Sık Başvurulan Dolandırıcılık Yöntemlerinden Biri: Epilepsi Krizi Numarası
akşam geç vakit, istiklal'de bi mekandan çıktık, yukardaki arkadaşlarımın inmesini bekliyorum. gençten bi oğlan yere yığıldı ve titremeye başladı. ama küüüt küüüt küüüt nasıl vuruyor kafayı betona. hemen 112'yi aradım, telefon kulağımda. bağlandım birine, yeri ve olayı takip ettim. karşımdaki adam "pffff, bi on dakika bekleyin, ambulans gelir" dedi.
hemen koştum bi yandan da elimle kafasını destekledim, kendi kusmuğunda boğulmasın diye kafayı yan çevirdim. eliyle montunun cebine ulaşmaya çalışıyor, bi şeyler söylemeye çalışıyor. çocuğun başında 3-5 kişi toplandık, müdahale etmeye çalışıyoruz. ulaşmaya çalıştığı cepte epilepsi ilacı var (adını hatırlamıyorum). esnaftan hemen bi şişe su istedik, paketi evirdik, çevirdik, hepsi boş, bi tane bile epilepsi ilacı kalmamış. 25 liraymış epilepsi ilacı (tee kaç sene önce), cüzdanımı bi yokladım, 20 liram var sadece, verdim çocuğa.
112'yi tekrar aradım, ambulans hala gelmedi diye kızdım bi de, "biraz daha bekleyin, hasta hala oradaysa gelirler" dedi adam, iyice tepem attı, bi öfke bastı beni. çocuğum sen bekle, ben atm'den para çekip geliyorum, alıcam senin epilepsi ilacını, dedim, koşa koşa gittim, para çektim, koşa koşa geldim. geldiğimde çocuk yoktu. su veren esnafa baktım. bana gözünün ucuyla "geri zekalı" der gibi bi bakış attı, yüzünü çevirdi.
sonradan öğrendim ki o çocuk o numarayı sürekli yapıyormuş. yalnız oyunculuk on numara, gerçekten epilepsi krizi geçiren birilerini yakından izlemiş galiba.
bu olaydan ders çıkardım ve bi daha kimseye para vermemeye karar verdim. bir gün akmerkez'in önüncen yürüyüp geçiyorum. türkçesi kırık, ağır güneydoğu şiveli bi çocuk yolumu kesti. annemin epilepsi ilacı bitti, abla n'olur bi kutu al, annem çok kötü durumda, dedi. tamam dedim, sonuçta para vermiyorum ya, ilacını alıyorum.
ilacın adını ezberledim, girdim avm'ye, eczaneyi buldum, şu ilaçtan bi kutu istiyorum, dedim. eczacı gözünün ucuyla bi süzdü beni. o süzüşten işkillendim, aşağıda genç bi çocuk var, annesinin ilacı bitmiş, çok kötü durumdaymış, ona alıyorum dedim. kadın güldü, "her gün sizin gibi 20 kişi gelip bu ilacı o çocuğa alıyor, satıyor o çocuk bu ilaçları" dedi (o epilepsi ilaçlarını uyuştucu bağımlıları mı kullanıyor artık neyse). bi hışımla çıktım dışarı, çocuk beni bekliyor. hani abla ilaç, dedi. dedim sen her gün bi sürü küşüye bu ilacı aldırıyormuşsun, utanmıyor musun falan filan, çocuk yemin billah etti, yalvarmaya falan başladı. mesela şimdiki aklım olsa o çocuğun karşısına dikilip de hesap sormazdım. çeker bıçaklar; kadınsan zaten şiddet görme ihtimalin daha yüksek, kolaysın çünkü. şimdi olsa avm'nin arka kapısından çıkar, kaybolurdum. beklesin dursun.
daha önce yaşadıklarımdan ders aldığım için bir sonrakine temkinli yaklaştım. bir gün akşam üzeri, gün battı batacak, bebek'te yürüyoruz arkadaşlarla. parkın başladığı yerle mcdonalds'ın arasında yaşlı bi adam elinde bastonla yürüyor. karşıdan karşıya geçmeye çalışıyor, bi türlü geçemiyor. adımını atıyor geri çekiyor, atıyor geri çekiyor. gittim adamın yanına, amca siz karşıya mı geçmek istiyorsunuz, dedim. beni şöyle bir bastonuyla yokladı, evet dedi. baya baya görmüyor, tavuk karası falan galiba dedim. koluna girdim, arabaları durdurdum, karşıya geçirdim. bir yandan öğrenmeye çalışıyorum, hangi otobüse binecek, nereye gitmek istiyor, neden bebek'te tek başına, adam sürekli bi şeyler söylüyor ama hiç birini anlamıyorum. en son bana doğru döndü, 10 liran var mı, dedi. yok amca diyip yolun karşısına geri geldim.
az sonra baktım, yolun diğer tarafından sahil tarafına, gençten bi oğlanın kolunda geçiyor. o zaman dank etti, bu bir dilenme, para koparma yöntemiymiş.