TARİH 14 Eylül 2020
58,4b OKUNMA     853 PAYLAŞIM

Tarihin En Kanlı İktidar Çekişmesi: Roma İmparatorluğu Zamanındaki 6 Hükümdar Yılı

Roma İmparatorluğu'nda üç ayda altı imparatorun olduğu, yine üç ayda beş imparatorun öldüğü ve bunlardan dördünün katledildiği acayip 238 yılına gidiyoruz.

roma imparatorluğu'nun sadece üç ayda altı imparatorunun olması, yine üç ayda beş imparatorunun ölmesi ve bunlardan dördünün katledilmesi olayı mutlaka tarihin en kanlı iktidar hırsını bizlere gösterir.

çayınızı ve kahvenizi kapıp gelin, sizinle altı imparatorun yılı olarak nitelendirilen 238 yılının nisan-temmuz ayları arasındaki kanlı tarihine bir göz atalım.

"insanlar arasında kurulmuş tüm yönetimlerden biri olan soydan geçen monarşi, en gülünç olmakta herhalde ilk sırayı alır." diyor ünlü roma tarihçisi edward gibbon ve devam ediyor: "babası öldükten sonra kundaktaki bir bebek bile koyun sürüsünün başına geçen bir çoban misali bir ulusu tahakkümü altına alabilir."

caracalla tahttan defedildikten sonra yerine gelen şehvet ve ihtişam düşkünü ahlaksız elagabalus katledildi ancak bu hükümdar, hikayenin başında verdiğimiz istatistiğin bir parçası değil. 

Elagabalus

julia maesa, kızının caracalla ile ilişkisi olduğunu ve doğan çocuk olan elegabaus'un da tahtta hakkı olduğunu iddia etti ve kızının adını kirletti. elegabalus, henüz tahta çıkmış olan macrinus'u savaş alanında alt ettiğinde imparatorluğun başına suriye'den gelen ve asya'da doğan ilk imparator ünvanını aldı. anneannesiyle beraber roma'ya imparator olarak bildirildiğinde senato tarafından vatan haini ilan edilmişlerdi. ancak suriye'den roma'ya gitmesi aylar sürdü çünkü geçtiği her kentte zaferini şehvetli partilerle kutladı. roma'ya girerken kadınsı giyisileri ve tavırları, giymiş olduğu altın ve ipekli giyisisi, kolyeleri ve bilezikleri, değer biçilemeyecek taşları bedeninin üzerinde roma halkına sergiliyordu. 14 yaşına yeni basmış bu çocuk kadınlar gibi makyaj yapmış, sürmeler çekmiş ve allıklar sürmüştü. kendisiyle beraber getirdiği onlarca hadım ağası, şarlatan ve din bezirganı da mevcuttu. doğu'da taptığı tanrı'nın kozalaktan oyma siyah taşını hakret edercesine roma halkına sergiliyordu.

burada kısa kesmek gerekiyor ki bu yazı elagabalus'un değil, 17 sene sonrasını içermektedir. gerek kadınsı davranışları, gerek şehre musallat ettiği suriyeli elit tabakası ve gerekse de savurganlığı ile dinini dayatması elegabalus'un bir baltaya sap olamayacağının kanıtıydı. ninesi julia maesabu torunundan bi halt olmadığını anladı ve diğer torunu severus alexander'ı, elegabalus'un aklına girerek ceaser ilan ettirdi. saf elegabalus bu oyunu yutunca severus alexander'ın askerleri tarafından öldürüldü.

Severus Alexander

severus alexander, imparatorluğu 13 sene boyunca annesi julia avita mamaea ve ninesi julia maesa'nın etkisi altında kalarak yönetti. annesi'nin cimriliği ve orduya karşı olan tutumluluğu bu genç imparatorun sonunu hazırladı. tahta geçtiğinde 17, öldürüldüğünde 30 yaşındaydı. (m.s 222-m.s 235) kendisini öldüren barbar maximinus thrax'dır.

maximinus thrax, roma imparatorluğu'nun kölelikten gelen ilk imparatoruydu. esasen kendisi bir güreşçiydi ve seneler önce imparator septimus severus tarafından önü açılmıştı. bir gün, imparatorun da izlediği bir orman oyununda seyircilerin arasından bağıra çağıra meydana atladı. tek istediği, imparatorun en güçlü adamıyla güreşmekti. bu iri kıyım, barbar ve doğru düzgün konuşamayan genç adamın karşısına çıkan her asker yenildi. imparator severus da bu genci yanına aldı ve muhafızlarının arasına yerleştirdi. işte bu tuhaf gencin hikayesi tam olarak bu şekilde başladı. maximinus, hem severus hem caracalla hem de elegabalus'un sorunlu politikalarına dengeli bir şekilde uyum sağladı ve m.s 235 yılına gelindiğinde bir roma generali olarak sahneye çıktı. severus alexander'ın cimriliği ve kadınsılığının karşısında maximinus'un alfalığı vardı. m.s 235 yılında barbar germenler sınırı aştı ve roma topraklarını işgal ettiler. ancak alexander, germenlerin üzerine yürümek yerine onlara para teklif etti ve topraktan uzaklaştırmaya çalıştı. işte bu korkaklığın üzerine roma ordusu, kölelikten gelen ancak yiğit olarak tanıdıkları ve doğru düzgün konuşamayan ancak askerin dilinden çok iyi anlayan maximinus'a daha çok saygı duydu. uzak bir köşede ona erguvan renkli imparatorluk giysisini giydirdi. isyan bayrağını çekti. alexander'ın komutasından çıkan subaylar ve askerler, maximinus'a bağlılık yemini ederek alexander'ın kellesini, bugünkü almanya topraklarında, bir çadırın içinde aldılar. (19 mart 235)

roma'nın 235 yılına kadarki zorbaları (commodus, caligula, caracalla, neron gibi) roma disipliniyle büyümüş, en azından büyütülmeye çalışılmış, etrafında sürekli soylular olan ve saray kültürünü iyi tanıyan hükümdarlardı. ancak maximinus tüm bu saray kültüründen uzakta, barbar ve köle bir kökene sahipti. bilgisiz, konuşmayı bilmeyen, yazmaktan anlamayan bir imparatordu. her ne kadar askerleri ona bağlılık duysa da senato ve halk tarafından hor görülüyordu. bu yüzden geçmişine dair ne varsa silmekte kararlıydı. kendisine en ufak iyiliği olmuş ancak trakyalı köylülüğüne tanık olan yakınlarını işkenceyle öldürttü. nankörlüğünü ilan etti.

Maximinus Thrax

tahtına çıktıktan sonra bu aşağılık kompleksi gitgide paranoyak bir psikolojiye büründü. sürekli kendisine suikast yapılacağını düşünüyordu ve asılsız haberlere istinaden başkentte yaklaşık dört bin kişiyi katletti. italya'nın dört bir köşesine jurnalcilerini saldı. roma ile yaptığı katliamlarının boyutunu italya'nın her bir köşesine taşıdı. soylu ve masum vatandaşlar bir hayvan gibi zincirlere vuruluyor ve yerlerde sürüklenerek kente getiriliyordu. zavallılar, çeşitli işkencelerle katlediliyorlardı. yeni öldürülen hayvan derilerine sarılıp, bedenleri derinin içine işleyene kadar bekletiliyordu. bu işkencelere çarptırılan insanlar ölmek için yalvarıyorlardı. maximinus'un zalim diktatörlüğü üç yıl sürdü. bu üç yıl boyunca hem yasa hem de adalet ayaklar altına alındı. bu görgüsüz imparator, halkın dinini hedef aldı, yüzlerce yıllık sunaklardan altınları ve gümüşleri talan ettirdi. öyle ki bu talandan pay alan askerlerin dahi elleri bu sunaklara uzanamıyordu. kentlerin gelirlerine çıkarttığı bir kararnameyle (khk) el koydu ve kentler buğdaysız, arpasız, sebzesiz kaldı. bununla da yetinmedi; imparatorların, kahramanların ve tanrıların bronzdan yapılmış heykellerini eritti ve para bastı. 238 yılına gelindiğinde afrika'daki halk, isyan bayrağını çekti. halk sopalarla ve tırpanlarla kuşandı. tunus'daki askerler halktan yana oldular. ve maximinus'un gönderdiği vergi elçisini katlettiler. haber roma'da büyük yankı uyandırdı.

afrikalılar tunus'da, afrika'nın başkenti olan tisdrus'da başkaldırdılar:


ünlü gordianus ailesinden ollan 80 yaşındaki baba gordianus'u başa getirdiler. oğlunu da 2. gordianus ilan ettiler. (oğlunun 24 nikahsız karısı ve 62.000 kitabı olan büyük bir kütüphanesi vardı.)

gordianuslar büyük bir hızla roma'ya haber yolladılar. maximinus, roma'da değildi. senato, gordianusların gönderdiği haberi aldı ve bu noktada bir karar vermeliydi. ya imparatora karşı bayrak çekeceklerdi ya da imparatora bağlılıklarını ileteceklerdi. bir gece yarısı toplanılan concordia tapınağında destansı bir özgürlük konuşması yapıldı. gordianuslar imparator seçildi ve mühürleri resmiyet kazandı. büyük bir hınçla proteryanların komutanı olan roma valisi öldürüldü. sokakta sürüklendi. özgürlük ateş yanmıştı ancak gordianuslar ortada yoktu.

baba oğul gordianus kartaca sarayı'na yerleştiler ve düşmanı beklediler. devrik imparator maximinus tam anlamıyla sinirden küplere binmişti (sinirden kendini sikmek). tüm hıncıyla önce kartaca'nın üzerine moritanya valisi kepellianus'u gönderdi, kendisi de vakit kaybetmeden roma'ya yürüme kararı aldı. kartaca önüne gelen vali, gordianusları savaş alanına çağırdı. savaş büyük bir hezimetle valinin lehine sonuçlandı.

12 nisan 238 yılında oğul gordianus savaş meydanında öldürüldü. baba gordianus kartaca'dan uzadı ancak çok fazla dayanamadı ve 18 nisan 238 yılında baba gordianus kendisini asarak intihar etti. böylelikle imparatorlukları sadece 20 gün sürmüş oldu.

senato dehşete kapıldı ve büyük bir karamsarlığa sürüklendi. ya maximinus'a teslim olacaklardı ya da başka bir imparator belirleyeceklerdi. zaman daralıyor, maximinus roma'ya yaklaşıyordu. concordia tapınağına doluşan senatörler korkudan titriyorlardı. aralarında yaşlı ve bilgin olan iki kişiyi daha imparator ilan ettiler: balbinus ve pupienus. karar netti; senato tekrar cumhuriyeti ilan etmek istiyordu. balbinus son derece insancıl ve yumuşak başlıyken, pupienus oldukça sert, asabi ve dediğim dedik birisiydi. bu iki imparator birbirini tamamlıyor gibiydiler ancak halk nezdinde bu iki imparatora onay verilmedi. maximinus yanlısı olan bir grup, halkı kışkırttı ve bir üçüncü imparatorun daha senato tarafından ilan edilmesi için dayatma yaptı. senato, başkentten bir karışıklık istemiyordu ve bu isteği kabul ettiler. halk, tahtın varisi olarak 13 yaşındaki torun gordianus'u (gordianus iii). tahta oturttu. böylece 238 yılında roma'nın ölmüş 2, yaşayan 4 imparatoru bulunuyordu.

maximinus tüm hıncıyla, yenilenmiş ordusuyla, başkenti talan etmek isteyen askerleriyle italya sınırına geldi ve roma'ya yaklaştı. ancak tüm kentlerin ıssızlaştığını, köylülerin yolundan kaçtığını gördü. l'aquila kentine geldiğindeyse beklemediği bir dirençle karşılaştı:


gerek alplerdeki karların erimesi, gerekse halkın üstün direnci maximinus'un yoluna büyük engel olarak çıktı. l'aquila kenti haftalarca yiyecek depolamıştı. herhangi bir açlıkla karşı karşıya değilerdi ancak maximinus'un askerleri kan gölü olmuş nehirlere bakıyor, soğuktan titriyor ve açlıktan umutlarını yitiriyorlardı. maximinus, askerlerini alçaklıkla suçladı. senato, proteryan muhafızların çocuklarını ve eşlerini başkentte öldürmekle tehdit etti. proteryan birliği, yani imparatoru korumak için yemin etmiş birlik sonunda korkunç maximinus, oğlu ve sadık valisinin kafasını kesti. başları mızraklara geçirildi ve l'aquila kentine beyaz bir pes bayrağı gibi gösterildi.

29 nisan 238 yılında 2 metre 10 santim olduğu tahmin edilen, günde 4-5 kg et yiyebilen ve litrelerce şarap içen güreşçi maximinus'un sonu bu şekilde geldi.

roma'da bulunan üç imparator halk tarafından sevinçle yüceltildi. maximinus tarafından getirilen haksız vergiler hafifletildi. kentlere buğday tedarikleri için gereken kararlar alınmaya çalışıldı. ancak şehirdeki proteryanlar ile halk birbirlerine düşman kesildiler. halkın yanında yer alan gladyatörler ile birlikte proteryanlar savaşmaya cesaret edemiyorlardı. şehrin içindeki proteryanlar, senatonun isteklerini sineye çektiler. ancak bir de maximinus'un l'aquila'da bıraktığı muhafız birliği vardı. bu muhafız birliği balbinus ve papienus' a yemin ederek şehre girdiler. işte şehirde bu iki muhafız birliği konuşmaya başladı. balbinus ve papienus'un kişisel kavgaları kendi sonlarını görmeye mani olmuştu. birleşen muhafız birliği, imparatorların üzerine yürüdü ve üstlerinden erguvan renkli elbiseyi çıkarttı. çırılçıplak bedenlerini şehrin ortasında sürükletti ve bin kırbaç darbesiyle bedenlerini paramparça edip, yüksek bir yerden halka sergilediler. 29 temmuz 238 yılında ikisinin paramparça edilmiş bedeni roma'da bir abide olarak günlerce asılı kaldı.

işte bu karmaşa içinden çıkan ve halkın tahta oturttuğu torun gardianus yeni imparator olarak ordu, halk ve senato tarafından kabul gördü. ancak onun da ömrü uzun olmayacak, eline düştüğü elegabalus'un getirdiği hadım ağalarının oyuncağı olacaktı. bu esnada doğu'da persler, batı'da germen barbarlar sınırları zorlayacak ve imparatorluğun çöküşü artık ivme kazanacaktı. büyük üçüncü yüz yıl krizi bu ve buna benzer durumları körükleyecek ve imparatorluk hırsı için kanlı iç savaşlara yol açacaktı. bir kölenin imparator olması herkese bu hayali kurdurtacak ve kölelikten gelen barbar generalleri taht için şevklendirecekti.

tek bir şey kesin ki; roma imparatoru olmak ile kendini asmak arasında bir fark olmadığını anlayan baba gordianus bunu yaptığında 80 yaşındaydı ve bu hikayedeki en haklı kişiydi.

roma imparatorluğu için yazdığım daha önceki iki yazıyı okumayanlar için