SEYAHAT 26 Ağustos 2019
49,9b OKUNMA     631 PAYLAŞIM

Osmanlı Döneminde İstanbul'a Vizeyle Girildiği Doğru mu?

İstanbul'un kalabalığından yakınanlar belli aralıklarla şehre vizeyle girilmesi yönünde beyanatlar verirler. Peki Osmanlı Döneminde durum nasıldı? Bakalım.

halihazırda, afrika kökenli çikolata renkli seyyar saat satıcılarından, çekik gözlü kırgız oto tamircilerine, suriyeli fırıncılardan, afgan inşaat işçilerine dek yüzbinlerce göçmen ve kaçağa ev sahipliği yapan, tam 117 ülke vatandaşının vizesiz elini, kolunu sallayarak girdiği istanbul'da durum, osmanlı döneminde nasıldı?

osmanlı döneminde istanbul'a kısa bir süreliğine de olsa, anadolu'dan ya da rumeli'den gelip çalışmak isteyen bekar kimseler öncelikle geldikleri yerden, istanbul'a girebileceklerine dair bir yazılı izin alıyorlardı, daha sonra istanbul'un girişinde ne iş tutacaklarını yazılı ve sözlü ispatlayarak bu izni onaylatıyor ve istanbul'a girdikten sonra da yetkili mercilere başvurarak bir onay daha alıyorlardı.

anadolu'dan gelenlerin bostancıbaşı köprüsünde, rumeli tarafından gelenlerin küçükçekmece ve yarımburgaz'da bulunan karakollara uğramadan ve ellerindeki (bkz: mürur tezkeresi)'ni göstermeden istanbul toprağına girmeleri kati surette mümkün değildi. kaçak girenler şiddetle cezalandırılmayı göze alanlardı.

Mürur Tezkeresi

istanbul'u osmanlı toprağına katıp başkent yapan fatih sultan mehmet, şehrin demografik yapısı konusunda daha ilk günden özel bir dikkat göstermiş, kentin ne türkler ne de başka bir millet tarafından kontrolsüzce işgal edilmesine kesinlikle izin vermemiştir. 

fatih'in kurduğu bu denge daha sonraki yıllarda da titizlikle korunmuş ve sık sık yapılan denetimlerle kente kaçak girmiş kişiler yakalanarak geldikleri yerlere gönderilmişlerdir.
günümüze ulaşmış belgelere göre, daha fatih döneminde, 1477'de yapılan sayımla kentte yaşayanların tamamı, istanbul kadısı mevlana muhhiddin tarafından ev ev deftere geçirtilmiştir.

kanuni döneminde de, istanbul'a dışarıdan gelip yerleşmek bir yasayla yasaklanmış ve belirli bir tarihten sonra gelenler toparlanıp geldikleri yere gönderilmiş, iş için gelenler de işverenin kefaletine bağlanmıştır.


gene naima tarihi'ne göre, 1635'te, 4. murad'ın buyruğuyla, istanbul' a 40 yıldan daha az bir süre önce gelenlerin hepsi toplanıp memleketlerine gönderilmişlerdir.

tarihi lütfi de belirtildiğine göre 1829'da da, güya herkese eşit miktarda ekmek dağıtabilmek amacıyla istanbul'da gene bir defter yazımı yapılmış ve bekar takımından olup, istanbul'a gelişi 10 yılı aşmayanlardan 4 bini yakalanarak memleketlerine gönderilmişlerdir.

yani, osmanlıların ta ilk günden beri istanbul'un üzerine titredikleri zaten bilinmektedir.
ancak, bu titizlenme 1820'lerde görüldüğü gibi daha da artırılmış ve kente giriş çıkışların tam anlamıyla denetim altına alınabilmesi için istanbullulara özel bir, "mürûr tezkeresi " dedikleri yazılı kimlik, bir anlamda özel bir 'pasaport' verilmeye başlanılmıştır.

bu uygulamaya göre istanbul dışına çıkacak görevliler kazaskerlikten; esnaf, kendi meslek örgütünün kethüdasından; diğer müslümanlar mahalle muhtarlarından; hristiyanlar ve museviler de patriklerinden ve hahambaşılarından getirecekleri 'kefirli ve mühürlü ilmuhaber' ile istanbul kadısından; taşradan istanbula gelecekler de bulundukları yerlerin kadı veya kadı vekillerinden birer "mürur tezkeresi" almak zorundadırlar. bu belgeler de istanbul 'a girişte, küçükçekmece ve bostancıbaşı köprülerinde görevlendirilen memurlar tarafından kontrol edilmektedir.  denizden giriş için de 'kurşunlu mahzen'de ayrı bir daire kurulmuştur.


işin ilginci, avrupalıların saldırılarına karşı müslüman milletlerin bağımsızlığını ve devletin çözülmesini engellemek amacıyla 1878 & 1909 tarihleri arasında 2. abdülhamit döneminde uygulanmaya çalışılan, lakin bozuk ekonomi ve ordu & donanmanın acziyeti nedeniyle başarılı olamayan 'ümmetçilik gayesi' bahane gösterilerek istanbula arap, paki ve afgan gibi vasıfsız müslüman nüfusun yığılmasını göz ardı eden zihniyet, osmanlı döneminde, yani 1453'den cumhuriyet kurulana dek şehir nüfusunun yaklaşık yarısının gayrimüslümlerden oluştuğunu bilmiyor veya bilmezden geliyor. örneğin geç bir dönem sayılacak 1844 ve 1885 yılı sayımlarında bile gayrimüslüm nüfusu istanbul'da hâlâ çoğunluktadır.

kaynak

Amerika Vizesi Nasıl Alınır?