Süper Ligin Zirvesindeki Trabzonspor, Neleri Doğru Yaparak Bu Başarıyı Elde Etti?
trabzonspor iki senedir çok doğru bir politika belirleyerek tam bir teknik direktör takımı olma yolunda ilerliyor; geçen sezona başladıkları eddie newton'la olmasa da pes etmeyip aynı düşünceden devam ederek abdullah avcı'yı getirdiler ve takımı tamamen onun isteklerine göre dizayn ettiler:
newton'la genç + fırsat transferleri üzerinden giden takım, abdullah avcı ile (ocak ayındaki eksikleri belirleme + temel atma transferlerinin ardından) bu sezon tecrübeye dönük bir transfer politikası güttü ve gervinho, hamsik, bruno peres gibi yaşı olsa da enerjisi henüz tükenmemiş, futbol oynamak isteyen oyuncular alındı. takımın havasını ve özgüvenini yükselten bu transferler arasında en çok umut vaadedeni tartışmasız marek hamsik'ti; zira 34 yaşına gelmesine rağmen sırf slovakya milli takımıyla euro 2020'ye diri başlasın diye son 2-3 ay (mart'ta) çin'den göteborg'a transfer olup avrupa futboluna geri dönmüş bir adam bu.
öyle de oldu. hamsik'in oyun aklı ve saha görüşü sayesinde oyun hiç tıkanmıyor ve avcı'nın planlarını olduğundan daha iyi gösteriyor; çünkü nerede boşluk var girip top istiyor, oyunun nereden daha iyi akabileceğini görüyor ve topu oraya atıyor, boşluk görürse hemen forvet veya soldan kanat koşuları atıp pozisyona giriyor, gerektiğinde solda nwakaeme'nin arkasını toparlıyor... abdullah avcı kendisini joker gibi kullanabiliyor; sezona üçlü orta sahanın sol iç'i olarak başladıktan sonra gerektiğinde ikili merkezde de oynadı, ikili merkezin önünde forvet arkası da oynadı, sol kanatta da oynadı.
ama esas bir beşiktaş maçı var ki; avcı'nın bu sezonki en lezzet veren taktik hamlelerine şahit olduğumuz ve bunun başrolünde hamsik'in olduğu:
4-3-3'ün sol içinde başladığı maçı sırasıyla
1) 4-6-0'ın en önünde - nwakaeme'ye pas:
2) 4-4-1-1'in forvet arkasında - a.ömür'e asist
3) 4-2-3-1'in merkez ikilisinde - kontrayı başlatan şandel pas:
o sakin ve klas şandel pas son dk'da verildi ve galibiyet golünü başlatan pas oldu.
o maç, geçen sezonki havasını o aralar yavaş yavaş kaybetmeye başlasa da beşiktaş'ın fişinin biraz daha çekildiği bir maç oldu. dolayısıyla trabzonspor kendi yürüyüşünü devam ettirmek bir yana, şampiyonluk yolunda kağıt üstünde en önemli rakiplerinden birini de iyice dışarı itmiş oldu. daha da öncesinde bu performansın; kısa sürede iki bireysel hatayla 2-0 geriye düşülen ve avcı'nın taktik değişim hamleleri sonrası sazı eline alan hamsik'in takımı sırtlamasıyla 2-2'ye getirilen galatasaray maçı versiyonu da var.
türk futbolunun yıldız oyuncu kavramına olan bakış açısını değiştirmesi gerektiği yıllardır belli. üst seviye takımlara yeteneği sayesinde gelmiş / ama problemli kişilikleri sebebiyle ayrılmış elemanlardan ziyade; oralara disiplini sayesinde dişiyle tırnağıyla gelmiş ve kendine yer edinmiş elemanlarına yönelmemiz lazım:
bu minvalde son 8-10 yılda kuyt, mario gomez, adriano, clichy gibi direkt etki eden örnekleri bizzat yaşamış olan türk futbolu marek hamsik'le buna şahit olmaya devam ediyor ve trabzonspor çok doğru bir politikanın yanı sıra yıldız oyuncu kavramına olan bakış açısıyla da ligde neden lider olduğunu gösteriyor.
diğer takımların son dönemlerde "yıldız" adı altında getirdiklerine bakalım:
(bkz: mesut özil)
(bkz: radamel falcao)
(bkz: alex teixeira)
(bkz: miralem pjanic)
kayserispor bile bu kafayı kendi çapına indirgeyip manuel fernandes'i getirdi :)
yani trabzonspor tüm bu düşüncelerden sıyrılmayı başardı ve takımı tamamen güncel futbola odaklı bir kafa ile tasarladı, kalite katmak adına ise hamsik başta olmak üzere ununu elemiş değil gerçekten futbol oynamak isteyen oyuncular transfer etti ve bunu da şimdilik ligin en dominant takımı olma yoluna girerek karşılığını almakta. hamsik de tüm bunların içinde en parlayan, en çok katkı veren, takımın oyununu bir üst seviyeye taşıyan; kısacası son birkaç yıldır türkiye'ye üst düzey statüyle gelip de bunun gerçekten hakkını vermekte olan tek örnek (şu ana dek) oldu.
sonuç olarak
eğer bu takım bu şekilde yönetilmese, hamsik de bu kadar katkı veremezdi. eğer karşısında bir futbol takımı değil de başkanların şov yaptığı / bazı futbolcu gruplarının ağbicilik oynadığı / çiftlikten hallice bir kulüp görseydi, 1) ya o da salacaktı kendini ve tipik "yatmaya gelmiş" eleştirisiyle biten bir sürecin sonunda ocak'ta veya en geç haziran'da azalarak bitecekti, 2) ya da ben futbol oynamak istiyorum bu ne böyle diyip çekip gidecekti.