SEYAHAT 18 Kasım 2019
113b OKUNMA     726 PAYLAŞIM

Oraya Giden Birinden: Kendisini Övenleri Oldukça Üzecek Bir İran Seyahatnamesi

Çeşitli konularda İran'ı övenleri üzecek bir içerikle çıkageldik. "Aslında abartıldığı kadar totaliter bir yer değil" mottosunun pek de doğruyu yansıtmadığını kanıtlayan seyahat notlarını aktarıyoruz.
iStock

- abi iran var ya çok büyük bir kültür, öyle yazılanlara bakma bizden iyi durumdalar.
- oğlum iran'da herkes istediği gibi takılıyor bakma her şey yasak dediklerine.
- amerika'ya karşı duruyorlar diye adamlara kara propaganda yapıyorlar.
- bütün dünya iran'ın daşşaklarını yesin.

bu cümleler, telkinler ve hayatında iran'a gitmemiş, görmemiş, gidenden dinlememiş hadi onu da geçtim "iran hakkında biraz bilgi ver" desen ikinci cümleyi kuramayacak insanların avuntuları altında gittim iran'a. ben ki türkiye'den siktir olup gitmek hayaline yıllarını vermiş bir şahsiyetim, oturdum ateyist kafir halimle dua ettim türkiye'de doğduğuma iran'da doğmadığıma, ucuz kurtulmuşuz dedim.

bir rejimin, bir yönetimin bir memleketi ne kadar boktan bir yer haline getirebileceğine tanık oldu bu gözler. insan hayatının doğuya gittikçe ucuzladığına, mükemmel bir potansiyelin nasıl heba edildiğine, özgürlük kelimesinin bizim diyarlardan dahi çok uzaklarda bulunduğuna şahit oldu.

binlerce yasağı saymama gerek yok, "televizyonda enstrüman göstermek yasak" diyeyim anlayın siz durumu. "neden?" dedim kimse bilemedi. acaba hangi orospu çocuğu hangi enstrümanı götüne sokmak istedi, tahayyül edemedim. zaten televizyonların hepsi de devlet televizyonu. sokakta gülen, muhabbet eden, birbirine gülümseyen insanlar yok. dünyanın en çok paramiliter gücü ve ajanı olan ülkelerinden olan iran'da herkes birbirinden korkar olmuş. insanların ruhu, umutları gibi evler, arabalar da yıkık dökük. ambargo fena vurmuş ülkeyi, "acımadı kiii" diye yıllarca artistlik yaptıklarına bakmayın.


iş için gittiğim için beyaz yakalı kesimle de, işçiyle de, esnafla da muhatap oldum

yani ırkların, milletlerin, bir grubun özelliği olmaz, bireyin olur. her zaman bunu savunurum da hakikaten genel olarak çok kral insanlar bir de. aynı bizim ülkemiz gibi durumları: okumuş etmiş kesimin çok büyük bir bölümü muhalif, bizim malum sürülerimiz gibi onların da devrimden nemalanan kitlesinin önemli bir kısmı bir baltaya sahip olamamış, eğitimsiz, cahil insanlar. tek farkı onlar bir insanın "muhalif" olduğunu kanıtlayarak ölmesine sebep olabiliyorlar. aynı bizdeki gibi en çok yalakalık yapan saygınlık kazanıyor "dünyanın en kolpa devrimcileri"nin sathında. o yüzden iyice korkar olmuşlar muhalifler yobaz, fırsatçı orospu çocuklarından; gerekmedikçe birbirleriyle muhatap olmuyorlar.

siyaset konuşmayı seven biri olduğum için "aman oğlum ağzını açma adamın götünü keserler orada" diye telkinde bulunmama rağmen dayanamadım. bizim elemana saydırırken salvomu gören fars kardeşlerim dayanamadı ve onlar da saydırmaya başladı rejimlerine. "lan adamlar nasıl böyle rahat konuşuyorlar, kumpas kurup sikmeseler bari." şüphelerimi de egale etmeye başladılar. beraberce bizimkilerden girdik onlarınkinden çıktık fars ellerinde.

gezi olayları'nı anlattım, onlar da ahmedinejad'ın ikinci kere cumhurbaşkanı seçildiği seçimlerden sonra çıkan olayları anlattılar. sepah (ki siz onları "devrim muhafızları" olarak biliyorsunuz), olayları "5 dakika içinde dağılın" şeklinde ilk uyarıdan sonra direkt kalabalığın üzerine ateş açarak sindirebilmiş. ölen onlarca kişinin haber yapılmadığı iddiaları o zaman da internet aleminde yayılmıştı, konuştuğum insanlar da aynı iddiayı sürdürdüler. internet demişken, açık site bulursanız şanslısınız. türkiye'deki tüm gazetelere varana kadar binlerce site sansürlüydü, o kadar söyleyeyim. zaten "uygunsuz" bir siteye girmeye kalkarsanız sevgili devrimciler hemen sansür ekranıyla sizi karşılıyorlar. onlar da vpn'in, ip'nin, ktunnel'lerin kurdu olmuş. bu arada ahmedinejad'dan istisnasız hepsi ölümüne nefret ediyor. onun da malum şahıs gibi "babadan oğula nesil" olduğunu söylüyorlar. bilemiyorum, ben onların yalancısıyım.


yine tanıdık bir senaryo

ülkeden kaçabilen kaçmış, kaçamayan kalmış. codayi-i nadir ez simin'de asghar farhadi'nin de söylemek istediği gibi "hasta babalarını" bırakıp gitmeye vicdanı elvermeyenler de yok değil ancak siktirip giden ve gitmek isteyen doğal olarak çoğunlukta. asghar ferhadi demişken: sanat, edebiyat ve sinema da doğal olarak orospu çocuğu markajı altında. öldürülenler, kaçanlar, hapse atılanlar, ömür boyu işini yapma yasağı getirilenler bir değil beş değil bin değil iran'da.

sepah denilen şerefsiz, onursuzlar sürüsünü de açalım biraz. iran'da bir sınırları vs koruyan normal asker var bir de bu çakal sürüsü var. bunlar "toplumsal ahlak"tan sorumlu kesim. karıya kıza bakıyor musun, örf adet ve geleneklere uygun giyiniyor musun, ya da sağda solda kafir kafir konuşuyor musun, mükemmel sistemlerine dil uzatıyor musun onun peşindeler. işlerinden ve rejimi yalamaktan arta kalan zamanlarında ülkedeki fuhuşun, uyuşturucu kaçakçılığının, silah kaçakçılığının ve içki kaçakçılığının kontrolünü elde tutuyorlar. bu sektörleri döndürenler kodamanlarla beraber büyük oranda sepah'ın üst düzey piçleri. ülkede şu anda hepsi ihya olmuş durumda. bankaları bile var.


neyse iç karattığım yeter, biraz da ülkeye gelelim

gerçi nasıl içi kararmasın insan olanın amına goduğum yerinde. gördüğüm kadarıyla doğası mükemmel gerçekten, çok gezemedim ben aslında tahran ve hazar gölü'nün güneyi arasındaki birkaç kent haricinde ama gördüğüm kadarıyla doğa genel olarak korunmuş, bizdeki kadar ırzına geçmemişler. yemekleri güzel zaten çok benzer, etleri biraz daha yağlı sadece. her şeye safran koymasalar daha güzel olacak ama tolere edilebilir. yabancısınız diye sikme denemeleri gelecek elbette, biraz pazarlık yapın hemen iniyorlar. tahran'daki sarayları gezebilirsiniz, kuleye çıkmayın götüm gibi. azadi meydanını ve tejriş meydanını da gezebilirsiniz, derbent'e de mutlaka gidin.

iran benim için gitmeden önce "doğu'da islam rejimi altında yönetilen bir ülke" idi. artık "benim kafa yapımda, ruhu, fikri esir alınmış güzel insanların bulunduğu ülke". artık boş hümanizm mesajlarının işe yaramadığını öğretti bana hayat, "bir gün silahlanıp kendilerine bu zulmü çektirenlerin hepsinin götünden kan almalarını" dileyebiliyorum anca. iran'da bu entelektüel birikim var. ihtiyaçları olan maddi desteği ve silahı bulabilirler bir gün umarım. ayrıca iran bu haldeyse arap ülkeleri'ni düşünmek bile istemiyorum. yazık, insanlar birbirlerine neler yapıyor...

iran sevici/övücü/güzelleyici tayfayı bir seyahatimde buraya götürmek istiyorum

yok dilleri şöyle güzel (değil), yok şehirleri böyle etkileyici (o da değil), yok insanları bir başka (değil, aşırı derecede yalancılar). her gidişimde daha da garip yerlerini gördüm, turist olarak gidilemeyecek yerlerine gitmişimdir. vallahi çok ıkındım sevmek için ama olmuyor. başını çevirdiğiniz her yerde humeyni posteri ve yeni uyanmış görünümlü sakallı askerler gördüğünüz bir yerin güzel olma imkanı yok. coğrafi olarak da ülkenin kuzeyi hariç berbat yerleşimler, inanılmaz kötü ve geri kalmış şehirler, dümdüz çorak araziler. kuzeyinde de şehirler gayet kötü zaten, tek olayı yeşillik vurmuş dağlar, yoksa gayet irandakiler de tıpkı bizimkilerin yaptığı gibi şehircilik konusunda çirkinlik çıtasını çok yukarılara çekmişler. orta doğu'nun garip ülkelerinde iki yılım geçmiştir, her seferinde ülkeye döndüğümde eve girip önce halılarımı öpüyorum sonra da gidip atatürk posterine sarılıyorum, çok büyük adammış. ha bunu anlamak için kötüyü görmeye gerek yok da işte bu yobaz tayfayı aslında bu tarz ülkelere götüreceksin, o zaman görecekler ne kadar saçma sapan hayatların yaşandığını.

Norveç Övme Konusunda Biraz Abartıya Kaçmayı Mantıklı Şekilde Eleştiren Bir Yazı