TELEVİZYON 25 Ekim 2018
49,8b OKUNMA     744 PAYLAŞIM

Netflix'in Korku Dizisi The Haunting of Hill House'un Bu Kadar Ses Getirmesinin Sebebi Nedir?

12 Ekim'de Netflix'e düşen dizi, korku janrası adına çölde vaha gibi karşılandı. Dizinin sade bir analiziyle bu popülerliği açıklamak mümkün.


bir korku fanlarından, iki uzak doğu sineması fanlarından çok korkuyorum

özellikle güney kore dizi, sinema aşıklarının eline düşerseniz benzersiz linçler yiyebilirsiniz ortamlarda. neyse korku fanları diyorduk. benim tanıdığım en sabit fikirli, bir anlamda muhafazakar izleyici kitlesi kesinlikle korku filmi fanlarıdır. "denizden babam çıksa yerim" düsturunu ölümüne şiar edinmiş insanlar gibi korku türünün hayranları da türle ilgili ne yapılsa neredeyse itirazsız bir şekilde kabul edip, üstüne bir de deliler gibi övme konusunda oldukça cömert davranan bir kitle. hele ki tür içinden biraz eli yüzü düzgün bir şey çıkar ve eleştirmen kanadında falan da iyi eleştiriler alırsa bin atlı çocuklar gibi şenlenip, övgülere boğmak için birbiriyle yarışıyor adeta türün hayranları.

işte the haunting of hill house'a dizi kanadından çok iyi işler veremeyen korku türünün neredeyse namusunu kurtaran dizi gözüyle bakılmasının sebeplerinden biri bu sanırım. birileri hiç klişe değil, çok orjinal, benzersiz vs deyip durunca korku türüne mesafeli olan ben oturup iki günde diziyi geberttim. dizinin klişe olmadığını söyleyenler sanırım klişenin ne anlama geldiğini bilmiyorlar. hele ki korku türü için. dizi sapına kadar klişelerden ibaret. hikayesinde, akışında, karakterlerinde, korku türlerinde görmediğimiz, bilmediğimiz tek bir şey bile yok. ama dizinin başarısı da burada. dizi tüm bu klişelerden kendine has bir doku, izlek, hikaye çıkarmayı başarıyor. ev istilası diyebileceğimiz türün lanetli ev türüyle evliliğinden doğan ve korku sinemasının neredeyse bel kemiği olan hayalet hikayelerini iyi bilen bir izleyici orjinal bir şeyler bulmakta zorlanacaktır dizide. ama korku fanları genelde hikayeden ziyade onları gerçekten korkutan şeyin orijinalliğine hayran kalan bir kitle. elbet hikayenin değerini bilip, korku elementlerinin de doğru sıralanışıyla ortaya çıkan iyi işlere hayranlık duyulması gayet normal. ben hala son yılların en iyi, en yaratıcı ve orjinal işinin it follows olduğunu düşünüyorum kendi adıma mesela. 


yönetmen mike flanagan zekice hamleler yapıyor dizi boyunca

yaslandığı klişelerin savrulup, dağılabileceği her an kirişleri daha da sağlamlaştırıyor. izleyiciye tanıdık gelen, başka filmlerle benzeşen her an, her öykü ya da sahne kendi evreni içinde toplamın tutarlı ifadesine dönüşme becerisini gösteriyor. korkunun dramanın bağrından kopup geldiğini ve aynı zamanda insani açıdan bir terapi sürecine ne kadar benzediğinin altını ısrarla çiziyor. klişelerin doğru şekilde kullanıldığında (elbet biraz orjinal bakış açısıyla) nasıl faydalı bir etki yaratabileceğine güzel bir örnek dizinin totali aslında. çünkü klişe demek kötü demek değildir. aksine yeni başladığınız bir iş için oluşturacağınız izleğin temelini klişeler oluşturur. onları doğru formülize edip kendi bakış açınızla yoğurmak bu dizi gibi iyi sonuçlar verebilir nihayetinde.

dramatik dozun yüksek olduğu yapıdan provake edici, şaşırtıcı bir iş çıkmıyor belki ama tembel, tümüyle klişelere ve izlencenin kanıksanmış kurallarına boyun eğen bir iş olmadığını da ispatlıyor dizi. aksine çalışılmış, özenilmiş, kendini kanıtlama hevesini biçime ya da türlü sinemasal tevatürlere feda etmeyen bir iş çıkarmış ortaya mike flanagan. ben kendi adıma bir başyapıt falan diyemem ama korku türü gibi kökenlerine fazlasıyla sadık, muhafazakar ve primitif bir tür için ortalamanın üstüne çıkan yönetmene hakkını teslim etmek gerektiğini düşünüyorum. türün fanlarının yapılan her işi öyle ya da böyle sevip bağırlarına bastıkları düşünüldüğünde kolaycılığa kaçmamak artı hanesine yazılır dizinin.


beri yandan dizinin tökezlediği, seyir pratiğini istismar ettiği yerler de yok değil hani

2. bölüm, dizinin açık ara en kötü bölümü mesela. özellikle yapının duygusal ifadesi o bölümde büyük bir hasara uğruyor. orada bariz bir hesapsızlık var. 3. bölüm durumu nispeten toparlıyor neyse ki 4. bölümden sonra yönetmenin yapmak istediği şeyin teknik, işitsel, görsel karşılığı kadrajı doldurmaya başlıyor ve dizi rayına oturuyor. ekstra olarak oyuncu, görüntü vs övmeyeceğim. bunlar zaten böyle işler için bi zahmet olması gereken şeyler.

başta belirttiğim gibi bu diziyi hem kendi türü içinde hem genel dizi/sinema ölçüsünde başarılı kılan şey kolaylıkla dağılıp gidebilecek böyle klişe bir yapıdan sağlam, ayakları yere basan bir iş çıkarmak. korku ve dramın dozunda iç içeliği, tembellikten uzak işçiliği dikkate alınmalı. açıkçası yönetmen elindeki malzemeden herkesin (özellikle fanların) memnun olacağı dublex ev yapabilecekken aynı malzemeden bir şato yapmayı seçmiş ve bunda muvaffak olmuş. işte bu yüzden bana göre bazıları fazlasıyla abartılı da olsa övgüleri hak ediyor the haunting of hill house.

Başrolünü Bir Atın Oynadığı Hikayesiyle Kara Mizah Dersi Verebilen Dizi: BoJack Horseman

Detaylarıyla İzleyenlere Amerikan Panoraması Sunan Şahane Dizi: Mad Men