Mutlu Bir Evlilik İçin Partnerlerin Yakalaması Gereken Altın İletişim Oranı
ilişkilerin süresini tahmin etmek hakkında "what predicts divorce" isimli bir kitap yazılmış, ben okumadım ama bir arkadaşım okud...şaka şaka, bir podcastten özetini dinlemiştim.
yaptıkları psikoloji deneyi şu
evli çiftlerden bir problemlerini çözmeleri isteniyor. 15 dakika veriyorlar tartışmaları için ve bunları videoya çekiyorlar. tabii öncesinde çiftler hakkında bir sürü veri de topluyorlar. sonra tam 9 yıl bekliyorlar ve kim boşanmış, kim devam ediyor, onu da kaydediyorlar.
bundan sonrası bildiğin regression analizi. yani hangi verilere bakarak, hangi çiftlerin boşanacağını tahmin etmek mümkün, onu araştırıyorlar
mesela düğüne çok para harcayanların ayrılma şansı daha fazla. düşük iq'lu çiftler daha sık ayrılıyor, vs...
ama en kuvvetli veri şu: çiftin arasındaki pozitif iletişimin negatife oranı. en az 5'e 1 olması lazımmış. yani bir kere sinirleniyorsan, beş kere öveceksin, dinleyeceksin, güleceksin, vs.
sadece buna baksalarmış, 9 yıl içinde kimlerin boşanacağını %90 isabetle tahmin edebilirlermiş.
tabii bu oranı çok da ciddiye almamak lazım, sonuçta deneydeki durum özel bir durumdu, siz sürekli olarak bir problem çözme modunda değilsiniz. çözerken de gözlemlenmiyorsunuz psikologlar tarafından. dahası; boşanmamış olmak, evliliğin mutluluğunun garantisi değil. muhtemelen en en en kötü evlilikler, boşanamadığın evlilikler olmalı.
ama yine de şöyle kabaca bir muhasabesini yapın işte
ben bununla beraberken iletişimimiz nasıl? bir problem sırasında ve sonrasında nasıl?
hiç problem yaşamadıysanız, o da iyiye alamet değil, çünkü hayatta illaki problemler olacak. bir insanı sarhoşken veya stres altındayken de görmek lazım.
problemi bırak, hayatın düzlüğü karşısında da etkileşimlerinizi test etmeniz lazım. bir gün bir kızla tanışmıştım arkadaşın düğününde. sonraki buluşmamız robin williams stand-up'ıydı, ikinci buluşmada da abartıp meksika'ya gittik, daha soyadını bilmiyordum. öyle şeyler yapınca zaten dünya nüfusunun yarısıyla iyi geçinirsin. ama eninde sonunda gerçek hayata döndük, normal bir hafta geçirelim dedik, bayağı alakasız insanlarmışız meğer.
(ne kadar alakasız? kızın 50 bin dolar eğitim kredisi borcu var, anası deli, babayla görüşmüyor (müebbet hapis), üvey kardeşi daha yeni ruhsatsız silahla yakalanmış, onu yetiştiren dedesi de bir yandan beni yarı-illegal bir gayrimenkul projesine ortak etmeye çalışıyordu. ve tüm bunları enrique iglesias'ın evinin karşısında öğrenmiştim. en çok da iglesias detayı aklımda kaldı. o adamın hayatımda öyle saçma bir yeri vardır)
sonuç: gerçekçi hayat şartları altında 5'e 1 pozitif iletişim oranı var mı yok mu?