YAŞAM 4 Mart 2016
56,1b OKUNMA     1244 PAYLAŞIM

Şimdiye Kadar Ölen İnsanların Yarısının Ölüm Sebebi Aynı Hastalık

Dünya üzerinde günümüze kadar çok sayıda hastalık türemiş ve bir kısmı çok ciddi kayıplara yol açmıştır. Fakat bir hastalık var ki, şimdiye dek ölen insanların yarısının ölüm sebebi olmuş.
Dünyanın yarısının ölümüne sebep olan sıtma, Rusya'da I. Dünya Savaşı'ndan sonra 60.000 kişinin, 1934'te Seylan'da 100.000 kişinin ölümüne sebep oldu. 1938'de Brezilya'da oldu ve 14.000 kişi öldü. 1942’de Nil Vadisi'ne kaydı ve Mısır’da 12.000 kişiyi öldürdü. Daha sonra Etiyopya'da 15.000 ölü bıraktı. Savaşları ve âfetleri takiben Karayipler'de büyük hasar yapan salgın, 1963’te Haiti’de 75.000 kişinin ölümüne sebep oldu.

Sıtmanın ilk çıkış noktası Eskiçağlar'a dayanmaktadır.

hastalığı ilk defâ bildirenler eski mısırlılardır. m.ö. 460-370 yıllarında hippocrates de bataklık bölgelerde, tekrarlayan ateş ve dalak büyüklüğüyle seyreden bir hastalığın mevcudiyetini fark etmiş ve dört ayrı şekilde olabileceğini bildirmiştir. torti (1753), ateşli hastalıklar için yazmış olduğu kitabında ilk defa malaria adını kullanarak diğer hastalıklardan ayrı olarak ele aldı. 1894’te manson, sıtmanın sivrisineklerle bulaştığını buldu. eskiçağlarda kitleler hâlinde ölüme sebep olan sıtma, bugün de bu tehlikesini muhâfaza etmektedir.

Dünyanın Sıtma hastalığını farkında olması ve geliştirdiği yöntemler

bbc

'nin hazirladigi

horizon

programinda islenmistir bu hastalik:


http://www.bbc.co.uk/…on/malaria_prog_summary.shtml

soyle de enteresan bir hikayesi var:

sitma, gelmis gecmis en olumcul hastaliklardan biri. gunde cogu cocuk 3000 kisinin olumune sebep olmakta.

bugune kadar sitma ile mucadelede bircok yol denenmis ve bunlarin bir cogu gecici olarak basarili olsa bile sonucta kesin cozume henuz ulasilmis degil.

bundan bir asir oncesine kadar sitmaya bir parazitin sebep oldugu bilinse de bataliklardan yayilan kotu ruhlar sebebiyle bulastigina inanilmakta iken, hindistan'da sihhiye memuru olarak calisan ronald ross isimli bir amcanin 1897'de "ulan acaba bu hastaligi yayan sivrisinekler mi?" diye sormasiyla mevzu cok degisik haller almis.

tabi kendisine inanilmamis ilk basta, "yeni icat cikarma basimiza" diyenler oldugu kadar, olaya biraz daha bilimsel yaklasip sogukkanli bir hayvan olan sivrisineklerin govdesinde mikroplarin yasayamayacagini iddia edenler olmus. basinin dikine giden bu amca, cesitli turlerde sivrisinekler toplayarak bunlari sitma mikrobu kapmis kisilerin kanlariyla beslemis. butun bu denemeler sonucunda sadece anofel sivrisineginde sitma parazitinin yasayabildigini bulmus. hatta yasamak ne kelime, bu parazitler o hayvanogluhayvanin icinde bir de uruyorlar, sonra da kotu emellerine ulasmak icin insan vucudunun icine atiyorlarmis kendilerini.

bilimadamlarinin "biz bu sivrisinege cok kuskunuz." aciklamalari hastaligi durdurmamis tabi. fakat akillarina, "biz bu sivrilerin kokunu kazirsak, sitmayi da durdururuz." diye bir fikir gelmis.

baslamislar sivrisineklerin kokunu nasil kurutabiliriz diye dusunmeye. buna da en cok amerikan ordusu kafa patlatiyormus nedense. kendilerini tum insanlari ozgurlestirmek (!) ve dunyaya demokrasi getirmeye (!) adamis bu toplulugun neden boylesine ulvi bir ise zaman harcadigi ilk basta anlasilmamis. fakat sonradan ortaya cikmis ki, amerikan ordusu tropikal bolgelerde yaptigi savaslarda dusmandan daha cok sitmayla mucadele etmeye calismakta ve bu hastaliga daha cok kurban vermekteymis.

neyse efendim, sonucta amerikan ordusu bir seyler bulmus ikinci dunya savasi siralarinda yaptigi arastirmalar akabinde: dichlorodiphenyltrichloroethane.. yani ddt.

ustelikte uretilmesi cok masrafli degilmis. hemen baslamislar bunu denemeye. bu ilac sivrisineklerin sinir sistemini altust ettiginden gayet etkili sonuclar vermis ilk basta. o siralarda yeni kurulmus olan dunya saglik orgutu hemen mujdelemis. 1990'larda sitma tamamen yok olmus olacak.

ddt, guney amerika'da, hindistan ve sri lanka'da carpici etkilere yol acmis. hindistan'da bu ilaclamadan once 8 milyon olan hasta sayisi 50 bine kadar dusmus. tam biz bu isi kotardik denirken oyuna giren eleman butun insanlari ters koseye yatirmis: evrim.

evrime ugrayarak donusen ve ddt'ye karsi bagisiklik kazanan iki sivrisinekten ureyen milyonlarca velet ve onlarin torunlari yine butun insanligin anasini aglatan donguye baslamislar. kendi soylarini yok olmaktan koruyan sivrisinekler, daha sonradan gelistirilen diger ilaclarin tamaminda er ya da gec benzer kivrakliklari gostererek var olmaya devam etmektelerken, bilim adamlari da kara kara dusunmektelermis.

cunku oyle bir cozumle gelinmesi gerekliymis ki, sivrisinek bagisiklik kazanmadan tamamen ortadan kaldirilabilsin. chloroquin isimli hap denenmis, onceleri baya bir tutmus ama yine pek basarili olunamamis efendim. once kolombiya'da sonra tayland'da bu ilaca dayanikli turler uremis. hastalik yeniden cosmaya baslamis. olumler ozellikle de cocuk olumleri yine milyonlara cikmis.

iste tam bu siralarda, kapali kapilar ardinda mao onderligindeki cin de sitmayla mucadele cabalarina baslamis. mao bati tarafindan yapilan her seyi dekadan olarak gordugu icin, "alin onunuze eski kitaplari karistirin bakalim icinde bir seyler var mi" demis. bu yonlendirme ile binlerce bitki deneyen cinliler, ikibin yillik saglik kitaplarinda bahsedilen bir yontemin basarili oldugunu gormusler. pelin otu (artemisia) bitkisinin ozunden elde edilen bir tur cay, sitmaya karsi etkili olmaktaymis.

cinliler bunu bulmuslar ama kimseye bulduklarini soylememisler. aradan boyle bir on, on bes yil falan gecmis. olay politik tabi. dunya saglik orgutu'nun sitma komitesi uyeleri amerikan ordusu mensubu oldugu icin, cinliler de "nah size ilac" felsefesiyle agizlarini kapali tutmuslar.

zaten ilk soylediklerinde de daha onceden soyledikleri pek cok sey fos cikti diye kimse inanmamis. fakat gel gor ki, binlerce yil onceden bulunmus sey bu boru degil.

batili bilimadamlari bu bitkinin icigini cicigini incelemeye baslayinca, ilacin molekulunun hayli ilginc oldugunu gormusler. artemisinin adi verilen bu nanenin yapisinda kimyagerlerin endoperoksit koprusu diye adlandirdiklari bir durum varmis, yani birbirine bagli iki oksijen molekulu.

bu molekul, kararliligi olmadigindan yani havayla temas ettigi anda kopabileceginden bundan once ilaclarda kullanilmamaktaymis. oksijen molekulleri, yapisinda bol miktarda demir bulunan sitma paraziti ile karsilasinca bomba etkisi gosterek patliyor ve parazitin olmesine neden oluyorlar. fakat sorun bu oksijen koprusunu bozulmadan vucutta dolastirabilmek. cinlilerin, bu yapidan bir ilac ettiklerini iddia etmesi batililari sasirtmis haliyle.

cinliler, batililarin bu ilaci ticari amaclarla kullanacaklarini one surerek ilaci ve bitkisini vermemisler. batililar, cinlilere guvenmediklerinden ve yillarca kendileri aradiklari seyleri baskasi buldugu icin inanmadiklarindan hastalik yayilmaya devam etmis.

bunun uzerine amerikan ordusu, bu pelin otunu bulmak uzere dunya capinda arastirmaya baslamis ve bitkiyi bulmuslar. peki nerede?

burunlarinin dibinde tabi. washington dc'de bulunan potomac nehrinin kiyilarinda bu bitkiden oldukca fazla yetistigi gorulmus. hatta sonra biraz daha dikkatli bakinca, evlerin bahcelerinde, sagda solda her yerde bulunan bir bitki oldugu farkedilmis.

hemen calismalara girisilmis tabi. ilac uretildikten sonra tayland'da yapilan deneyler basarili gecmis. fakat, sadece dogal yollardan uretilebilen bir ilacin genis miktarlarda dagitilabilmesi bu sefer isin zorlu kismini olusturmakta.

bitkinin ekilmesinden ilac olmasina kadar gecen sure yaklasik 18 ay. evet, ilac iyilestirici etkiye sahip fakat uretimi kisitli.

bunun uzerine amerikan biyogenetikcileri hemen arastirmalara baslamis. molekulde kararlilik yakalamak zor olmamis ama bunu suda cozulebilen fakat yine de kararliligini koruyan bir hap haline getirmek icin 277 deneme gerekmis. ozonoloscence sureci kullanildigindan ilaca oz277 adi verilmis. uretilen ilacla yapilan ilk denemeler genel olarak basarili gecmis.

sitma parazitinin yapisi incelendiginde, insanin bagisiklik sistemi ile bu derece mucadele edebilmesinin yontemi olarak parazitin cevresini kaplayan bir protein goze carpmis. ozel yapisi sayesinde vucut tarafindan farkedilmeden faaliyetlerini surdurebilen bu parazite "bir de boyle vuralim" demis bilimadamlari. bu proteinin vucut tarafindan taninmasini ve daha basa bela olmadan alyuvarlar tarafindan yok edilmesini saglayacan bir asi gelistirilmis.

bunun da ilk denemeleri basarili olmus. su anda gozuken bu yontemlerin ise yaradigi. politik nedenlerle 30 yil sekteye ugrayan sitma mucadelesi simdi yeniden hiz kazanmakta.

fakat kim daha hizli olacak bilinmiyor. bu cozumlere karsi kendi savunmalarini gelistirmesi pek muhtemel parazit mi, yoksa onlar evrimini tamamlamadan onune gecmeye calisan insanlik mi..