Osmanlı'dan Cumhuriyete Geçişin Bizzat Tanığı Olan Prenses: Mevhibe Celalettin
osmanlı prensesi mevhibe celalettin, 1887 yılında doğmuştur
cemile sultan’ın torunudur. bir hanedan mensubu olarak, imparatorluğun çöküşüne, hanedanın dağılışına tanıklık eden prenses, kaleme aldığı hatıratında osmanlı imparatorluğu’nun son demlerinden cumhuriyetin ilanına giden süreçteki pek çok önemli olayı ve kişiyi anılarına katmış, yakın tarihimize dair pek çok ilgi çekici anekdot paylaşmıştır.
mesela prensesin hatıralarında en dikkat çeken olaylardan biri, almanya’da bulunduğu dönemde talat paşa’ya suikast düzenleneceğini duyması ve bu haberi hemen talat paşa’ya iletmesidir. ancak talat paşa, bu uyarıyı ciddiye almaz ve prensesin bu endişesine, "burası türkiye değil" diyerek karşılık verir. sonuç: paşa, kısa bir süre sonra suikast sonucu ölür... (1921)
prensesin, dedesi damat mahmut celalettin paşa’yı sürgüne gönderen ve sonra öldürten ikinci abdülhamit’ten haz etmediği de bir gerçektir. ancak padişahtan bir o kadar da çekinmektedir. yıldız sarayı’na gittiğinde ve padişahın huzurunda yaşadığı heyecan ve stres abdülhamit’in otoritesini ve bu otoritenin prenses ve hanedan üzerindeki etkisini açıkça gösterir. daha sonra, abdülhamit’in tahttan indirilmesinin ardından sarayının halka açılmasıyla, prensesin bu mekanı ziyaret edip, gezmesi de oldukça dikkat çekicidir.
prensesin hatıratında osmanlı’nın son yıllarındaki siyasi olaylar, hanedan içi meseleler dışında şahsi yaşamına dair anlatılar da mevcuttur. mesela harem ağalarıyla olan ilişkileri, ilk kez ferace giyişi, evliliği, anne oluşu, başka birine aşık olması, kocasından ayrılması, yurtdışında geçirdiği serüvenler vs. gibi.
prensesin en bilinen anılarından biri ise mondros mütarekesi'nden sonra istanbul’a gelen ve anadolu’ya geçme planları yapan mustafa kemal paşa ile kurduğu yakınlıktır. bu yakınlığın prensesin hayatında unutulmaz izler bıraktığı muhakkaktır.
buna değinmek isterim
prensesin anlattığına göre paşa ile ilk kez ortak tanıdıklarının düzenlediği bir yemek davetinde karşılaşırlar. salon kalabalıktır, ancak prensesin gözüne hemen salonun bir köşesinde tek başına oturan sarışın bir paşa çarpar. prensesin henüz tanımadığı o paşaya karşı ilk intibaı ''her halinde bir fevkaladelik seziliyordu'' olur. onunla bir tanışma fırsatı bulur ve aralarında bir sohbet başlar. prenses, sohbet sırasında paşa’nın zekasından ve mavi gözlerinden çok etkilenir. ayrıca, paşa’nın ısrarla sarayla ilgili sorular sorması da prensesin dikkatini çeker; bu soruların arkasındaki manaları sezer ama henüz tam anlamıyla çözemez. baş başa ettikleri sohbetin sonunda paşa prensese iltifat eder, buna karşılık prenses de paşa'ya iltifat eder.
gecenin ilerleyen saatlerinde prenses evden ayrılmak ister. paşa’yla vedalaşırken, paşa onun yalnız gitmesini istemez ve ona eşlik etmeyi teklif eder. ali fethi okyar, rauf orbay, cevat abbas gürer, ruşen eşref ünaydın ve eşi saliha hanım da onlarla beraber evden ayrılır. grup halinde prensesin nişantaşı’ndaki evine doğru ilerlerken, paşa’nın şişli’deki evinin önüne gelirler. ancak paşa gruptan ayrılıp evine gitmez, prensesi yalnız bırakmak istemez. prensesin evinin önüne geldiklerinde, prenses onları evinde ağırlamak ister. fethi ve rauf beylerin dışında herkes bu daveti kabul eder ve gece prensesin evinde devam eder. sohbetler ve içkiler eşliğinde geçen bu gece prenses paşa’dan oldukça etkilenir. bunu da şu cümlelerle anlatır:
"şafak sökerken veda edip gittiler. mustafa kemal paşa'nın sözleri hâlâ kulaklarımdaydı. şimdiye kadar bu çapta, bu kadar zeki, kendinden emin, uzağı görebilen bir insanla karşılaşmamıştım. gün ağarıncaya kadar yatağa yatmadım. bir koltukta oturup bu gece konuşulanları düşündüm."
prenses, bu ilk tanışmadan sonra neredeyse her gün paşa ve arkadaşlarıyla bir araya gelmeye başlar. bu buluşmalar ekseriyetle eğlence odaklı olurken, prenses aynı zamanda paşa’nın şişli’deki evinde düzenlenen siyasi toplantılara da tanıklık eder. prenses bu toplantılar hakkında şunları söyler: "memleketin ileri gelmiş siyasi şahsiyetlerini evinde toplayan anafartalar kahramanı mustafa kemal yeni planlar hazırlıyor, memleketi kurtarmak için çareler düşünüyordu."
bir gün paşa, prensesi özel olarak evine çağırır ve ondan bir istekte bulunur. paşa’nın evinin karşısındaki ethem paşa konağı’nda yerleşik italyan işgal kuvvetleri komutanı kolonel roletto’nun bir hafta sonra düzenleyeceği büyük baloya gitmesini ister. prenses bu isteği kabul eder ve paşa’nın yanından ayrılıp, aynı gün kendisine balo için bir davetiye ayarlayıp, nişantaşı'ndaki evine döner. evine girdiğinde paşa’nın onu içeride merakla beklediğini görür. bu ilginç ve ince detay oldukça dikkatimi çekti diyerek bir gülümseme bırakayım, diğer paragrafa geçeyim :)
balonun gerçekleşeceği güne kadar prenses, paşa’yla sık sık görüşmeye devam eder. hatta paşa ateşli mide humması geçirdiğinde ona baktığını da anlatır. nitekim balo günü gelip çattığında, baloya gidip, paşa’nın talimatlarını yerine getirir; kimlerin baloya katıldığını, kimlerin kimlerle temas kurduğunu dikkatlice gözlemler ve ertesi gün tüm bu bilgileri paşa’ya aktarır. ancak prenses, paşa’nın baloya dair verdiği başka bir özel talimatı hatıratına eklemediğini belirtir.
balodan sonra paşa’nın evindeki çalışmalar hız kazanır ve siyasi toplantılar daha da sıklaşır
bir gün paşa, yaveri aracılığıyla prensese anadolu’ya geçme kararını iletir ve ona bu konuda ne düşündüğünü sorar. prenses ise yavere net bir yanıt vermez. iki gün sonra paşa bizzat bu konuyu prensesle konuşur ve onu anadolu’ya davet eder. hatta halide edip adıvar’ın da orada olacağını, yalnız kalmayacağını belirterek, onu ikna etmeye çalışır. ancak prenses, bu teklifi kabul etmez ve paşa anadolu’ya geçtikten sonra aralarındaki bağ kopar. prenses ise almanya’ya gider.
cumhuriyetin ilanından bir süre sonra türkiye’ye dönen prenses, bir süre muhsin ertuğrul tiyatrosu’nda oyunculuk yaptıktan sonra galata’daki liman idaresinde ve osmanlı bankası’nda çalışır. 1952 yılında da vefat eder.
hatıratı, ''geçmiş zaman olur ki: prenses mevhibe celalettin'in anıları'' olarak basılmıştır. ancak şu an yalnız sahaflarda bulunur durumda sanırım. bu kitapla ilgili geçmişte bir başlık da açılmış (bkz: prenses mevhibe celalettin'in anıları)