FUTBOL 16 Ocak 2018
114b OKUNMA     1281 PAYLAŞIM

Türk Futbol Tarihinin Ekonomik Açıdan Dönüm Noktası: 1990 Boluspor - Beşiktaş Maçı

4 Şubat 1990 tarihinde oynanan Boluspor - Beşiktaş maçı, Türk futbolunun bugün olduğu noktada çok önemli bir yere sahip.
Beşiktaş'ın 1989-1990 kadrosu.

bu maç kulüplerin yayın gelirleri açısından milattır. bu maç sayesinde kulüplerin yayın gelirleri yıllık 20-30 bin dolardan 20-30 milyon dolara çıkmıştır.

bu maçta ev sahibi boluspor kulübü başkanı yılmaz becikoğlu, yönetim kurulunun da desteğini arkasına alarak, türk futbol tarihinde ilk defa trt kameralarını "özet yayın hakkı" ödemediği için stada almamıştır. o tarihe kadar devlet televizyonu trt, sadece naklen maç yayınları için 15-20 bin dolar gibi çok cüzi bir ücret ödüyor, özet görüntüler içinse kulüplere hiçbir ücret ödemiyordu. trt için futbol yayın hakkı o kadar ucuz ve değersizdi ki cenk koray ve güneş tecelli'nin sunduğu stüdyo pazar programı içerisinde 3-4 maçın aynı anda dönüşümlü naklen yayını yapılabiliyor, hatta araya kıytırık bir ütü veya uyduruk bir çaydanlık için "evet-hayır" gibi, "kutumu açın, zarfımı yırtın" gibi bir sürü de yarışma sıkıştırılıyordu. normalde maç yayının bir saniyesi ile bir tır dolusu ütü veya buzdolabı alınacağından habersiz heba oluyordu maç dakikaları. üstelik kulüplerle sezonluk anlaşma falan yapılmıyor, trt canının istediği hafta istediği maçı yayınlıyor veya yayınlamıyordu. maçın televizyondan yayınlanıp yayınlanmayacağı son saniyeye kadar belli olmuyor, olamıyordu. bu nedenle kulüplerin sezon başında "naklen yayın geliri" hakkında en ufak bir fikir sahibi olmaları ve buna göre plan yapmaları mümkün değildi.

gerçi bir ara galatasaray avrupa kupa maçlarının naklen yayını konusunda sesini yükseltmiş ve "her birine 100-150 bin dolar verdiğim oyuncuları 15 bin dolara seyrettirmem" diyerek tepkisini ortaya koymuştu ama bu tepki eyleme dönüşmemişti.

öte yandan trt para vermeden özet yayınlamayı anayasa'da yer alan "vatandaşın haber alma hürriyeti" ilkesine dayandırıyor ve özet görüntü yayınlamayı ticari amaçlı değil "vatandaşa haber vermek" yaptığını iddia ediyordu. oysa olay hiç de öyle değildi. pazar akşamları saat 21:00'de başlaması gereken "spor stüdyosu" bazen 40 - 45 dk süren reklamlar yüzünden saat 22:00'ye doğru ancak yayına başlıyor ve trt bu uygulamadan ciddi bir gelir elde ediyordu. üstelik 1990 yılında artık türkiye "özel televizyon" kavramı ile tanışmış ve "magic box" trt'nin futbol gelirlerine göz dikerek kulüpleri içten içe doldurmaya ve bir anlamda "şeytanı uyandırmaya" başlamıştı.

trt'nin yıllarca süren "bedava özet, kelepir naklen yayın" politikasına ilk eylemsel tepkiyi koyan kulüp 4 şubat 1990 tarihinde boluspor olmuştur. maç başlamadan önce kulüp görevlileri trt kameralarını kavga dövüş stada almamış ve bu maç trt'nin özet görüntü alamadığı ilk maç olmuştur. trt olayı "anayasal hakların ihlali" sayarak haber bültenlerinde duyurmuş, fakat "yayın hakları" ile ilgili tartışmanın büyümesine engel olamamıştır. süreç sonunda 3 büyükler bir sonraki sezon özel kanalla anlaşarak yayın geliri elde etmeye başlamış, bu arada bizleri de "çanak" için kahvehane abonesi yapmıştır. sonrası ise zamanla artan gelirler, kosecki'ler, amokachi'ler, hagi'ler, anelka'lar. bu arada türkiye'ye gelen yabancı oyuncuların 15-20 sene önceki maliyetlerini merak edenler için bir not: türkiye'ye gelen ilk 1 milyon dolarlık futbolcu galatasaray'ın 1994-1995 sezonunda transfer ettiği sağ kanat oyuncusu ljung'dur. beşiktaş ise paprica'yı 50 bin dolara transfer etmiştir. yani televizyon gelirleri rayına oturuncaya kadar kulüpler kaliteli yabancı transferinde çok zorlanmışlardır. o güne kadar doğru dürüst bir milli takımda ciddi bir turnuva oynayan sadece simoviç vardı. o da türkiye'ye geldikten bir süre sonra milli takımdan uzaklaşmıştı zaten. didier six veya şekerbegoviç gibi milli takımlarına az katkıda bulunmuş oyuncuların bile türkiye'ye gelmesi büyük olaydı. kulüp başına o dönemlerde yıllık ortalama 20 -30 bin dolar olan yayın gelirleri bugün 20 - 30 milyon dolarlara yaklaşmıştır. yani yaklaşık 1000 katlık bir artış söz konusudur. bu maç fenerbahçe için alex'dir, anelka'dır, galatasaray için feldkamp'dır, hagi'dir, popescu'dur, beşiktaş için amokachi'dir, nouma'dır. sırf bu maç yüzünden bugün oynanan bütün maçların biletlerinden boluspor'a katkı payı ödense yeridir. (arabalarınızın radyosuna, yabancı kanalları izlemek için aldığınız uydu alıcılarına, bilgisayarınızın tv kartına yapıştırılan trt bandrolüne nispet yaparcasına hem de:)

bu kavga dövüş arasında oynanan maçı beşiktaş deplasmanda feyyaz(2), ali(2) ve metin'in golleriyle 5-1 kazanmıştır. maçın diğer bir ilginç yanı ise feyyaz'ın attığı muhteşem golün televizyon görüntülerinin olmayışıdır. feyyaz uçar'ın "hayatımda attığım en güzel gol" dediği beşiktaş'ın 3. golü, yayın kavgasına kurban gitmiştir. bu pozisonda ceza sahasına doğru topsuz koşu yapan feyyaz, soldan kadir'in yaptığı ortayı ceza yayı üzerinde önce sağ ayağının içiyle stop etmeden rakibinin üzerinden aşırmış, sonra koşusuna devam ederek penaltı noktası üzerinden kafayla kalecinin uzanamayacağı köşeden ağlarla buluşturmuştur. feyyaz'ın avusturya milli takımına sağ, fenerbahçe'ye sol voleyle ceza yayı üzerinden attığı golleri hatırlayanlar bunlardan daha güzel bir golün nasıl birşey olacağını hayal edip bu golü izleyemediklerine hayıflanabilirler. ancak bu golü izleyemediğimiz için şimdi anelka, alex'i, zamanında hagi, taffarel'i izlediğimizi de unutmamalı.

bu maçın diğer bir minor ilginç yanı ise feyyaz hayatının en güzel golünü atarken beşiktaş'ın sakar golcüsü ali'nin hayatının en komik golünü atmış olmasıdır. metin'in sağdan yaptığı sert orta ali'nin suratına resmen çarparak gol olmuş ve beşiktaş'lı oyuncuların gole sevinmekten çok kahkahlarla gülmesine neden olmuştur.

hal böyleyken böyle sayın seyirciler.

Tarihi maçın amatör kamera ile çekilmiş özet görüntüleri