Mourinho'nun Kendine Has Futboluyla Inter'le 2010 Ş. Ligi'ni Kazanma Hikayesi
2010 yılında inter'le avrupa'nın en büyük kupasını kazanan büyük hoca jose mourinho.
inter o dönemki futbolu nedeniyle pek çok kişi tarafından sevilmese de jose mourinho'nun pragmatist yaklaşımı sayesinde her şeyi tam olarak olması gerektiği yaparak zirveye oturmuştu. bana kalırsa bayern münih gibi, barcelona gibi makinevari canavarlara karşı yapılabilecek en güzel şeyleri yaparak; yıllarca unutulmayacak, kendine has bir tarzla şampiyonluğu hak ettiler.
son röportajında mourinho, o zamanki takımın bağlarından bahsetmiş. her hafta yapılan barbeküler, whatsapp grupları ve hala çok sıkı şekilde devam eden iletişim ağı. barbeküler arjantinlilerin sorumluluğundaymış mesela. esteban cambiasso eti getirir, javier zanetti organizasyon işine bakar, diego milito da "grill-master" diye bahsedilen walter samuel'e yardım edermiş pişirme konusunda.
böyle bir ortam olunca, haliyle mourinho da ekipten "aile" diye söz ediyor. bugün hala maçlardan önce birbirlerine şans dileyen, çok farklı yerlerde farklı hayatlar yasalar da bağlarını koparmamış bir grup olmuşlar. o kadar ki, bahsedilen whatsapp grubunda en aktif kişi jose'nin kendisiymiş hatta.
mourinho malum, çok sansasyonel ve insanlar üzerindeki etkisi genelde uçlarda olan bir kişi. ben sevenler tarafında olan bir futbolsever olarak inter'de ve diğer takımlarda yaptıklarını çok büyük birer iş olarak görüyorum. asla meydan okumadan kaçmayan, hataları da çok olsa da defalarca şapkadan tavşan çıkardığını gördüğümüz bir deha bence. bunu da sadece saha içi başarıya bağlamak olmaz ki zaten oyuncularıyla olan 'gerçek' ilişkilerini de görüyoruz.
roberto mancini (ki onu da çok severim) koltuğu mou'ya bıraktığında ligi domine etmiş bir inter vardı. avrupa'da hala başarı gelmemiş olsa da beklentiler artık belli bir seviyeye ulaşmıştı ve mourinho ismine bakınca da beklenenler belliydi.
ilk yıl, yani 2009 sezonunda şampiyonlar ligi'nde manchester united'a elenince massimo moratti, ınter kariyerinde hiç olmadığı derece çıldırmış. üstelik zlatan ibrahimoviç barca'ya gidiyor ve yetmezmiş gibi jose'ye real madrid'in ilgisi var. yani aslında her şey o yaz darmadağın olabilecekken başkan, mourinho'dan kalmasını istemiş ve o da "kendisine verdiği sözü tutacağını" söyleyerek göreve devam kararı almış.
o yıl, yani efsane 2010 sezonunda kadroya bakınca marco materazzi ve javier zanetti 36, ivan cordoba 33, dejan stankoviç 31, julio sezar ve esteban cambiasso 30 yasında artık. bir bakıma birçok yıldızın prime dönemi geçmiş ya da son şansları denebilir.
"farklı futbolcular farklı bakış açılarına sahip oluyor. kimi oyuncu son yıllarında, kontratları biterken sadece bir kaç milyon daha kazanma peşinde olurken; kimileri de son bir şans ile daha önce hiç başarmadıkları şeyleri başarma, hiç yükselemedikleri yerlere yükselme isteğinde oluyor. takımda (inter'de) devamlı oynayanlar zaten muhteşemdiler. ancak daha da muhteşem olan sürekli 11'de olmayanların her zaman takım için, gençler için, teknik direktör için yardıma ve göreve hazır olmalarıydı ve bu beni çok mutlu ediyordu. ikinci şampiyonlar ligi kupamı kazanırken bile kendim için değil, onlar için seviniyordum."
takımın durumu, kadrodaki muhteşem uyum ve inanmışlığı böyle açıklamış mourinho. duygusal bir insan olduğu şüphesiz ve bunu başarıya giderken çok güzel bir motivasyon olarak kullanmada da büyük bir usta.
tüm bu pozitif duygulara rağmen gerek yaşlanan, gerekse de giden yıldızlar ve avrupa'da yaşanan zorluklar takıma transfer ihtiyacı doğurmuştu. materazzi, ibrahimoviç takasında kullanılan samuel eto'o'yu ikna edebilmek için sürekli "gelirsen her şeyi kazanırız" diye sms atıyormuş o dönem. sonrasında ise mourinho kendisine 9 numaralı formanın resmini gönderip "seni bekliyor" diye mesaj atınca ikna olmuş kamerunlu.
aynı yıl real madrid'in ricardo kaka ve cristiano ronaldo transferleri yüzünden gönderilmek istenen wesley sneijder de mourinho'nun kendisine attığı mesajla ikna olduğunu söylemiş. bayern münih'den lucio ve genoa'dan diego milito ile thiago motta da gelince takım artık hazır hale gelmiş.
mourinho'ya göre her şeyin başlangıcı 4 kasım 2009'daki dynamo kiev - inter maçı oluyor. devre arasındaki konuşmasında "tamam beyler, şu an şampiyonlar ligi'nden eleniyoruz. o yüzden değişikliğe gidiyoruz" diye başlayan konuşmasında 4'lü savunmadan 3'lüye geçip maicon'u bu 3'lüye; walter samuel'i ise daha ortaya çekiyor. eto'o ve balotelli'ye kanatlara açılmalarını, böylece savunmanın kenarlara doğru genişleyip milito ve sneijder'e daha çok alan açılacağını söylüyor. sonuç; diego milito ve wesley sneijder'in golleriyle ınter maçı 2-1 kazanıp yoluna devam ediyor.
henüz takımla ilk toplantısında "işin sırrı düşünmekte. bunun için eğitileceksiniz. size verdiğim taktikler üzerinde düşüneceksiniz. düşünerek oynayacaksınız ve bu sizi daha da iyi bir hale getirecek. düşünmeden oynayan bir oyuncu futbol oynayamaz" diyor hoca. herhalde o yıl yarattığı ınter için bundan daha güzel bir açılış konuşması olamazdı. devamında da zaten bütün takımın taktiksel açıdan geliştiğini ve inter'in hazırlıksız olduğu hiçbir taktiğin kalmadığını belirtiyor röportajında. yine de esteban cambiasso için ayrı bir parantez açıp onun daha sahadayken bile bir teknik direktör olduğunu da eklemiş.
serie a'da baklava 4-4-2 ile ilerlerken çok zorlanmasa da, şampiyonlar ligi'nde barca ve chelsea gibi rakiplere karşı böyle oynayamayacaklarının da farkında tabii ki hoca. röportajında özellikle bu iki takımdan bahsetmiş hatta. "chelsea'yı çok iyi tanıyordum" diye de eklemeyi atlamamış hatta. "italya ligi'nde takımlar savunmaya yönelik oynasa da avrupa'da özellikle hücumcu bekler yüzünden sorun yaşayacağımızı biliyordum. bu yüzden savunmanın önünde 2 orta saha ile oynayıp kenar oyuncularına daha fazla alan vermek oyunu kontrol etmek için daha iyi olacaktı. ancak bu durumda ya hücum oyuncularımı kaybedecektim, ya da onları farklı rollerde kullanmam gerekecekti. sonuçta eto'o sol kenar, goran pandev de sağ kenar oyuncusu olarak görev aldı."
unutulmaz barcelona maçını izleyenler hatırlayacaklardır, ınter 10 kişi kaldıktan sonra iş resmen bir ölüm kalım savaşına dönmüştü. o dönemin barcelonası inanılmaz dominant bir takım olsa da inter topu %86 ile karşıya verip turu geçmeyi başarmış, bu maç finalden bile daha fazla hatırlanır olmuştu. mourinho az önce bahsettiğim gibi eto'o ve pandev'i resmen bek gibi kullanıp orijinal bekleri merkeze çekerek savunmayı 6'lamış ve efsanevi barcelona hücum gücünü durdurmayı başarmıştı.
inter taktiksel olarak o kadar akıcıydı ki maç içinde mou istediği gibi oynayabiliyordu takımı üzerinde.
finalde ise asıl olaylar son düdükten sonra. tüm o kutlamalar ve kupa seremonisi sonrası mourinho soyunma odasına gidememiş. çünkü giderse o duygusallıkla kafasındaki gibi takımı bırakıp real madrid'e gidemeyeceğinden korkmuş. zaten tüm takım kendisini ikna etmek için o kadar çalışmış ki, mou ancak madrid'e gidip sözleşmeyi imzaladıktan sonra milano'ya dönmüş takımla görüşmek için.
tüm o taktikler, büyük barca'yı durdurması, meydan okumaları kabul etmesi vs. içinde beni en çok etkileyen takımla olan bu ilişkisi oldu. materazzi şampiyonlar ligi kutlamasında kendisine sarılırken "bizi kime bıraktığını biliyor musun?" diye üzülerek kızmış bile kendisine. (rafa benitez'i kastediyor tabii ki).
"pandemi döneminde bile her gün onlarla birlikteyim" diye bitirmiş röportajını the special one.
ilgili röportaj: https://theathletic.com/1828056/
bu arada, sadece kendi takımı da değil, rakipleri de kendisinin çok iyi bir insan olduğunu belirtiyor hep nerede kendisi hakkında bir yazı görsem. alex ferguson da kitabında "ilk röportajında kendisinden 'special one' diye bahsedince mahalleye gelen yeni küstah bir çocuk olarak görmüştüm kendisini ama sonradan çok iyi arkadaş olduk. jose çok iyi ve zeki bir insan" diyor kendisi hakkında.
cidden çok çok büyük bir figür futbol dünyasında.