Stephen King'in Hayatına Dair Az Bilinen Detaylar
ilk parasını annesinden kazanıyor stephen king, dört hikaye yazıyor. karşılığında her hikayeye bir çeyreklik veriyor annesi.
abisi dave tarafından hep ilginç ve trajikomik olaylar başına geliyor. bunlardan biri; bir gün abisi ile gezerken tuvaletinin gelmesi ve tuvaletini yaptıktan sonra silemeyeceğini söylemesi ama abisinin yap işte yaprakla silersin kovboylar ve kızılderililer öyle yapıyor diyerek onu gaza getirmesiyle bağırsaklarını boşaltması. eh tabii steven bu, başına ne geliyor? zehirli sarmaşıklara silmiş kıçını. testisleri trafik lambası gibi yanıyormuş. kıçı kaburgalarına kadar kaşınırken annesi ve abisi ona baktıkça gülüp duruyorlarmış.
yayımlanan ilk hikayesi alabama, birmingham'da mike garrett'ın çıkardığı bir korku dergisinde olmuş. adı dehşetin yarım dünyası ama steven kendi başlığını daha çok seviyormuş; ben genç bir mezar hırsızıyım. lisbon lisesi için spor makalesi yazmış, lisbon falls'taki worumba dokuma fabrikasında çalışmış. tabitha spruce isimli yengemize hem zekasından, hem kahkahasından, hem de fabrika işçisi gibi küfür edişinden etkilenerek aşık olmuş ve evlenmiş. ve tabi ki hala aynı kadını seviyor... tabitha'da yaşadıkları her şeye rağmen stephen'a deliler gibi aşık. durum böyle olunca doğru düzgün iş bulması lazım stephen'ın; uma'daki eğitim fakültesine giriyor ve öğretmen diplomasını eline alıyor. bir kızı ve bir oğlu oluyor. parasızlığı had safhada. bir gün kızı ateşler içinde yanıyor hastalıktan... naomi ateşler içinde yanarken stephen'a bir posta geliyor, stephen umarım bu beş parasız günlerimizde başka bir fatura değildir diyor açıyor ve dugent yayıncılık'tan hayaletin garip huyları için beş yüz dolarlık çek geldiğini görüyor. kızına ilaç alıyor, doktora gidiyor ve üzerine güzel bir akşam yemeği bile yiyorlar.
göz romanını yazarken aynı zamanda hampden kasabasında ingilizce öğretmenliği yapmaya devam ediyor. göz baskıya alınır mı alınırsa ne kadar verirler diye hayaller kuruyorlar karı- koca. tabii hayaller fakir hayalleri. 60 bin dolar falan verirler diye tahmin ediyor zavallı stephen. sonra bill thompson arıyor ve bir yere otur diyor... oturuyor musun diye soruyor, stephen hayır diyor. telefonları mutfak duvarına monte edilmiş şekilde. (ah lanet olası amerikan film sahnesi gibi) ve göz'ün ciltsiz baskı hakları dört yüz bin dolara signet books'a satıldı diyor. eh gerisini siz düşünün... stephen'a milli piyango vurmuş gibi oluyor. (yamulmuyorsam 200'ünü sözleşme gereği bill alıyor) stephen, eşine ve çocuklarına ulaşamıyor. o an eşi tabby annesinde ve tam da annesinin evinden çıkmış. stephen deli gibi evin içinde bir o yana bir bu yana dolaşıyor...çarşıya gidiyor bangor'un ana caddesinde açık tek dükkan laverdiere. oraya girip tabby'e saç kurutma makinesi alıyor.
1985'te alkol problemlerine, uyuşturucuyu da ekleyen stephen ayık olmayı unuttuğunu söylüyor... çocukluğunda kıçını zehirli sarmaşıklara bilmeden süren stephen şimdi bile isteye körü körüne zehirli sarmaşıkları tüm bünyesine salıyor. 1975'te medyum'u yazarken 1986 da sadist'i yazarken, 1986 baharında şeffaf'ı yazarken burnundaki kokainin neden olduğu kanamaları kesmek için burnunda pamuklarla gece yarılarına kadar arı gibi çalışıyor. bir gecede bir kasa ellilik içerken yazdığı kujo hakkında o kitabı çok severim. keşke sayfalara aktarırken güzel yerlerinin tadını çıkardığımı hatırlayabilseydim diyor. o kadar dağıtmış ki kendini; karısı, ailesi arkadaşları ona karşı bir müdahale grubu kurmuş. karısı, kendisinin ve çocuklarının onu çok sevdiğini ama gözlerinin önünde intihar ediyor oluşuna şahitlik etmek istemediklerini söylüyor.
stephen'ı stephen yapan bugün nedir dersek bence çok iyi ve ona inanan bir eşinin olması. her zaman ona destek , parasızken, yazdıkları red işareti ile geri geldiğinde hiçbir zaman desteğini esirgemiyor. bırak şu yazmayı da para kazandığın işlere zaman ayır demiyor. ona her zaman inanıyor hatta yazdıklarından beğenmediklerini çöpe buruşturarak attıklarını bile alıp okumuş ve bunun üzerine devam etmelisin stephen iyi bir nokta yakalamışsın diyerek ona fikirler vermiş. ikinci olarak gerçekten yetenekli bir adam. alkol - uyuşturucu kafası muhakkak ki katkı sağlamıştır ama onları kullanmadan önce de gayet iyi yazdığı hikayeler olmuş. ailesinin - özellikle de çılgın abisinin katkıları da var. abisinin okulda çıkardığı dergiyi, dergi yapan adam bile o.
azrail koşuyor kitabını 1 haftada yazmıştır. günde on sayfa yazdığını söylüyor, yani 2000 kelime. bu da üç aylık sürenin sonunda 180.000 kelime eder. seri üretimin en büyük yardımcısı huzurlu ortam diyor stephen. başarısının sırrını soranlara; fiziksel olarak sağlıklıyım ve evliyim diyor. (evet, çoğunuzun aksine evlilikten memnun olan bir insan.)
yazarken ac/dc, guns'n roses ve metallica gibi hard rock grupları dinlemeyi seviyor. gerçekten sevdiği ve planlayarak yazdığı kitabı çağrı , zorlama ve ruhsuz olan romanlarınınsa uykusuzluk ve çılgınlığın ötesinde olduğunu dile getiriyor. en iyi yazdığı saatler sabah saatleriymiş. yılda genellikle 70-80 kitap okuyormuş.
bunları nereden mi biliyorum? sizi şuraya alayım, detaylardan mahrum kalmayın:
(bkz: yazma sanatı) - (bkz: on writing)