SİYASET 12 Ağustos 2021
13b OKUNMA     417 PAYLAŞIM

Mülteci Sorunu Vesilesiyle Konuşulmaya Başlayan Demografi Terimi Ne Anlama Geliyor?

Demografik yapının bozulduğu şeklindeki endişeli söylemlerle iyice aşina olduğumuz bu terimin anlamını tam olarak öğrenelim.
iStock

nedir, ne değildir?

demografi, dünya'da veya bir ülkede bulunan nüfusun yapısını, durumunu, dinamik özelliklerini inceleyen bilim dalıdır. yunanca demos (halk) ve graphein (yazmak) kelimelerinden meydana gelmiştir.

demografi, dünyada veya bir ülkede bulunan nüfusun yapısını, durumunu, dinamik özelliklerini inceleyen bilim dalı. yunanca demos (halk) ve graphein (yazmak) kelimelerinden meydana gelmiştir. nüfusun coğrafyası veya nüfusbilim olarak da tanımlanır.

demografi kısaca mevcut nüfusun; yaş, cinsiyet, evlilik durumu, geçim durumu, tahsil durumu gibi çeşitli sosyal ve ekonomik yönlerini inceleyen demografi; ülkelere ve bölgelere göre nüfus dağılımını ve doğum, ölüm, göç hareketi gibi gelişmeleri inceler.

gelişmişlik?

insan topluluklarını göç olgusu, doğum ve ölüm oranlarının farklılaşması, yaş istatistikleri ve cinsiyet gibi kavramlarla açımlayan sosyolojik terim. sosyolojik araştırmalarda insan toplumlarının analizinin önemliliği kadar o toplum yapısının aynasının toplumsal demografiyle ilişkilendirilebileceği açıktır. hatta bu terimin toplumların gelişmişlik düzeylerine giden yola bir ışık olduğu söylenebilir. çalışma çağındaki nüfus, kadınların çalışma hayatına katılmaları, doğurganlığın fazlalığı gibi örnekler dikkat çekiyor konuya dair.

demografik geçiş teorisi nedir peki?

iktisat tarihinde nüfus hareketliğinin açıklanması için geliştirilen ve kullanılan bir teoridir. özetlemek gerekirse, bu teoriye göre tarihsel olarak nüfus hareketliliği dört temel aşamadan geçmektedir:

ilk aşama, yüksek doğum ve ölüm oranlarını sayesinde nüfusun sabit kalmasıdır.

ikinci aşama, ölüm oranlarında düşüşü ve halen yüksek olan doğum oranları sayesinde nüfusun artması dönemidir.

üçüncü aşamada doğum oranlarında düşüşü sebebiyle nüfus artışının azalması meydana gelir.

son aşamada ise durağan bir nüfus oluşmaktadır.

bu teoriyi detaylandıralım

demografik geçiş şehirleşme ile tüm ailelerin bir veya iki çocuğa düşmesi ile yaşanır. ülkemizde ebeveyni veya bir üst nesili, dedeleri vs. köyde doğmuş herkes annem babam 6 kardeşmiş (4-8 arası genelde), biz iki kardeşiz derler. bu iki kardeşin de toplam 3 çocuğu ya olur ya olmaz. bu geçiş, batıda endüstrileşme ve şehirleşme en az 100-150 yıla yayılmışken, türkiye ve güney kore gibi ülkelerde 40-50 yılda bir iki nesile sığması nedeniyle çok sert olmuştur. çin'de devlet kontrolü ve dayatması ile böyle olmuş hatta ileri gitmiş, hindistan'da ise şehirleşen nüfusta aynen yaşanmaktadır. bu nedenle aslında önümüzdeki 50-75 yıla baktığımızda dünyanın kontrol dışı ve kaçınılmaz bir ekolojik felakete sürükleyecek bir nüfus artışı sorunu görünmemektedir. tüm dünyada tarım için nüfusun maksimum %10 civarı yeterli, onda da makineler şu anda zaten etkin, kalan nüfus şehirlerde, iş bulabilirlerse hizmet sektöründe çalışacak. bir eve 4 çocuk, onların bakımı, eğitimi ve istihdamı diye bir şey mümkün değil. yani bu da aslında şehirli insan toplumlarının nüfusu temelde, ekonomisinden gelen bir ekolojik dengeye tabi, kendi kendine bir düzene oturuyor demek oluyor. şehirli insanın bir, bilemedin ikiden fazla çocuk yapması da bir tür sosyal çılgınlık olarak görülüyor. sosyolojik bir trend olarak da insanlar neden evlenmeleri ve çocuk yapmak zorunda olduklarını sorguluyorlar.

şu anda bile aslında birkaç nesil öncesinde 60-80 yaşları arası yaşanan ölümlerin yaşanmaması, yani ortalama ömrün uzaması ile nüfus artıyor. çok insan doğduğu için değil ölüm oranları azaldığı ve ölümler ileriki yıllara ertelendiği için. günümüzde hindistan çin ve güneydoğu asya'da artık bir nüfus patlaması beklenmiyor. nüfusları dengeye oturdu.
bir tek afrika 21. yy ortalarında bugünkü nüfusunu katlayacak (nijerya vs) diye düşünülüyor, onlar da aslında bazı diğer dünya ülkeleri gibi keskin bir demografik geçiş yaşarlarsa tahmin edilenden erken bir zamanda dünya nüfusunun artık artmadığı, dengede kaldığı veya azaldığı zamanları kendi ömürlerimizde görebiliriz.