EDEBİYAT 23 Haziran 2016
67,3b OKUNMA     1428 PAYLAŞIM

Saatleri Ayarlama Enstitüsü'nün TRT Radyo Tiyatrosu Tarafından Seslendirilmiş Hali

Ahmet Hamdi Tanpınar aramızdan ayrılalı bugün tam 56 yıl oldu. Bugüne özel olarak Tanpınar'ın en ünlü romanlarından Saatleri Ayarlama Enstitüsü'nün TRT Radyo Tiyatrosu tarafından seslendirilmiş halini sizlerle paylaşmak istedik.

okumaya yeni başlayacaklar için, içinde geçen eski sözcükler ve manaları ;

ahval : durumlar, hâller, vaziyetler.
aksülamel: tepki, reaksiyon
armada: donanma
atalet: 1. tembellik 2. işsizlik, işsiz kalma. 3. işlemezlik. 4. süredurum.
ameliye: uygulama
abes: 1. gereksiz, yersiz, boş 2. akla ve gerçeğe aykırı
ahar: hattatların kâğıt cilalamak için kullandıkları nişasta ve yumurta akından yapılan özel bir karışım.

bermutat: alışılagelen biçimde, her zaman olduğu gibi
behemehal: her hâlde, ne olursa olsun
buud: uzaklık, mesafe
bittabi: doğal olarak
binaeneleyh: bundan dolayı
bedahet: apaçık, besbelli
barem: çizelge
bedbaht: mutsuz, bahtsız, talihsiz
beynelmilel: uluslararası

cenup: güney

çalak: eline ayağına çabuk, atik, çevik
çolpa: 1. ayağı sakat olan. 2. mec. beceriksiz, eli işe yakışmayan, acemi, aciz, zavallı
çıfıt: hileci, düzenbaz, yahudi.

dessas: düzenci
dekovil: küçük demiryolu
daüssila: yurt özlemi

eşref: onurlu, şerefli.
efkari umumiye: kamuoyu
ezcümle: kısaca, özet olarak, özetle

filhakika: hakikaten
fatalizam: yazgıcılık
fütuhat: zaferler, fetihler.
fecir: tan kızıllığı
fecaat: çok acıklı, yürekler acısı durum

gadr: merhametsizlik
garabet: gariplik, tuhaflık

huddam: büyü ve cin ilimcileri, hizmetçi cin
hulasa: özüt
hassa: özellik.
halita . alaşım
halayık: kadın köle
haddizatında: aslında
hasbi: gönüllü ve karşılıksız yapılan
hasis. cimri
hacalet: utanma
hodbin: bencil
heyula: korkunç hayal
haşiye: 1. dipnot. 2. bir eseri daha iyi açıklamak için yazılan kitap
hamakat: beyinsizlik, bönlük.

ıstılah: terim, herkesin anlamadığı özel anlamda kullanılan söz

ikbal: baht açıklığı,odalık,arzu istek.
ilga: ortadan kaldırma
istidat: yetenek
iktiza: gerekli olma.
istitrat: . sırası gelmişken söylenen söz, anlatıma eklenmesi istenen söz
işret: içki içme
istihsal: üretim, elde etme
ictimai: toplumla ilgili
ihtilas: 1. aşırma. 2. bir malı açıkça sahibinden veya evinden hızla kapıp alma
ispritizma: ruh bilimciliği
istihkar: hor görme, aşağılama.
istihza: gizli veya ince alay
intizar: 1. birinin gelmesini, bir şeyin olmasını bekleme, gözleme, 2. ilenme, beddua
iştiha: iştah
ikrah: 1. tiksinme, iğrenme. 2. isteği dışında bir şey yaptırma.
inhisar: 1 . tekel. 2 . mecaz tek başına sahip olma.
itiyat: alışkanlık
iktifa: yetinme

kabil: olanaklı, türlü, kabul eden, kabul edici.
konkur: yarış, yarışma.

lahza : an
layiha: 1. herhangi bir konuda bir görüş ve düşünceyi bildiren yazı, 2. tasarı
lalettayin: baştansavma, özensiz

muganniye: kadın şarkıcı.
menhus: uğursuz
muaddel: değiştirilmiş
muhassala: elde edilen sonuç.
mezbele: çöp ve süprüntü dökülen yer, aşağılık durum.
müsavi: eşit
munis: alışılan, alışılmış.
muarız: karşı koyan
menhus: uğursuz
mihnet: sıkıntı
müphem: belirsiz
müsteşrik: doğu bilimci
mücessem. cisim durumunda olma
muvazene: denge, dengeleme
mamafih:bununla birlikte
muvakkit :güneşe bakarak namaz vakitlerini bildiren kimse
muazzep: acı, sıkıntı, azap çeken
muhayyile: hayalgücü
müstehlik: tüketici
mücrim: suçlu
müştemilat: eklentiler
mihver: eksen
manivela: kaldıraç
muttasıl: bitişik, yan yana olan
meyus: üzgün, karamsar
metih: övgü
muhayyile: hayalgücü.
maişet: geçim, geçinme
muaşaka: birbirini karşılıklı sevme, sevişme, âşıktaşlık
muvazzene: denge, dengeleme
müverrih: tarih yazan kimse, tarihçi
muharrir: yazar
mukaddime: önsöz, başlangıç.
muhayyile: hayalgücü
mahrek: yörünge
muttasıl: 1. bitişik, yan yana olan. 2. zf. aralık vermeden, aralıksız, durmadan, biteviye
mücerret:1. yalın durum. 2. evlenmemiş, bekâr 3. katışık ve karışık olmaya
mültefit: iltifatkar
müstait: doğuştan kabiliyetli
müstahdem: hizmetli
mucip: gerektiren, gerektirici
miyar: 1 . değerli madenlerde yasanın istediği ağırlık, saflık ve değer derecesini gösteren ölçü.2 . mecaz ölçüt, ölçü 3 . kimya ayıraç.
mukadder: yazgıda var olan, yazgı ile ilgili olan, alında yazılı olan
müşkül: 1 . güç, zor, çetin 2. engel, güçlük, zorluk
mütehassis: duygulanmış

nahiv: söz dizimi.
naçiz: değersiz
namütenahi: sonsuz
necabet: temiz bir soydan gelme, soyluluk
nizamname: tüzük

ökse: ucu yanmış odun parçası, değnek, alımlı kadın

pespaye: alçak, soysuz, aşağılık

rabia: 1. dördüncü. 2. saatteki salisenin altmışta biri. 3. tanzimat’tan sonra memurlukta bir rütbe
ricat: vazgeçme
refika: eş
rokoko: a. 1. mim. xviii. yüzyılın başında fransa'da çok geçerli olan, kavisli çizgileri bol, gösterişli bir bezeme üslu
ricat: 1. vazgeçme. 2. ask. gerileme, geri çekilme, geri kaçma
riyazi: matematik, geometri vb. bilimlerle ilgili olan

salaş: derme çatma, sebze dükkanı
sarih: açık, kolay anlaşılır, belli, belirgin, belgin
savat: gümüş üstüne özel bir biçimde kurşunla işlenen kara nakış
somaki: 1 . kızıl veya yeşil renkte, damarlı ve çok sert bir porfir türü mermer.2 . sıfat bu mermerden yapılmış
sentaks: sözdizimi

temessül: benzeşme
tenkisat: azaltma, eksiltme
terakki: 1. ilerleme, yükselme, gelişme
teşyi: uğurlama
takamül: 1. olgunluk, olgunlaşma. 2. gelişim, gelişme
teveccüh: 1. bir yana doğru yönelme, yüzünü çevirme. 2. güler yüz gösterme, yakınlık duyma, hoşlanma, sevme
tafsilat: 1. ayrıntı. 2. ayrıntılı açıklama
tecerrüt: herşeyden uzaklaşma.
tecessüs: belli etmeden kendini ilgilendirmeyen şeyleri öğrenmeye çalışma.
tekellüf: 1. zahmet veren bir iş görme, güçlüğe katlanma. 2. bir işi gösterişli bir biçimde yapmaya çalışma, özenme, gösteriş
talakat: kolayca düzgün söz söyleme durumu
tedip: uslandırma, yola getirme, terbiye etme.
tenasüt: 1. omuzdaşlık. 2. dayanışma
tröst: aynı alanda iş yapan çeşitli ortaklıkların hisse senetlerinin, bir denetim teşkilatına teslim edilmesi ve yönetimin bir teşkilatı yöneten gruba aktarılmasıyla oluşan, tekelci sermayedarlığa dayanan ortaklıklar birliği.
tenazur: bakışım
tarziye: yapılan kötü bir davranış için özür dileme, gönül alma
tariz: kapalı bir biçimde, dolaylı olarak söz söyleme, taşlam
tarh: 1 . bahçelerde çiçek dikmeye ayrılmış yer.2 . vergi koyma.3 . matematik çıkarma
tashih: düzeltme, düzelti.

ülfet: 1. alışma, kaynaşma. 2. tanışma, görüşme

vuzuh: açık olma durumu, açıklık, aydınlık
vido: oyun, oyunda kazanılacak sayıyı veya parayı iki katına çıkarma
vazıh: açık, aydın, belli
vakıa : olgu (cümle başında kullanılınca "bununla birlikte")
velut: doğurgan, verimli.
visal: kavuşma
vaveyla: çığlık

yeknesak: tekdüze
yosma: şen, güzel, fettan (genç kadın)

zayiçe: yıldızların, belli bir zamandaki yerlerini, durumlarını gösteren çizelge
zem: kötüleme
zani: zina yapan erkek.
zelil: hor görülen