TARİH 12 Ekim 2020
89,4b OKUNMA     863 PAYLAŞIM

Sasanilere Yakalanarak, Esir Düşen Tek Roma İmparatoru Olan Valerianus'un Öyküsü

253-260 yılları arasında Roma İmparatorluğu'nun başına geçen Valerianus'un başına gelenler resmen kan dondurucu.

üçüncü yüzyıl krizini iliklerine kadar hisseden roma imparatorluğu'nda, kriz sırasında imparator valerianus'un sasaniler'in eline savaş mahkumu olarak esir düşmesi ve düşmana esir düşen tek roma imparatoru olması okunmaya değer bir hikayedir. bu hikayenin sonunda kendisinin başına gelenlerse gerçekten kan dondurucudur.

roma imparatorluğu için yazdığım ve üçüncü yüzyıl krizinin sebebini anlatmaya çalıştığım daha önceki üç yazıyı okumayanlar için

roma imparatorluğu'nun 4 milyar pound'a satılması:


zalim caracella'nın kardeşini katledip iskenderiye'de katliam yapması:


tarihin en kanlı iktidar çekişmesi- altı imparatorun yılı:


imparatorluk korkunç bir iç savaştan çıkmıştı

sadece üç aylık bir süreçte kendisini imparator ilan eden altı isim, ordularıyla birlikte birlikte savaşmış ve tahta geçmek istemişti. ancak içlerinden sadece bir kişi mor erguvan'ı kuşandı ve imparatorluğa hakim oldu.

peki bu süreçte roma imparatorluğunun komşuları ne alemdeydi? barbarlar kimlerdi? almanlar, franklar, sarmatlar, persler, partlar nasıl insanlardı? imparatorluğu nasıl tehdit ediyorlardı?

roma imparatorluğu, tarihinin en büyük topraklarına ulaştığında tahtta trajanus vardı ve yıl ms 117 idi:


3. yy başında kuzeyde britanya sınırına birikmiş keltler, avrupa'da imparatorluğun sınırına birikmiş güçlü kabileler ve en doğudaysa part imparatorluğu yer alıyordu. trajanus önce günümüz romanya'sında sınırda bulunan daçyalılara büyük bir darbe indirdi (ms 105) ve 10 yıl sonra doğuda, sürekli tehdit halinde bulunan ve imparatorluk sınırlarına saldıran part imparatorluğunun elinden mezopotamya ve ermenistan'ı alarak imparatorluğun en büyük haritasını çizdi. trajanus sonrasında topraklar o kadar geniişlemişti ki ardılı olan hadrianus bu büyüklükteki toprakların savunulamayacağını düşünerek mezopotamya'dan geri çekildi. hükümdarlığı boyunca (21 sene) tüm imparatorluğu şehir şehir gezdi. büyük savunma kuleleri ve duvarlar yaptırdı. pax romana, hadrianus sonrasında gelen pius ile devam etti ve 21 sene boyunca savaş yaşanmadı. barış içinde geçen bu 42 senede hem doğu hem de avrupa barbarları güçlendiler. ms 161-180 yılları arasında hüküm süren filozof hükümdar marcus aurelius, imparatorluğunun büyük bir zamanını kuzey avrupa sınırlarında geçirmiş ve hudutu savunmak için kan dökmüş, kafa patlatmıştır. özellikle cermen kabileler, tuna'nın berisinde sürekli saldırı halindeydiler.

beş iyi imparator dönemi sonrası iç karışıklıklar ile birlikte üçüncü yüzyılın ortasına girilmişti. imparatorluk büyük bir iç savaşın içinden çıktı ama roma'nn demografik yapısı da değişmeye başladı. imparatorluk askerleri, sürekli imparator öldürüp yeni imparatorlar atıyorlardı. askerlerin gelenek ve görenekleri hiçe sayması, parayı ön planda tutması ve sayılarının bir önceki yüzyıllara binaen yüzde 200 artmasıyla beraber roma imparatorluğu gittikçe büyük bir çukurun içine girmişti. zaten bu dönem imparatorlarına barrack emperors adı verilir. yani bu hükümdarlar kışla imparatorlarıdır ve efendileri de genelde para saçtıkları askerlerdir.

tüm bu iç savaşın kıskacında şunlar oldu

doğudaki part imparatorluğu yıkıldı. imparatorluğu yıkan 1. ardeşir, sassani imparatorluğunu kurdu ve zerdüştlük dinini ilan etti. kendisini zerdüştlük dininin baş rahibi ilan etti, dinini yaymak için roma imparatorluğuna göz dikti. öldükten sonra başa gelecek olan oğullarına da bunu vasiyet eyledi. ardeşir'in imparator olması ve akabinde yaşanan olaylar ayrı büyük bir yazıyı hakediyorsa da özetle pers imparatorluğu güçlendi ancak bu dönemde roma'yı yenebilecek güce ulaşamadı. ta ki 1. şapur'un, valerianus ile yapacağı savaşa kadar. bu yazının konusuna daha sonra geleceğiz.

kuzey avrupa'daki cermanya güçlendi. cermenler genel itibariyle tutsak edilemeyen, enerjik, savaşçı ve uzun boylu bir topluluktu. onlarca kabile şefleri vardı ve dağınık yaşamaktaydılar. zaten roma imparatorları da dağınıkları için servetler harcamaktan çekinmiyorlardı. ancak roma'nın içinde bulunduğu bu büyük kriz esnasında birleşmeye başladılar. hayvancıklıkla geçinirlerken, tarıma önem verdiler ve orta avrupa'yı yurtları edinmeye kararı kıldılar, gözlerini daha bereketli topraklara diktiler. bu okuma yazma bilmeyen, sanattan anlamayan, tek derdi savaş olan topluluk; roma sınırlarına bitmek tükenmek bilmeyen akınlar yapıyordu. cermen insanları denilince bugünkü almanlar aklınıza gelmesin. aslında bu insanlar batı'da marcomanni, allamanni, franklar, anglo ve saksonlar olarak; doğudaysa vandallar, ostrogotlar, visigotlar olarak coğrafi koşullarda ikiye ayrılıyorlardı. bu dönemde asker sayısını arttıran roma imparatorluğu (yukardı bahsettiğim gibi %200) insan kaynağı olarak esir aldığı bu toplulukların savaşçılarını kullandı. ilk başta uygun gözüken bu uygulama daha sonra roma imparatorluğunun çöküş sebeplerinden birisi olacaktı. çünkü dağınık savaşan ve savaş sanatından bihaber olan bu topluluk böylece "roma okulundan" generaller çıkartmaya başladı ve sınır lejyon birlikleri, imparatorluk için hainler yuvasına dönüşmeye başladı. düşük rütbeli bir lejyoner, edindiği eğitimle cermen kavimlerinde başarılı bir asker eğitmeni ve general olabiliyordu.

bu 100 yıl içerisinde (m.s 200-300) tam 26 imparator tahta geçti

24 atanamamış imparator da mor erguvan'ı teorik olarak kuşandı. toplamda 50 imparator tahta geçmek için iç savaşlar planladı veya iç savaşa sebebiyet verdi. bu siyasi belirsizlik ekonomik olarak büyük bir enflasyona sebebiyet verdi. 3. yüzyılın başında 1 denarius %87 gümüş içerirken, 260 yılına gelindiğinde bu oran %5'in altına düşmüştü.


imparatorluk halkı yoksulluktan, vebadan, çiçek hastalığından ve gripten sürünüyordu. tüm bunlar yetmezmiş gibi farklı bölgelerdeki imparatorluk birlikleri "kendi generalleri"ni sürekli imparator ilan ediyorlardı. 238 yılından 260 yılına kadar gelen imparatorların listesi aşağıdaki gibiydi. bu dönemde kendisini, eşini, oğunu imparator ilan eden 26 kişi vardı. bu döneme 30 zorbalar adı verildi.

gordian i and ii 238
balbinus and pupienus 238
gordian iii (238–244)
philip the arab (244–249)
trajan decius (249–251)
trebonianus gallus (251–253)
aemilianus (253)
valerianus (253-260)
gallienus (253–268)

işte bu generallerden birisi olan valerianus tahta geçtiğinde oğlunu da ceaser ilan etti ve imparatorluğu ikisi yönetmeye başladı

özellikle gotlar, vandallar ve alemaniler batı'daki eyaletlere saldırırken doğu'da bunu fırsat bilen ve 1. ardeşir'in yerine gelen oğlu 1. şapur antakya'yı fethetti. bu esnada roma'nın büyük bir birliği nizip'teydi ve bu roma garnizonunu yok etti. fırat'ın çevresinde terör estirdi, ermenistan'ı yeniden boyundurduğu altına aldı ve taş üstünde taş bırakmadı. roma ordusu ilk defa sassani'lere yenilmekle kalmamış, kurduğu kentler de birer birer yok edilmişti. yenilginin bedeli, gelişmiş bir kent olan antakya'yı kaybetmekti. valerianus, bu yenilgiyi hazmedemedi. roma imparatorluğu'nun onuru ayaklar altına alınmıştı. oğlunu ren nehri'ne yerleştirerek büyük bir orduyla doğuya yürümeye başladı. valerianus'un birlikleri anadolu'ya vardılar. burada komik bir ayrıntıysa, bu yürüyüşten haberdar olmayan got'lar karadeniz'i geçerek anadolu'yu istila edeceklerdi ancak imparatorun ordusunun haberini alınca çok kısa bir sürede anadolu'yu hemen boşalttılar. valerianus'un 70.000 kişilik ordusuyla, 1. şapur'un 40.000 kişilik ordusu urfa'da karşı karşıya geldiler. imparatorun en büyük hatası, baş danışmanı olan makrianus'a taktik konusunda güvenmek oldu. düşman cephesini ortadan yarmaya çalışan makrianus'un planları suya düştü ve roma ordusu parçalandı. parçalanan ordunun etrafı şapur tarafından sarıldı. hastalık, açlık ve sususuzluk nedeniyle ordu ayaklandı ve bu durumdan imparator valerianus'u sorumlu tuttu. valerianus ise şapur'a bir servet önerdi ve barış istedi. ancak şapur gelen elçileri öldürttü ve kendisine sunulan serveti kesinlikle kabul etmedi. ms 260 yılında bir barış görüşmesi ayarlamak istedi. görüşmenin sonunda 1. şapur tarafından zincire vuruldu ve ordusu silahlarını teslim etti. görüşme sonrasında 1. şapur, boş kalan roma tahtına ne idüğü belirsiz, tecavüzcü, katil ve hırsız bir antakyalı'yı roma imparatoru ilan etti. mor erguvanı giydirtti ve valerianus'u ayaklarının altına kapandırdı. tutsak birlikler de aynı şekilde bu antakyalı'nın ayaklarına kapandılar. bu rezil adamı imparator olarak kabul etmek zorunda kaldılar. bölge halkı komple kılıçtan geçirildi. kayseri de dahil olmak üzere bölgedeki tüm kentleri ele geçirdi, tutsaklara kötü işkenceler yaptı.

valerianus şehre götürüldüğünde, bir zafer anıtı olarak mor erguvanını kuşanmış ve zincire vurulmuş bir şekilde halka gösterildi. yerde sürüklenerek alkışlar içinde aşağılandı. haftalar boyu 1. şapur her ata bindiğinde o'nu, bir tabure gibi kullanmaktan çekinmedi.

Hans Holbein (1521)

söylenene göre valerianus ya kahrından öldü ya da kendisini bırakması için altın teklif ettiği için ağzına erimiş altın dökülerek öldürüldü. ancak söylenen şudur ki; canlı ya da cansız olarak derisi yüzüldü ve içi samanla dolduruldu. daha sonra bir korkuluk haline getirildi ve tapınağa asıldı, yıllarca o tapınakta kaldı.

işte bu hüzünlü hikayenin sonunda oğlu gallienus tahta geçti

bu esnada yine iç savaşlar devam etti. postumus adlı general britanya'yı da topraklarına katarak galya imparatorluğunu kurdu. kuzey italya allemaniler ve ispanya ise franklar tarafından talan edildi. gallienus, romanya tarafından gelen barbar akınlarına doğru koşarken, postumus ispanya'yı da galya topraklarına kattı. bu esnada suriye valisi olan odenat ise roma imparatorluğu'nun doğusunu kurtardı ve sassanilerin aldığı toprakları geri kazandı, valerianus'un intikamını aldı. ancak odenat da kendisini imparator ilan etti ve kendisine kralların kralı adını uygun gördü. ancak 267 yılında at biniciliğiyle ünlü olan odenat suikasta uğradı ve dul eşi zenobia kendisinin yerine geçti. zenobia, suriye bölgesinde kendisini doğunun imparatoriçesi ilan etti, halk tarafından kabul gördü.

268 yılında batı'da optimus ile savaşan gallienus, bu durumdan rahatsız olan lejyonerler tarafından katledildi ve yerine 1. cladius geçti. cladius, sırbistan'a inen gotları durdurmayı başardı ve 115.000 got'u yok etti. bu öyle bir darbeydi ki; gotlar tekrar toparlanmak için 100 yıla ihtiyaç duydular. 270 yılındaysa yine işgale gelen allemani'leri de doğu italya'da durdurdu ve önemli bir darbe vurdu. aylar içinde ispanya'ya yürüdü ve galya imparatoru postumus'un ölümünü değerlendirerek ispanya'yı yeniden roma topraklarına katmayı başardı.

cladius vebadan dolayı vefat etti ve doğu imparatoriçesi zenobia kendisini tüm roma imparatorluğu'nun imparatoriçesi ilan etti.

bu yazının sonunda ve üçüncü yüzyıl krizinin sonlarına doğru başa gelen kişi aurelianus'tur

aurelian imparatorluğun başına geldiğinde imparatorluk üçe bölünmüştü.


aurelian ve zenobia'nın çekişmesi çok daha güzel bir yazıyı hak ediyor. yüce aurelian sonrasında 9 yıl içinde 6 imparator başa gelecek ancak en sonunda, m.s 284 yılında ayakta kalan hükümdar diocletian imparatorluğu çok farklı bir çehreye çevirecek ve tarihin akışını derinden etkileyecekti.

velhasıl kelam, eğer bir önceki yazıları da okuduysanız sizlere bir soru yöneltmek isterim:

size roma imparatorluğu teklif edilse gerçekten kabul edip, lanetlenmiş mor erguvanı giyer miydiniz?