SİNEMA 24 Temmuz 2017
29,3b OKUNMA     761 PAYLAŞIM

Nolan'ın Başından Sonuna Kadar Gerim Gerim Geren Filmi Dunkirk'ün Ayrıntılı İncelemesi

Sözlük yazarı ''istanbul beyefendisi'', Christopher Nolan'ın yeni filmi Dunkirk'le ilgili ayrıntılı bir inceleme yazısı yazmış.


öncelikle spoiler vermeden birkaç kelam edeyim. savaş filmi çekmek sanırım türe ait iyi bir örneği çekmenin en zor olduğu durumlardan biri. ha çok detaya inip filmin konusu bir tahliye operasyonudur bu savaş filmi değildir derseniz bilemem de benim tanımladığım tür adıyla tam bir savaş filmi olan dunkirk bu türün gerekliliklerini eksiksiz yerine getirirken bir yandan da nolan'ın imzalarıyla ve fırça darbeleriyle neredeyse eksiksiz bir başyapıta dönüşüyor.

savaş filmlerine özel bir antipatiniz varsa sevmeyebilirsiniz ama genel olarak çok çok iyi bir film olarak mutlaka izlemenizi öneririm.


--- spoiler ---

öncelikle film küçük ve etkileyici bir girizgah ile kısa sürede dunkirk (dunkerque) kumsalına giriveriyor. yönetmen christopher nolan olur da hiç düz ayak senaryo olur mu? film hemen üç ayrı senaryo katmanına bölünüveriyor.

1. dunkerque kumsalında tahliye edilmeyi bekleyen askerler. (hikayeleri birkaç günlerini anlatıyor)


107 dakikalık filmin en yoğun kısmı burada geçiyor. burada sıradan gencecik bir ingiliz askeri tommy'nin gözünden bakıyoruz daha çok savaşın gerçekliğine. tommy sadece hayatta kalıp evine dönmek isteyen bir genç. kendisi gibi ingiliz sandığı fakat müttefik fransız askerlerinden olan ve hayatta kalma içgüdüsü daha yüksek olan gibson ile birbirlerine tutunarak ilerliyorlar yollarında. kaderleri ilk planda churchill'in onları geride bırakması şeklinde görünürken, sonuna kadar evlerine gitmek için gayret eden iki asker. bir yandan da birliğin deniz subayı kenneth branagh tam bir asker... 

Kenneth Branagh

doğru stratejilerle doğru şeyleri yapmaya çalışan insani yönü olan bir komutan. devlet başkanlarının ilk planda siyasi olarak onları yalnız bıraktığını bilmesine rağmen bir yandan elinden geleni yapıyor bir yandan da bir mucize bekliyor. ve diğer askerler. hepsi hayatta kalmak istiyor. her an tepelerinde dolanan düşman uçaklarından üstlerine açılacak bir bombardımanla ölüm enselerinde olmasına rağmen ölmedikleri sürece hayatta kalmak için emirlere riayet ederek "o gemi bir gün gelecek" diye bekliyorlar.

2. dunkirk limanına askerleri almaya gönüllü olarak giden sivil gemiler. (hikayeleri bir günü anlatıyor)


ingiliz deniz kuvvetleri dunkirk limanına yakın marinadaki (dover, deal gibi) tüm sivil gemileri can yelekleriyle doldurup dunkirkteki askerleri almaya gönderiyor. burada usta oyuncu mark rylance bir oğlunu vatanına feda etmiş vatansever bir asker rolünde (mr. dawson)... kendi gibi yetiştirdiği diğer oğlu ve onlara yardım etmek isteyen delikanlı george ile yola çıkıyorlar. buradaki duygu daha net. bu askerleri kurtarmak uğruna canlarından vazgeçmek dahil ellerinden gelen her şeyi yapmak. karşılaştıkları ve kurtardıkları pilot onlar için pahalıya mal olsa da yollarından dönmemecesine kurtarma bölgesine doğru gidiyorlar.

3. ingiliz hava kuvvetlerinin üç uçağı (hikayeleri bir saatten biraz fazla sürüyor).


üç tane usta spitfire pilotu, düşman hava kuvvetlerinin tahliyeyi engellemek üzere yapacakları baskını engelleyip onları vurmak üzere yola çıkıyorlar. uçaklardan birinin pilotu kısa süre içerisinde düşüyor. diğerini de bir süre sonra mr dawson kahraman bir şekilde kurtarıyor. üçüncüsü tom hardy'nin oynadığı farrier karakteri esareti pahasına motoru durana kadar başarılı bir mücadele veriyor.

şimdi gerçekten ilginç bir durum var. filmde düşman askeri gösterilmiyor. tamamen müttefiklerle birlikteyiz. hatırlarsanız jaws filminde de köpekbalığı filmin yalnızca sonunda arz-ı endam etmişti. bu şekilde görünmeyen düşmanın uzaktan verdiği gerilimin yanında bir de açık açık tek taraflı anlatımın yeğlendiğini, tarafların savaş sürecindeki siyasi geyiklerden de uzak durulduğunu ima ediyor nolan. yani aksiyon hiç düşmüyor tamam ama aslında bir balzac gibi bir dostoyevski gibi hafiften durum öykülemesine göz kırpıyor yönetmen. zira filmde "kötü" diyebileceğimiz hiç karakter yok... herkes alabildiğince "insan". film temel insan acizliğinin ve hayatta kalma içgüdüsünün ötesinde, bazıları görevli, bazıları vatansever olarak diğerlerinden farklı güdülenmeyle karşımıza çıksalar da, genel olarak ölümle burun buruna gelmiş aciz askerin iç dünyası asla ajitasyona varmadan çok çok güzel anlatıyor.


bununla birlikte filmde, ilk sahnelerde tommy'nin herbiri diğerinin aynısı gibi görünen tahliye kuyruklarından birine girmeye çalışırken "burası bombacıların sırası" diye uyarılması, genel olarak fransız askerlerine karşı alınan tavır, özel olarak da kılık değiştirip gibson olarak tanıdığımız fransız askerin küçük sörvayvır grubuna sızmış bir kurbağa olarak nitelendirilmesi gibi durumlar, sosyal birlikteliklerin bir yerde insanın kurtulmasına sebep olduğunu, bir yerde de ölüme bu kadar yakınkenki anlamsızlığını çok yerinde vurguluyor.

buna rağmen filmde anne, baba, eş, nişanlı, evlat, fotoğraf, evde bekleyenler, köyde ağlaşmalar, kilise falan hiç yok. bu yokluk hali, hem gereksiz duygusallığı önlemek ve aksiyona daha çok yer açabilmek için hem de sadece hayatta kalma içgüdüsünü işleyip parlatabilmek için mükemmel olmuş diyebilirim.


--- spoiler ---

üç katmanlı senaryo ile christopher nolan çok şey yapabilir bunu iyi biliyoruz. ama anlattığı neticede tarihi bir olay olduğu için nolan anlatımında sıradışılığı yalnızca epik bakış açısını üç gruba güzelce ve en özel bir şekilde yaymak için kullanmış. olayları iç içe geçirirken bir rashomon ya da bir vantage point gibi yeni açılımlara girmeyerek de farklı bir anlatımı klasik bir tür filminde kullanarak yine yeni sulara yelken açmış. güzel de sonuçlandırmış.

film her ne kadar devasa epik bir süreci konu alsa da sanırım teknik olarak akılda kalacak öğeler daha fazla olacak. christopher nolan her zamanki gibi özel efekt sayısını minimumda tutmuş bununla birlikte mümkün olduğunca o dönemde kullanılan gerçek savaş araçları ve ekipmanlarını bulmaya çalışmış ve filmi onlarla çekmiş. filmde de hissedilen bu gerçeklik sanat yönetimini oldukça başarılı şekle sokan etmenlerden sadece biri.


christopher nolan ile altıncı defa birlikte çalışan hans zimmer'in müzikleri yine efsane düzeyde güzel. aktarılanlara göre filmi izleyenlerin kesinlikle hatırlayacağı saat sesi şeklindeki soundtrack parçasını da zimmer, nolan'ın saatini kullanarak oluşturmaya başlamış.

film 15/70 geniş açı imax ile çekilmiş.bu hatırlarsanız the hateful eight filminde de esas odayı epey genişlik hissi uyandıracak derecede detaylı sunabilen formattı. bu filmde de her detayı yakalayabilen iyi bir yönetmenin ve iyi bir görüntü yönetmeni olan hoyte van hoytema'nın elinde harika bir tercihe dönüşmüş.

son söz olarak hem yılın hem christopher nolan'ın en iyi filmlerinden biri olan dunkirk, savaş filmlerine uzak değilseniz mutlaka görmeniz gereken bir film. iyi seyirler.