Para İşin İçine Girince Beynimizin Nasıl Karakterimizle Uyuşmayan Tepkiler Verdiğini Kanıtlayan Bilişsel Çelişki Teorisi
bilişsel çelişki, "cognitive dissonance" diye geçer psikoloji literatüründe. bilişsel psikoloji ile sosyal psikolojinin geliştirdikleri bir kuramdır. insan beyni, insanın tutumları ile davranışlarının uyumlu olmasını ister. insanın tutumu, bir nesneyi, olayı sevmesi sevmemesi, beğenmesi gibi duyguları kapsarken, davranışı ise insanın eylemini belirtir. şimdi ekonomistlerin savunduğu görüşün aksine insan rasyonel bir varlık değildir. yani, her eylemini neden sonuç ilişkisi içerisinde yapmayabilir. sosyal psikoloji zaten insanın bu çok da rasyonel olmayan eylemlerini inceler. konformite yani uyum, asch deneyleri, zimbardo, milgram deneyleri insanın çok da rasyonel olmadığını gösteren popüler örneklerdendir.
her neyse, bilişsel uyumsuzluk teorisinin ne anlattığını özetlemeden önce iki deney örneği söyleyeyim.
1. deneklere çok gereksiz bir iş yaptırılır. duvarda 100'lerce vida vardır ve denek onları teker teker vidalamak durumundadır. 1 saat kadar sürer bu eylem. sonunda da psikologlar bir deney anketi yaptırırlar. ve denek deneyin bittiğini sanar ama deney daha yeni başlamıştır. denek salondan çıkarken, psikologlar asistan öğrencinin şu anda orda olmadığını (o gün hasta olduğunu, ya da şimdi yemekte olduğunu) söylerler ve mümkünse bir sonraki deneği içeri çağırmasını ve mümkünse deneğin performansını yüksek tutması için "az önce ben de deneyden çıktım çok eğlenceliydi" demesini isterler. bazı deneklere bunu yapması için $10 verirler bazılarına ise hiç para vermezler. denek gider, bir sonraki deneğe "ah ne güzel ne eğlenceli bir deneydi" diye bir yalan söyler ve onu çağırır. kapıdan çıkarken de ona deneyden ne kadar zevk alığına dair gerçekten bir anket yaparlar.
ve sonuç şaşırtıcıdır. bu iş için 10$ alanlar deneyin bok gibi olduğunu, çok sıkıcı olduğunu söylerler. ancak bu işi bedava yapanlar "gerçekten de fena değildi, eğlendim" derler. psikologların aklı karışır.
2. uc, berkeley'de öğrenciler polise karşı gösteri yaparlar. göstericiler arasındaki öğrencilerden yaklaşık bir 50 kişi toplanır. rastgele seçilen bu öğrencilerden "polis neden haklıydı" diye bir makale yazmaları istenir. öğrencilerden bazılarına bu makaleyi yazmaları için $30 gibi bir para verilir, bir kısmına ise hiç birşey verilmez. makale yazdıktan sonra da tekrar yaptıkları eylemler hakkındaki görüşleri sorulur. sonuçlar şaşırtıcıdır. bu iş için $30 alanlar, "ne polisi abi, öğrenci haklı tabi ki. polis şerefsizlik yaptı" derken bu işi bedava yapanlar "ya polis de haklıydı be abi" derler...
bu iki örnekteki ortak noktalar şunlar
deneklerin davranışları ile tutumları arasında bir uyumsuzluk var. denekler ya sıkıcı bir iş yapıp "hiç sıkıcı değildi- çok eğlenceliydi" dedirttiriliyorlar ya da polise karşı olumsuz tutumları varken polisin lehine bir makale yazıyorlar. yani tutumları ile davranışları farklı. ama ne demiştik, beyin bunların uyumlu olmasını istiyor. kendi kendine soruyor: "ulan benim tutumun yaptığımın tam tersiydi, ben niye böyle bir saçmalık yaptım ki" diye (tabi insan çok da rasyonel bir varlık değil demiştik). işte bu iş için para alanlar bu uyumsuzluğu açıklayabiliyorlar: "ama karşılığında deli gibi para aldım" diyebiliyorlar ve bu uyumsuzluğu aşabiliyorlar. ancak bu işleri yapmak için bir bahanesi olmayanlarda bu bilişsel uyumsuzluk devam ediyor. ve davranışı değiştiremedikleri için tutumlarını değiştiriyorlar. yani gerçekten sevmedikleri bir işin aslında çok da kötü olmadığını, ya da polisin haklı olduğunu düşünüyorlar.
bu devrimsel bir teori aslında çünkü hayata dair çok önemli dersler veriyor.
amatör ruhun neden daha ruhlu olduğunu ama işlerin profesyonelleşince ve para karşılığı yapılınca neden anlam ve zevk kaybına yaradığını, eğitimdeki notlandırma sisteminin eksikliğini ve öğrenmedeki ödül-ceza sisteminin yanlışlarını gösteriyor. kültürler-arası da pek bir farklılık göstermiyor.
bilişsel uyumsuzluk teorisi genel olarak bu temelde oluşurdu.