Severek İçtiğimiz Kahvenin Bilinçsiz Tüketiminin Faydadan Çok Zarar Getirdiği Gerçeği
"kahve içmeden önümü bile göremiyorum abi"
"yine ders çalışıcam diye masanın başına geçtim ve sızdım, en iyisi bi filtre kahve yapayım"
"lan oğlum ikimizde esneyip duruyoruz git şuradan iki kahve al da gel"
gün içerisinde bu tarz konuşmaları elbette çokça kez yaşıyorsunuzdur. kahve içmeden işine, gücüne odaklanamayan, uykusu açılmayan beyaz yakalı, memur kesimi, masabaşı çalışanları ve öğrenci toplulukları. peki bu kahvede ki sihirli madde nasıl oluyor da alındıktan sonra bilincimizi açıyor?
kahvenin içerisinde hepinizin de bildiği gibi yüksek sayılabilecek oranda kafein etken maddesi mevcut. kafein moleküler olarak ele alındığı zaman vücutta epinefrin ve norepinefrin adlı moleküllerin hem nörotranssmitter olarak hem de hormon olarak benzer bir türevi özelliğinde farmakolojik etkinlik gösteriyor. yani dolaşım sistemi yardımıyla vücuda yayılan kafein, hormon olarak etkinliğini; kalp atışlarını hızlandırarak, tansiyonu yükselterek, nabız basıncını arttırarak, bronkodilatasyon yaparak ve solunum sistemini uyararak yapar. yani gördüğünüz gibi adrenalinin hormonal etkilerini gösterir.
nörotranssmitter olarak ise; dolaşım yoluyla beyine gelen kafein sinaplara kadar iletilir. bir süre dopamin, epinefrin ve norepinefrin isimli katekolaminlerin geri alım inhibitörlüğünü yapar. aynı zamanda beyinde "uykuyu uyaran" pentoz şekeri adenozinin de reseptör antagonistidir. yani adenozin şekerinin bağlandığı reseptörlere kafein bağlanır ve geçici bir süreliğine uyku sinyallerinin oluşmasını engeller. bu şekilde uyanık tutar.
kahve içtiğimizde yaklaşık olarak 30 ilâ 45 dakika arasında ince bağırsaklardan (özellikle duodenumdan) emilmeye başlar. 2 saat içerisinde de plazma konsantrasyonu doruk noktasına ulaşır. bu bilginin farkında olmayan insanlar kahveyi içtikçe içerler. bir tane ayıltmadı, kendime getirmedi bir tane daha içeyim der. mesela "iki tane kahve içtim ama hiçbir etkisi olmadı, bir tane daha içeyim" diyorsunuz ya hani, bence içmeyin o kahveyi. bakın yukarıda ne yazdım "iki saat sonra kafein kanda ve plazmada pik düzeyin ulaşır" yani içtikten 1,5-2 saat kadar sonra etkisini göstermeye başlıyor. eğer olur da daha fazla içerseniz çarpıntı, anksiyete, hafif depresyon, evhamlı bir hal ile başbaşa kalırsınız.
kafein yaklaşık olarak 4-5 saat vücutta kalır ve %90'nı beyinde toplanır. karaciğerde sitokrom p450 enzimiyle metabolize edilir. metabolizma sonucunda paraksantin %80, teobromin %15 ve teofilin %4 gibi bir çok matabolik ortaya çıkar. kan plazmasında albumine bağlı olarak taşınır.
birçok literatürde, makalede ve pubmedte kafein ile ilgili araştırma var. normal düzeylerde alındığında kişinin resmen yaşam kalitesini arttırdığı bulunmuş. abartılmadığında ve günde 250-300 mg arasında kafein alındığında; depresyonla ilişkili yorgunlukta, asteni de, nedeni belirleneyemeyen yorgunlukta, kanserle ilişkili yorgunlukta, dikkat eksikliği ve konsantrasyon güçlüğünde olumlu etkileri bulunmuş.
lizbon üniversitesinde yapılan bir araştırmada gönüllü olarak 40 kişi seçilmiş ve 20 kişiye günde 5 mg/kg kafein verilirken, diğer 20 kişiye placebo verilmiş. bir hafta boyunca hareketleri gözlenmiş ve kafein verilen gruptakilerin işlerine daha konsantre, hafızalarında belirgin canlılık, yorgunluklarında ise azalma olduğu gözlemlenmiş. bilişsel ve mental düzeydeki artışın sebebi de kafenin, sinapslarda oluşan uyarının iletilmesinde bir çeşit "hızlandırma" yarattığı öğrenilmiş.
kısacası kafein ve kahve genel hatlarıyla böyle etki ediyor. bir çeşit merkezi sinir sistemi stimülanı. en önemlisi de kafeinin kaynağı yine doğanın ta kendisi. kahve, çay, guarana vb bir çok bitkide var. şu doğa ana gerçekten inanılmaz bir kimyager olmalı.