İLİŞKİLER 17 Ekim 2019
40,1b OKUNMA     578 PAYLAŞIM

Seksüel Seçilim, Hormonlar ve Sosyal Yapının Etkisinde Kalarak Nasıl Gerçekleşiyor?

Partnerimizi seçmenin arkasında nasıl mekanikler var? Hormonlar bu konuda nasıl etkiliyor bizi? Buyrun.
Sleepless In Seattle (1993)

bayanlar ve baylar, eğitici bir yazı ile karşınızdayız. bu yazıda testosteron ve östrojen hormonlarının ilişkiler üzerine etkilerini, seksüel seçilim ve güzellik kavramını inceleyeceğiz.

bir ilişkinin uzun vadeli olabilmesi için helen fisher'a göre iki tarafın da birbirine denk olması gerekir. fiziksel görünüm, entelektüel birikim, zeka seviyesi eğitim vs. bunlar arasında elbette küçük farklar olabilir ama büyük farklar oldugunda ilişkinin uzun vadeli olma ihtimali azalıyor.

ülkemizde bu durum nasıl diye bakacak olursak

erkek ve kadın ilişkilerinin günlük hayatta çok da iyi olmadığını görüyoruz. bu tarihi bir süreç tabi, osmanlı döneminde ve arap kültürünün etkisiyle yüzyıllardır kadın ve erkek günlük hayatta birbirinden ayrıldı. erkekler kahvede, kadınlar evde ve hemcinsleriyle beraber zaman geçirdi. bu sosyal izolasyondan dolayı erkek ve kadın günlük hayatta bir araya gelmedi, şu anda geldiğinde sorun yaşıyor. ve karşı cinsi ötekileştiriyor. bunu kısmen ırkçılığa benzetiyorum. amerika'da yapılan bir araştırmada zenci komşusu fazla olan beyaz amerikalıların zenci komşusu olmayan beyaz amerikalılara nazaran daha az ırkçı olduğunu belirtmişler: race and politics. bu aynı zamanda salt maruz kalma etkisiyle de paralel. herhangi bir kişiye veya nesneye ne kadar maruz kalırsak o kadar benimsiyoruz.

ayrıca gelişmemiş ülkelerde kadınların kendilerini güzel görünmek için daha fazla baskı hissettiğini gösteren başka bir çalışma daha var: philips global beauty index. bu calışmada rusya ve türkiye gibi gelişmemiş ülkelerde kadınlar güzel görünme baskısı hissediyorlar, bunun sebebi de büyük ihtimalle görselliğin içgüdüsel olarak çok güçlü bir etki bırakması. gelişmiş ülkelerde ise bu etki azalıyor çünkü güzellikten başka çok farklı değişkenler var.


bu sosyal izolasyon ve gelenekselci toplum baskısından dolayı kadınlar ilişkilerini özgürce yaşayamıyor, bu da arzı düşürüyor ve erkekler arası rekabeti artırıyor. çok fazla ilgi gören kadın haklı olarak bir değer kayması yaşıyor. bunun sonucunda da sadece cinsellik yaşamak isteyen erkekler ile duygusal ilişki arayan kadın yığınıyla karşılaşıyoruz. tabi bu herkes için geçerli değil ama büyük oranda böyle.

peki partner seçerken en önemli kriter olan bu fiziksel görünüm hakkında kendimiz için nasıl objektif olabileceğiz? olamayacağız. insan herhangi bir konuda ortalamanın üstünde olduğunu düşünür. illusory superiority de gördüğümüz gibi harvard'a gitseniz bile oradaki öğrencilerin %30'u not ortalamasında %10 içerisinde oldugunu sanıyor. sokaktaki kişilerin ortalamadan daha güzel ve zeki oldugunu düşünmesine şaşmamak gerek.

peki güzellik göreceli mi? güzellik kısmen göreceli. genel olarak insanların beğendiği yüzler benzerdir. sadece bazı aşırı geleneksel toplumlarda belli özellikler aranır. uzak doğu'da uzun boyun takıntısı vs gibi. ama genel olarak simetrik bir yüz, altın oran veya ona yakın olan yüz hatları, kadınlarda östrojen belirtileri olan; kadın dudak, kalın yanak, parlak ten, büyük göz, geniş kalça ve büyük göğüs aranırken, erkeklerde testosteron belirtisi olan, belirgin kaşlar, büyük ve uzun çene, küçük gözler, geniş yüz, belirgin elmacık kemikleri, geniş burun vs. aranır.

peki kadınların erkekler üzerinde yaptığı seçilim buna benzer mi?

kısmen evet. bunu anlamak için eşeysel dimorfizm'e bakmamız gerekir. eşeysel dimorfizm erkek ve dişi bireyler arasındaki morfolojik farklılıklardır. parental investment teorisine göre çocuğun bakımı ve doğumunda daha fazla enerji harcayan birey daha seçicidir. tavus kuşu gibi erkeklerin yavrularıyla ilgilenmediği türlerde eşeysel dimorfizm erkekler için pozitiftir. erkekler arasında çok güçlü bir rekabet olduğu için fiziksel görünüm dişiye göre çok fazladır. erkeklerin yavrularıyla ilgilendiği türlerde ise eşeysel dimorfizm azdır. bireyler birbirlerine benzer görünümdedir. ender olarak erkeğin yavru ile daha fazla ilgilendiği türlerde ise bu fark dişi adına pozitiftir, dişi daha cok farklılaşmıştır. doğada genelde erkeklerin daha ihtişamlı görünmesinin sebebi yaklaşık olarak budur.

seksüel seçilim genel olarak intraseksüel ve interseksüel olarak ikiye ayrılır. intraseksüel seçilimde aynı cinsiyetten olan rakipler birbirleriyle rekabet halindedir bu genelde yüz yüze mücadele ile olur. örneğin geyikler dişi ile çiftleşmek için birbirleriyle dövüşür. kazanan dişi ile çiftleşir. interseksüel ise bireyler arasında olan daha cok dişinin seçtiği cinsel seçilimdir. daha cok kuşlarda gözlemlenir. en bilinen örneği tavus kuşunun uzun kuyruğu ve desenli tüyleridir. tavus kuşunun tüyleri gibi ikincil eşeysel özelliklerin seçim unsuru olması ve bu özelliklerin aşırı gelişmesi fisher runaway teorisiyle açıklanır. bu özellikleri seçen dişilerin yavruları da bu özelliklere sahip olacağından bu özellikleri arayan dişiler ile üreme şansı fazla olacaktır. seksüel seçilim, doğal seçilim kadar sert degildir. seksüel seçilimde seçilmeyen birey ölmez fakat daha az döl verir.


seksüel seçilim ile doğal seçilim arasındaki bağı anlatan endler'in lepistes deneyine bakalım; endler lepistes balıkları üzerinde yaptıgı incelemeler sonucu fark ettiği doğada erkek bireyler arasında çeşitlilik olduğuydu. kimi erkekler çok parlak renklere sahipken kimisi ise mat renklere sahipti. eğer dişiler seksüel seçilim ile parlak renkli erkekleri seçiyor ise neden mat renkli erkek bireyler yok olmuyordu?

daha sonrasında fark ettiği şey ise avcı tehdidi olmayan yerlerde erkek bireyler daha renkli avcı tehdidi olan yerlerde ise erkek bireyler daha mattı. çünkü mat kamuflajı sağlarken parlak renkler ise av olma şansını artırıyordu.

bunu sınamak için şöyle bir deney tasarladı; endler lepistesleri 10 havuza koydu. bunlardan iki tanesinde hiç avcı yoktu kontrol grubu, 4 tanesinde (ikisi büyük taşlı ikisi kücük taşlı) tehlikeli avcı olan turna shlidi koydu 4 tanesine de nispeten daha az yırtıcı olan dev rivilus koydu.

14. ayın sonunda tehlikeli avcıların olduğu havuzlarda parlak renki lepistesler nerdeyse yok olmuşlardı ve benekleri bulundukları havuzun taşlarına göre, büyük taşlı olanlardakiler büyük benekli, küçük taşlı havuzdakiler küçük benekli olacak şekilde evrimleşmişti.

avcıların olmadığı ve daha az yırtıcı avcıların olduğu havuzlarda ise seksüel seçilim sonucu parlak renkli ve çok benekli lepistesler varlıklarını sürdürmüştü.

yani eğer avcı baskısı fazla ise doğal seçilim baskın geliyor, eğer tehlike yoksa cinsel seçilim hangi bireylerin üreyeceğine karar veriyordu.

bu deneyi toplumlara uyarlarsak eğer, afrika'da insanların hala geçim sıkıntısı çektiğini ön görebiliriz. orada fiziksel görünüme bağlı bir cinsel seçilimden ziyade ihtiyaçlara yönelik bir seçilim var. örneğin kabile yaşamında kadın iyi avlanan ve avını paylaşan bir koca istiyor fakat medeni toplumlarda fiziksel görünüm ön plana çıkıyor ve seksüel seçilimi daha net görüyoruz.

seçimlerin ne kadar büyük değişimler yarattığını anlatan başka bir deney ise dmitry belyaev'in tilkiler üzerinde uyguladığı yapay seçilimde görülüyor. rus genetikçi dmitry belyaev 1950'lerde bir tilki kürkü çiftliğinde göreve başlamıştı. yabani tilkilerle baş etmek zor olduğu için kasıtlı olarak uysal tilkileri seçmeye başladı. bunu sistematik bir şekilde yaptıktan sonra gördü ki 6. nesilden sonra bile tilkiler daha uysallaşmış ve evcilleşmişti. belli bir zamandan sonra bununla kalmayıp tilkilerde morfolojik değişimler de gözlenmişti. tilkilerin renkleri açıldı, kafatasları küçüldü, sivri kulakların yerini sarkık kulaklar aldı, tilkilerin kuyruğu köpeklerin kuyruğuna benzer bir yapıya dönerek tilkiler feminenleşmiştir. poodle ve british shorthair gibi sevimli görünümlü kedi ve köpeklerin insanın kendi istediği ve sevimli bulduğu tipe göre yapan seçilim yoluyla evcilleştirdiğini söylersek hata etmiş olmayız.


köpeklerin büyük ölçüde kurtlardan evrildiği 30 bin yıllık süreç, bu deneydeki yapay seçilimle tilkiler çok daha kısa bir sürede evcilleştirilmiştir. insanın dünyadaki mutlak hakimiyeti öyle güçlü bir hal aldı ki beslenme gibi temel bir ihtiyacını çok kolay gidermesi ona yakın olan hayvanlara çok ciddi bir avantaj sagladı doğada yalnız gezen ve genleri köpekleşmeyen kurtlara saygı duymakla beraber zor yolu seçtiklerini söylemek gerek. bu deneyden yola çıkarak medeni toplumlarda insanların daha uysal ve feminen oldugunu kolaylıkla söyleyebiliriz. testosteron açısından baktığımızda da medeni toplumlardaki insanlar düşük testosteron belirtileri gösterir.

çekicilik için belki hormonal kriterlerler göz önünde bulundurulsa da evlilik ve cocuk seçimi için kadınlar daha feminen tipleri seçtiğini anlatan bir deney var; kadınlara önce bazı yüzler gösteriliyor sonrasında da aynı yüzler daha feminenleştiriliyor (daha yuvarlaklaştırılıyor maskülen detaylar değiştiriliyor) ve tekrar gösteriliyor. kadınlar bu feminen yüzleri daha çok tercih ediyor. yani sevimli buldukları yüzleri tercih ediyorlar. diğer bir deneyde de evli tek erkeklerde en yüksek testosteron düzeyi görülüyor, cocuklarıyla yasayan babalar orta düzeyde sadece cocuklarını ziyaret eden ve ayrı yasayan babalar ise en düşük düzeyde çıkıyor. çocuk erkeğin testosteronunu düşürüyor bariz bir şekilde düşürüyor. bu empati de de böyle. testosteron empati ve duyguyu baskıladığını biliyoruz. 

testosteron documentary


helen fisher'a göre ilişki evreleri; cinsel istek daha sonrasında romantik aşk ve bağlılık şeklinde ilerliyor. bağlılık kısmında ise ilginç bir sonuç var. 25 yıldır evli çiftler mr makinesinde incelediğinde aşık olduğumuzda beyinde aktif olan bölgenin bu kişilerde hala aktif oldugunu görüyor. bu aşkın hayat boyu devam edeceğini gösteriyor. birçok insanın ummadığı bu sonuç insan ilişkilerine daha olumlu bakmamızı sağlayabilir.

bu yazıyı aynı zamanda podcast şeklinde dinleyebilirsiniz: spotifypodcast/radioslave

Cinsel Yönelim ve Kimliklerin Etiketlenmesine Karşı Bir Duruş: Pomoseksüellik