PSİKOLOJİ 4 Temmuz 2018
34,1b OKUNMA     748 PAYLAŞIM

Sigmund Freud'un Ortaya Çıkmasında Viktoryen Dönemin Göz Ardı Edilemeyecek Etkisi

Freud'un teorileri için "dönemi için aykırı" denirdi, bakalım yaşadığı dönem (1856-1939) ve fikirleri arasında nasıl bir bağ varmış.


freud'u anlayabilmek için yaşadığı döneme bakmak lazım

freud "victorian era" denen çağda (türkçe'si yanlış bilmiyorsam viktorya dönemi olacak) yaşamıştır. viktorya döneminin şöyle bir özelliği var: o dönemde insanlar kapalı kapılar ardında cinselliği doyasıya yaşasa da toplum içinde cinsellik müthiş bir tabu haline gelmişti. yani gündüzler insanlar bir aradayken cinselliği çağrıştıran en ufak bir konuşma çok büyük bir ayıp olarak görülüyor, geceleri (özellikle varlıklıların) evlerde seks partileri veriliyordu. hatta olay öyle bir seviyeye gelmişti ki siz bir arkadaş meclisinde, atıyorum, "bir masanın 4 bacağı var" deseniz insanlar size ters ters bakıp "inanabiliyor musun, bacak dedi!" diyeceklerdir. o dönemde bacak, kol, göğüs gibi organların isimlerini cümle içinde kullanmak bile çok büyük bir tabu olarak görülüyordu. halbuki gece olup insanlar evlerine çekildiğinde işler çok farklıydı (bu ortam size günümüzün "kızlı erkekli evlerde kalıyorlar" denip gündemin değiştirilmesi, sonra da halkın sömürülmesi olayını hatırlatabilir, hatırlatmalıdır da, o zamanlar da ortaya atılan tabuların ana amacı halkı uyutup dikkatlerini başka yöne çekmekti, böylece zengin daha zenginleşecek, fakir daha fakirleşecekti). (bkz: ahlak sadece orta sınıf için vardır)

viktoryen dönemden bir tren istasyonu manzarası.

freud da işte böyle bir ortamda biraz da bu ikiyüzlülüğe tepki olarak ortaya tamamen cinselliğe bakan teoriler attı. freud ortaya attığı teorilerde küçük bir çocuğun annesine olan sevgisi dahil her şeyi cinselliğe bağlamıştı. ona göre hayatta herşeyin amacı cinsel hazza ulaşmaktı. freud gerçekten böyle düşünüyor muydu yoksa düşünmüyor muydu bilemiyoruz ama kendisi bu fikirleri ortaya atarken kesinlikle o anki tabularla şekillenmiş toplumun ikiyüzlülüğüne parmak basmaya çalışıyordu, bir anlamda arı kovanına çomak sokuyordu.

zaten freud'un yazdıkları da beklenen tepkiyi verecekti

gündüzleri insanlar freud'un ne kadar terbiyesiz, ahlaksız, dinsiz biri olduğundan bahsedip onu yerden yere vursa da geceleri herkes onun yazdıklarını alıp okuyordu. freud'un kitapları adeta peynir ekmek gibi satıyordu. viktorya devrinde insanlar nasıl cinselliği kapılı kapılar ardında yaşayıp muhabbetini yasaklıyorsa freud'a da aynı muamele yapılıyordu ve kitapları sadece kapalı kapılar ardında okunuyordu.

sigmund freud ve martha freud.

freud teorilerini ortaya atarken düşünce gücünü kullanmıştı ve oturup fikir yürütmüştü. zaten kendisi psikolog değil tıp doktoruydu. freud'un ortaya attığı fikirler psikolojideki bir çok teorinin altyapısını oluştursa da bugün bu fikirler akademik çevrede pek değer görmez. zaten freud da çıkıp akademik deney yapmamıştı. freud o dönemde varlıklı kadınları terapi altına almış, onlardan duyduklarını not almış, sonra noktaları birleştirip belli başlı tespitlerde bulunmuştu.

bugün freud için ne bir "şarlatan" ne de "akademik bir dahi" diyebiliriz

fikirleri psikolojide devrim yaratmıştır, oldukça zeki ve yaratıcı biridir ama ortaya attığı fikirler deney ve araştırmalarla desteklenmemiştir. bununla birlikte kendisinin insanları kandırmak gibi bir niyeti de yoktu, sadece o zamanlar eldeki kısıtlı imkanlarla insan aklını çözmeye çalışırken bir yandan da tabuları yıkmaya çalışıyordu.

1930'ların başında naziler almanya'da yönetimi ele geçirince yakılacak kitaplar listesinde en başta freud'un kitapları vardı. bunun üzerine freud "insanlık ne kadar da gelişme gösterdi, orta çağda olsak beni diri diri yakacaklardı şimdi sadece kitaplarımı yakmakla yetindiler" şeklinde olaya espriyle yaklaşacaktı.

Bu içerikler de ilginizi çekebilir