha dolmaya başlamadan bu konuda etiyopya ile birlikte olduğunu açıkladı bile. sudan bir ilkti ve mısır’ın afrika’daki politik hakimiyeti, özellikle etiyopya siyasi arenada da mısır’a karşı zafer kazanırsa, çok büyük darbeler alacak ve etiyopya’nın yükselişi karşısında günden güne eriyecek.


az önce de dediğim gibi, etiyopya makamları aslında oldukça ılımlı ve barışçıl yaklaşıyor

hatta bazı bilim çevreleri ise barajın dolduktan sonra (onlar 7 yıl sürecek diyor, fakat bu 7 yılda bile mısır’ın tarımına büyük zararlar verecek) nil nehri’ndeki su akışını değiştirmeyeceğini söylüyorlar. etiyopya lideri abiy ahmed ali ise barajı en hızlı şekilde 4 yılda doldurmak için ellerinden geleni yapacaklarını söylüyor ki böylesi mısır’ın tarım ekonomisine daha büyük zarar verecek.

tüm bu ikili sürtüşmelerin yanında, abd ise ‘favori diktatörüm’ dediği abdülfettah el-sisi’nin arkasını kollamak adına etiyopya’yı anlaşma yapmaya zorluyor. baskıların çok fazla olduğunu söyleyen etiyopya su bakanı (uğruna bakanlık kurulacak kadar önemli bir konu su sorunu) da aslında mısır’ın tüm tehditlerine ve kullandığı çirkin dile rağmen gerek birleşmiş milletler’de gerekse de mısır ile olan ikili ilişkilerde uzlaşmacı bir tutum izliyor, ki başbakan ahmed ali nobel barış ödülü almış bir isim.

fakat anlaşmanın etiyopyalıları mücadelelerinden vazgeçireceğini düşünmek de mümkün değil, çünkü bu baraj mısır için olduğu kadar, etiyopya lideri ve bir anlamda halkı için de beka sorunu. çünkü etiyopya’da halk uzun zamandır ayrışmış durumda ve ülke geneline ciddi bir huzursuzluk hakim. mısır’ın bu hasmane tutumu etiyopya için gerçek bir dış düşman ve ciddi bir dış tehdit yarattı ve halkı ortak bir korkunun etrafında birleştirdi. üstelik barajın getirmesi beklenen devasa elektrik üretimi ve etiyopya’nın su meselesinin bir sorun olmaktan çıkacak olması da ülke adına çok büyük gelişmeler. genel seçimlerin yaklaşması sebebiyle de nobel ödüllü başbakan baraj konusunda atacağı her adımın kendi siyasi kariyerini ya zirveye çıkaracağını ya da yerin dibine batıracağını çok iyi biliyor.

Abdülfettah El-sisi

mısır’ın ise çok da akıllı bir grup tarafından yönetilmediğini söylemek hiç de yanlış olmaz sanıyorum

bunu en açık örneğini beklenen ve çanları halihazırda çalmakta olan kuraklık sorununa iki devletin aldığı önlemlere bakarak görebiliriz. etiyopya susuz kalmamak için devasa bir barajı tüm siyasi baskılara ve tehditlere rağmen nil’e inşa ederken; mısır’ın en büyük önlemi ancak pirinç ve muz gibi çok su isteyen ürünlerin üretimini sınırlandırmak oldu. üstelik ellerindeki üç kuruş parayla imf’ten aldıkları bir miktar krediyi de tamamen zenginler için dizayn edilmiş yeni başkentleri yeni kahire’yi inşa etmeye harcadılar. yani mısır dediğimizde artık eli siyasi olarak gittikçe zayıflayan, önümüzdeki yıllarda kuraklık ve nil suyunun azalmasıyla büyük bir susuzluk tehlikyesiyle karşı karşıya olan ve nil üzerindeki yüzyıllardır süregelen hakimiyetini kaybeden bir devletin yanı sıra, ekonomik olarak da kendini sıfıra doğru hızla çeken bir devlet görüyoruz.

mısır’ın tüm şımarıklığına ve düşmanlığına karşın baş mühendisi şüpheli bir şekilde ölen ve henüz tamamlanmasa da dolmaya başlayan rönesans barajı, hiç şüphesiz etiyopya adına önemli olduğu kadar mısır için de, bu güç yarışından etkilenen diğer afrika ülkeleri için de önemli ve belki de afrika’daki güç dengeleri adına yeni bir dönemin başlangıcı.