YAŞAM 18 Eylül 2017
33,2b OKUNMA     880 PAYLAŞIM

Sokak Röportajlarının Neden Tamamıyla Gerçeği Yansıtmadığına Dair Bir Sorgulama

Geçtiğimiz günlerde bir TV kanalının sokak röportajları sırasında sorduğu "üç tane klasik edebiyat eseri sayar mısınız?" sorusuna verilen cevaplar Ekşi Sözlük'te tartışma konusu oldu. Peki bu ve benzeri sokak röportajları; insanın, kapasitesini gerçekten gösterebildiği alanlar mı?

Önce videoyu bir izleyelim


Sözlük yazarı "immanuel tolstoyevski" bu soruya insanın alışkanlıklarından yola çıkarak cevap vermiş

bu tip şeyleri görüp çok üzülenleri rahatlatmak için:

1) dünyayı olduğundan kötü gösteren bir yöntem bu. gerçek örneklemi göremiyoruz. belki 100 kişinin 50'si saydı bir şeyler. haberciliğin kendisi, hikayeyi şekillendiriyor. ("evlilik programları izlemeyenler kolayca kitap ismi sayarken, diğerleri sayamıyor").

2) ekşi sözlük'te diğerleri de demiş, benim başıma da geldi: yüzüme mikrofon tutulunca araba farına tutulmuş geyik gibi kalakaldım. lan nickimi söylesem zaten üç dünya klasiği eder ama olmuyor o anda. zaten çoğu klasiği okuyalı bilmem kaç sene oldu. bugün okuma diyetimin kaçta kaçı klasik? sıfır.



yalnız şu son noktadan yanlış bir yerlere varmamak lazım.

yani bugün her okumayı internetten yapıyoruz diye, "roman gereksiz olabilir" denilmiş mesela. roman okumak bu çağda niye gerekli diye bir düşünüyorum. cevabı, eskilerin tv yerine radyo dinlemesine benziyor.

radyo dinlerken, aktif olarak bir dünya hayal edersiniz. bu hayalin büyük kısmı gözünüzde canlandırma kısmıdır, yani görme ile alakalı. zaten beynin de önemli bir kısmı görmeye ayrılmış (korteks'in %30'u. dokunma hissi için sadece %8'i, duyma hissi içinse %3'ü).

o canlandırma kısmı efor ister, beynin diğer kısımlarını da işin içine katar. seçimler yaparsınız, "şu da olsun bu sahnede" diye. bu zevkli bir şey.


ben halihazırda bu yeteneği kaybettiğimi düşünüyorum.

tv'de bu dünyalar zaten hazır geliyor. internet + cep telefonu kombosunda hayli hayli hazır. aktif olarak hayal kuracağım hiç bir alan kalmadı. tuvalette bile video izliyorum artık. eskiden tuvalette boktan boktan hayaller kurardım ne güzel.

roman okumak, bu hayal yeteneğini, bu oyun alanını korumaya yarar. ben bu hayal işini podcastlerle ve audiobooklarla da pek yapamıyorum (ikisini de çok dinlememe rağmen). yani onları bilgi için dinliyorum ama dünyanın içine girmek (immersion) zor oluyor.

oysa kindle aldım bir tane, onunla kanepeye uzanıp siyah beyaz okuyunca aynı kitabı, kafam başka bir moda geçiyor. beynin o kısmını da arada sırada çalıştırmak lazım.