SİNEMA 11 Ekim 2022
38b OKUNMA     457 PAYLAŞIM

Son Yıllarda Patlama Yapan Güney Kore Sinemasının En İyi Gerilim Filmleri

Parazit'in En İyi Yabancı Film ve En İyi Film Oscar'larını toplamasıyla taçlanan Güney Kore sinemasında keşfedilmeyi bekleyen hazine niteliğindeki filmler var hala.

2000'li yıllardan sonra büyük bir patlama yapan güney kore sineması; aksiyon, polisiye, psikolojik, erotik ve korku başta olmak üzere gerilimin aklınıza gelebilecek her bir türden yakınlaşmasıyla birbirinden kaliteli filmler ortaya koymayı başardı. gelin şimdi bu filmlerden bazılarına bir göz atalım.

20) the housemaid (2010)

1960 yapımı olan güney kore gerilim klasiğinin aynı isimle günümüze uyarlanmış hali olan bu film, orijinaline göre pek çok yönden farklılıklar taşıyor. öncelikle orijinal filmde sınıf çatışması çok belirgin değilken; bu filmde hizmetçi kadın ile yanında çalıştığı aile arasında çok ciddi bir sınıf farkı yaratılıyor. iki film arasındaki dönem farkından ötürü her iki filmin de ana teması olan erotik gerilim unsuru ise bu filmde daha göz alıcı şekilde ele alınıyor.

19) confession of murder (2012)

choi hyeong kendini, 1986 ve 1990 yılları arasında işlenen 10 kadın cinayetinin zanlısını yakalamaya adamış bir detektiftir. aslında seri katili yakalayama çok yaklaştığı bir an katili elinden kaçırmış; ama katili kaçarken omzundan vurmayı da başarmıştır. işlenen cinayetlere ilişkin dosya 15 yılın ardından süre aşımı sebebi ile kapanacakken lee doo isminde bir adam televizyonların karşısında seri katilin kendisi olduğunu açıklar. hatta işlediğini iddia ettiği cinayetlerin hepsini en küçük ayrıntısına kadar kaleme alıp kitaplaştırmıştır bile. dedektif choi ise katilin o olmadığına, karşılarında bir üçkâğıtçının bulunduğuna adı kadar emindir.

18) midnight (2021)

bir işaret dili çağrı merkezinde çalışan ve kendisi de sağır olan kyeong-mi, bir akşam korkunç bir suça şahit olur. do-sik isimli seri katilin bir kadını öldürmeye çalıştığını istemeden de olsa fark eden kyeong-mi, bir anda katilin yeni hedefi haline gelecektir. mike flanagan'ın yönettiği başarılı amerikan korku-gerilim filmi hush (2016)'ın izinden gittiği her halinden belli olan "midnight" filmi, başroldeki kadın oyuncunun güçlü performansıyla izlenmeyi fazlasıyla hak ediyor.

17) tell me something (1999)

2000 öncesi güney kore sinemasının en iyileri arasında olan bu film, 2001 yılı new york kore film festivalinde de kendine yer bulmayı başararak ismini yurt dışına da taşıyabilmişti. filmin, se7en (1995) filminden etkilendiği çok açık ortada olsa da özellikle gerilim dolu karanlık atmosferiyle film, korkunç ve merak uyandırıcı olmayı başarıyor. kesinlikle kıyıda köşede kalmış bir güney kore yapımı polisiye-gerilim filmi.

16) a hard day (2014)

pek ahlaklı sayılamayacak polis memuru ko, yakın zamanda kaybettiği annesinin cenazesine yetişmeye çalışırken yolda evsiz bir adama arabasıyla çarpar. zaten rüşvetle yargılanabileceğini düşündüğü bu günlerde bir de adam öldürmek suçundan dosyasını kabartmak istemediğinden adamın cesedini ondan kurtulmak üzere arabasının bagajına koyar. ancak cesetten kurtulmaya çalışırken kendini bambaşka belaların içinde bulacaktır.

15) the call (2020)

28 yaşındaki kim seo, hasta annesini ziyaret etmek için yola çıktığı sırada telefonu kaybettiğini fark eder. ancak çocukluğunun geçtiği eve vardığında eski tip bir kablosuz telefon bulacaktır. hatta bulmakla da kalmaz bu telefon sayesinde young-sook isminde genç bir kadınla da konuşma imkânı bulur. bir süre sonra fark eder ki telefonun karşısındaki kadın aynı evde yaklaşık 20 yıl önce yaşamış olan biridir. başta merak ve heyecanla başlayan konuşmaları bir süre sonra şiddet dolu bir gerilime evrilecektir.

14) montage (2013)

15 yıl önce gerçekleşen bir çocuk kaçırma olayı, yıl aşımı dolayısıyla sonuçlanmadan kapanmak üzereyken suç mahalline bırakılan bir çiçek ve hemen ardından aynı metotlarla gerçekleştirilen başka bir çocuk kaçırma vakası ile yeniden açılır. pek çok güney kore yapımı intikam filmlerinde olduğu gibi bu filmde de suç ile masumiyet iç içe geçecektir.

13) forgotten (2017)

jin-seok, annesi, babası ve abisi ile birlikte yeni evlerine taşınmanın heyecanı içerisindedir. ancak yeni evlerinde, özellikle de geceleri duyduğu bazı sesler onu huzursuz etmektedir. bir akşam, abisi yoo-seok’un kaçırıldığına şahit olur ve buna engel olamaz. 19 gün sonra abisi hiçbir şey olmamış gibi eve geri döner. bu andan sonra evdeki hiçbir şey jin-seok’a alışık olduğu şekilde görünmeyecek ve evlerindeki ailenin onun gerçek ailesi olmadığı yönünde hem tuhaf hem de ürkütücü bir şüpheye kapılacaktır.

12) no mercy (2010)

adli tıp uzmanı doktor kang min, uzun ve yorucu çalışma hayatının ardından emekli olmanın ve kızıyla birlikte vakit geçirmenin hayalini kurmaktadır. ancak şehirde işlenen korkunç bir cinayet onun emeklilik hayallerini de suya düşürecektir. tüm uzuvları gövdesinden ayrılmış bir şekilde bulunan genç bir kadın cesedi, doktor kang min’i geçmişte aldığı bazı kararlarla da yüzleşmek zorunda bırakacaktır.

11) voice of a murderer (2007)

ünlü haber spikeri han kyung’un 9 yaşındaki oğlu, ardında hiçbir iz bırakmadan bir gün kaybolur. daha sonra eve gelen bir telefonla han kyung öğrenecektir ki oğlu fidye için kaçırılmıştır. fidyeci 100 bin dolar karşılığında çocuğun serbest kalabileceğini söyler. ancak annenin işin içine polisleri karıştırması ve bunun da fidyeci tarafından fark edilmesi sonucu han kyung ve eşi çocuklarını kurtaramazlar. ilerleyen günler ise aile için çok daha sıkıntılı geçecektir.

10) bedevilled (2010)

hae-won, bir bankada orta düzey memur olarak çalışan genç bir kadındır. hae-won bir gün, sokakta bir kadına karşı işlenen korkunç bir şiddete ve cinayete tanık olur. karşılaştığı bu vahşete gözlerini kapatabileceğini zanneden hae-won, yaşadığı şoku atlatamadığı için bir süre sonra işinden kovulur. biraz rahatlamak için çocukluğunun da geçtiği şehirden uzak bir adaya yerleşmeye karar veren hae-won, burada da uzaklaşmaya çalıştığı şiddetle yüzleşmek zorunda kalacaktır. bu sefer kaçması ise hiç kolay olmayacaktır.

9) lady vengeance (2015)

park chan-wook’un intikam üçlemesinin son filmi olan “lady vengeance”, ismine (türkçe’ye intikam meleği olarak çevrilmiştir) de yakışır bir şekilde bu muhteşem seriyi taçlandırarak sonlandırır. lee geum-ja isimli genç kadın altı yaşındaki bir çocuğun kaçırılması ve öldürülmesinden sorumlu tutularak 13 yıl hapis yatmıştır. hapisten çıkmasıyla birlikte, belki de hiç işlememiş olduğu bir suçun intikamını almak üzere kusursuz bir şekilde tasarladığı planını uygulamaya koyulur.

8) the chaser (2008)

na hong-jin’in ilk yönetmenlik denemesi olmasına rağmen “the chaser”, başından sonuna kadar izleyeni merak içinde bırakan bir polisiye-gerilim fırtınası olmayı başarıyor. film, bir seri katille eski bir polisin yollarının istemeden de olsa kesişmesini anlatır. polisken de ismi her türlü ahlaksızlığa bulaşmış olan joong-ho, artık sokaklarda hayat kadını çalıştırmaktadır. çalıştırdığı iki kadının kaybolmasının ardından maddi olarak zor duruma düşen joong-ho, elinde kalan mi-jin isimli kadını, diğer iki kadının da kaybolmasından sorumlu olabileceğini düşündüğü yeong-min isimli müşterisine yollar. ancak bir süre sonra mi-jin’den de haber alınamayacaktır.

7) mother (2009)

hepimiz onu “parasite” filmiyle tanıyor olsak da bong joon-ho, kariyerinin ilk yıllarından beri muhteşem filmlere imza atmış bir yönetmen. bu filmler arasında izleyiciyi ahlaki bir ikilime sürüklemesi ve sonuna kadar da diken üstünde tutmayı başarması açısından “mother”, kesinlikle ölmeden önce izlenmesi gereken filmlerden biri. dul ve yaşlıca bir kadın, akli melekeleri pek yerinde olmayan genç oğluyla tek başına hayatta kalmaya çalışmaktadır. oğlunu elinden geldiğince her türlü beladan uzak tutmaya çalışan bu kadın kendisini, oğlunun genç bir kızın ölümünden sorumlu tutulmasıyla birlikte içinden çıkılmaz bir belanın ortasında bulacaktır.

6) i saw the devil (2010)

“old boy” ile birlikte güney kore sinemasının yurt dışında en çok bilinen filmlerinden bir diğeri de tartışmasız “ı saw the devil” filmidir. kim jee-woon tarafından yönetilen ve bünyesinde güney kore’nin iki büyük oyuncusu olan lee byung-hun ve choi min-sik’i barındıran film, acımasız bir katil ile en az onun kadar acımasız yöntemlerle intikam almaya çalışan bir istihbaratçının gerilim dolu kovalamacasını anlatıyor.

5) the handmaiden (2016)

2013 yılında hollywood’a giderek başarısız bir vampir filmine (stoker) imza atan park chan-wook, (kendisi bu arada ülkesinde thirst (2009) isimli muazzam bir modern zaman vampir filmine imza atmıştı zaten) 2016 yılında ülkesine geri döndüğünde başka bir şahesere yine imza atmayı başardı. 1900’lerin ilk çeyreğinde japon işgali altındaki kore’de geçen film, iki kadın üzerinden hem erotik hem de kaotik olmayı başaran muhteşem bir psikolojik gerilim örneği.

4) sympathy for mr. vengeance (2002)

park chan-wook’un çok konuşulan intikam üçlemesinin ilk ayağı olan (meşhur old boy filmi bu üçlemenin ikinci filmidir) “sympathy for mr. vengeance”, vizyona girdiği dönem eleştirmenlerden geçer not alamasa da seyirciler tarafından çok beğenilmiş heyecan dolu bir filmdi. bir fabrikada çalışan ve hem sağır hem de dilsiz olan ryu, kız kardeşinin böbrek nakli ihtiyacını karşılayabilmek için altından kalkamayacağı pis işlere bulaşmak zorunda kalır.

3) the housemaid (1960)

güney kore sinemasının en iyileri arasında gösterilen bu klasik film, 2007 yılında martin scorsese tarafından kurulan “world cinema foundation” projesi kapsamında restore edilerek deyim yerindeyse yeniden gün yüzüne çıkartılmıştır. sıradan bir ev hayatından çıkabilecek gerilim dolu erkek-kadın ilişkilerini muazzam bir sinema diliyle anlatan bu film, son sahnesiyle bir miktar güç kaybetse de günümüzde dahi izleyicisini kışkırtıcı hikâyesiyle etkilemeye devam ediyor.

2) parasite (2019)

2019 yılında hem en iyi film hem de en iyi yabancı film oscar’ını alarak büyük bir başarıya imza atan “parasite” filmi, biri fakir diğeri zengin iki aile üzerinden yarattığı gerilim dolu sahnelerle sınıf çatışmasına kendince trajikomik bir yorum getirmeyi başarıyor.

1) burning (2018)

2018 yılının bana göre en iyi filmi olan ve önümüzdeki yıllarda da 2000’li yılların en iyi filmleri arasında gösterileceğine emin olduğum “burning”, ünlü japon yazar haruki murakami’nin kısa bir hikâyesinden sinemaya uyarlanmıştır. yazar olmak isteyen ve kendi halinde yaşayan genç bir adam (lee jong-su), bir gün çocukluk arkadaşı, genç ve güzel shin hae-mi ile karşılaşır. başta romantik ilerleyen karşılaşmaları, shin hae-mi’nin çıktığı yolculuktan yanında genç ve zengin bir çocukla dönmesiyle birlikte merak uyandırıcı ve gerilim dolu bir dönemece sapacaktır.