SİYASET 8 Temmuz 2019
71,1b OKUNMA     782 PAYLAŞIM

Tam 48 Yıl FBI Başkanlığı Yaparak Muazzam Bir Güce Kavuşan Adam: John Edgar Hoover

Öldüğü 1972 yılına kadar 48 yıl FBI başkanlığı yapan ve bu sürede tam 9 ABD başkanı eskiten, kimilerince başkandan daha güçlü bir konuma erişen Hoover (1895-1972), tanınması gereken ilginç bir kişilik.


Kimdir?

otoriterlik, sertlik, topyekûn saldırı ve etkisizleştirme yanlısı, fbi'ın kurucusu ve 40 küsür sene kendisi ölene değin başkanlığını yapmış abd'li bürokrat. yöntemleri hep tartışılmış ama hiçbir abd başkanının gücü onu yerinden oynatmaya yetmemiştir. meslek hayatı şu başarılarla şekillenmiştir: 1920'lerde komünistlerin tespit edilerek sürgün edilmesi, 1930'larda gangster çetelerinin yok edilmesi, nazi ajanlarının yakalanması, 1940'larda 2. dünya savaşı meseleleri, 1950'ler ve 1960'lar soğuk savaş dönemi sovyet ajanlarının yakalanması ve birçok kriminal vakanın çözülmesi. modern kriminolojinin kurucularındandır.

yöntemleri çok sert ve tartışılır olsa da abd'nin bugünkü gücüne ulaşmasında şahsi payı söz konusudur. insan hayatını okuduğunda şunu düşünüyor; yakın tarihimizde böyle bir adam olsa şu anda türkiye'nin asayiş yapısı farklı olabilirdi.

Gençliği.


İcraatları hakkında kısa kısa

fbi'nin en çok aranan 10 kişi listesini yapmak fikrinin mucidi. ölümünden sonra amerikan senatosu hiçbir fbi başkanının hoover kadar güce kavuşamaması için bazı reformlar yapmış. dinleme cihazlarının kullanımında kısıtlama getirilmiş. fbi başkanlarının görev süresi 10 yılla sınırlandırılmış.

binlerce kişisel bilgiyi hızlı dosyalama ve dosyalara hızlı erişim becerisini hukuk fakültesindeyken yarı zamanlı çalıştığı kütüphaneden edindiği söylenen, kennedy kardeşlerin kurtulmak için uğraştıkları ama seks skandallarının ortaya çıkmasından çekindikleri için dokunamadıkları adamdır.

özellikle "john dillinger'i yakalayan adam" olarak ünlenen ve halen fbi tarihinin en fazla halk düşmanı yakalayan ajanı olarak bilinen melvin purvis'e önce destek çıkan, sonra purvis fazla sükse yapıp ön plana çıkınca ona bu sefer hayatı zindan etmiş olan, ve sonunda purvis'in dillinger'in vurulmasından 1 sene sonra fbi'dan istifa edip ayrılmasına sebep olan adam. yıllar sonra purvis'in ailesinin aralarında geçen kimi yazışmaları yayınlamasıyla öğrenilmiştir ki kendisi zamanında purvis'e bayağı kur yapmış bu yazışmalarda...

fbi'ı fbi yapan, sekiz başkan eskitmiş, ölmese bunu dokuz da yapabilecek kabiliyette bir adamdır hoover. gizli eşcinsel olduğu ve başkanlar dahil kendisini alakadar edecek tüm siyasi figürlerin belge ve kasetlerini topladığı iddia edilir. hippiler ile komünistleri de sevmez ve üzerlerine çökerdi.

Kennedy ve Hoover

eskittiği abd başkanları şu şekildedir

bureau of investigation dönemi (boi) (1924-1935)

calvin coolidge
herbert hoover
franklin d. roosevelt

federal bureau of investigation (fbi) dönemi (1935-1972)

franklin d. roosevelt
harry s. truman
dwight d. eisenhower
john f. kennedy
lyndon b. johnson
richard nixon

Kendisi hakkında isabetli bir yorum

devlet adamı kavramına kissinger ile beraber en fazla yakıştırdığım adamdır hoover. kissinger’in devletin bekası adına dünyaya yaptığını, yine devletin bekası, asayiş ve huzurun devamı için amerikalılara yapmıştır. bugün new york times gazetesinde yayınlanan bir habere göre, 1950’li yıllarda başkan harry truman’a, devlete tehdit ve vatan hainliği içinde olduğundan şüphelendiği için zaman içinde fişlediği 12 bin amerikalının, “habeas corpus” hakkından yararlandırılmadan, toplanarak, askeri cezaevlerine tıkılmalarını önermiş. yani bugünkü guantanamo hukuk ve insanlık faciasının fikir babası da meğer bizim hoover efendiymiş. red scare çağında, ağzını her sosyal adalet diye açanı, ya da amerikan politikasını her eleştireni “sovyet casusu” diye fişlemiş.

insanlara çok fazla keyfî takdir yetkisi veren milli güvenlik rejimini savunanları hiç anlamamışımdır. öylesine paranoya ya da korkuya boğulmuşlardır ki, sarıldıkları yılanın en büyük düşmanları olduğunu bile göremiyorlar. işte görüyoruz, yeryüzünün her coğrafyasında hoover müsveddeleri var. hukuku, ne adına olursa olsun ayaklar altına alan devlet, devlet olma niteliğini kaybeder. topluma bundan daha büyük bir tehdit yoktur. gerçek yurtseverlik, hukukun üstünlüğünü savunmaktır.

20’nci yüzyıl bize şunu gösterdi, sadece istihbarat notlarından beslendikleri için “sağlıklı” düşünme melekeleri körelmiş insanlara, asla ülke kaderi üzerinde tesir gücü ve yetkisi verilmemeli. bu insanlar, ne kişisel hayatlarında ne de toplumsal hayatta sağlıklı kararlar alma gücüne sahip değiller. bu psikolojisi bozuk insanlar, savundukları saçmalıklara hepimizi inandırarak ya da inanmamızı sağlayarak, en tepe noktalara kadar çıkıyor. çıkmıştır, yine çıkacaktır! devletin her eylem ve kararının toplumsal eleştiriye ve hukuk denetimine açık olması, üç beş sosyalist gencin fantezisi değil, yüzyıllar içinde oluşmuş bilgeliğin gereğidir.

bakın hoover nasıl çalışmış; devlette, politikada yükselmiş ya da yükselme trendine girmiş herkes hakkında özel hayat raporları tutmuş. bugün yeryüzünde hemen herkesin, ailesinin, yakınlarının ya da toplumun bilmesini istemeyeceği şeyler vardır mutlaka. istihbaratın görevi, bu açığı bularak “gerektiğinde” kullanmak. o gereklilik ise çoğunlukla, hooverian manyaklığı devlet politikası haline getirmek şeklinde ortaya çıkıyor. bu psikolojik ortam sağlandığında da en masum soruyu sormak bile, vatana, devlete sadakat şüphesi uyandırır. bu iş sadece, devlet kanadı için kullanılmıyor. muhaliflerin de, dile getirdikleri muhalif görüşleri yerine, kamuoyunda, yaşamlarına ilişkin bir çelişkiyi ya da kişisel arızayı ön plana çıkararak itibarsızlaştırmada da kullanılıyor. hoover ve kissinger gibi reel politik dininin azizlerinin talebesi devlet adamları, “gerektiğinde” devletin en tepesindeki adam için bile “itlaf” kararı verebiliyor. jfk olayının arkasındaki isim hoover mi ispatlanamıyor ama, o suikastı tıpkı martin luther king ya da malcolm x suikastları gibi fail-i meçhul hale getirenin hoover’in pis eli olduğu bugün artık nerdeyse herkesin bildiği bir sır.

devletin ve toplumun kendilerine ihtiyacının sona ermemesi için bu dinin müntesipleri, sürekli kriz modundadırlar. kriz yoksa bile çıkarılmalı. “çözümlerin kabul ettirilmesi için krizlerin inşası” bu aşağılık şovun en büyük çalımıdır. suikastlerden, iç savaşlar çıkarmaktan çekinmezler. müdahaleleri için yılan gibi “koşulların olgunlaşmasını” beklerler. olgunlaşmayı hızlandıracak, kanlı eylemlerden çekinmezler. devleti bazı hayatî konulara yönlendirmek için, üç beş hatta yüzlerce, hatta binlerce insan ölse ne ehemmiyeti var... vatanın selameti için, bu tür politikalara ihtiyaç var (!). özünde bu türden bir “sorumluluk ahlakına” kendini refere eden devlet adamlığı dininin, pragmatizmle de birleştiği abd iç ve dış politikası bu gösterinin en şaşaalı uygulamalarına sahne oldu.

artık biliyoruz, hoover ve kissinger iki arıza kişilik değil. bunlar birer markadır, birer karakterdir. etrafınıza baktığınızda birkaçını görmemeniz olanaksız. çocuklarınız hürmetine, hukuku ayak bağı gören bu çakallara artık prim vermeyin. tanrı aşkına... yattığınız, yatmakta olduğunuz, ya da bir gün sıranız gelince yatmanız muhtemel ranzalar aşkına...

Hoover'ın hayat hikayesi, Clint Eastwood'un yönetmenliği ve Leonardo DiCaprio'nun oyunculuğuyla beyaz perdeye de taşınmıştı

J. Edgar (2011)

FBI ve CIA Arasındaki Fark Nedir?

Hâlâ Aydınlatılamamış Olan John F. Kennedy Suikastına İlişkin Çok Mantıklı Komplo Teorileri