SİYASET 5 Temmuz 2018
75b OKUNMA     872 PAYLAŞIM

Türk Hava Kuvvetleri'ne Ait Üslerin Konumu ve Mimarisi Nasıl Belirleniyor?

Türkiye'deki hava üslerinin konumlandırılması ve mimarisi nasıl belirleniyor?


hava üslerinin konumlandırılması, üs mimarisi ve üs kadroları, aslen ülkenin tehdit/müttefik değerlendirilmesine (ve diğer bazı faktörlere) göre yapılır/planlanır

buna göre ülkemizde inşa edilen hava üsleri batı'da aslında yunanistan'a ve kısmen de bulgaristan'a; doğu'da da aslen sovyetler birliği'ne ve kısmen de iran, suriye ve ırak'a karşı darbeler için planlanmıştır. ana jet üsleri içinde bandırma, balıkesir, diyarbakır, merzifon ülkeye giriş noktalarını koruyan ve ağırlıklı olarak hava savunması ile görevli olan üsler olup diğer üsler yani eskişehir ve malatya da aslen muhtemel düşmana karşı bombardıman saldırıları ile görevlidir. 15 temmuz kalkışması sonucu seviyesi meydan komutanlığı'na düşürülen ama aslında bir ana jet üssü olan akıncı ise özel bir durumda olup asli vazifesi başkent ankara bölgesinin korunmasıdır.

bu üslerin neden böyle konumlandırıldığını anladık. peki neden bu şekilde bir mimariye sahipler? 

önce fotoda görülenleri bilmeyenlere anlatayım mesela diyarbakır üssüne baktığınızda görülen silindirik yapılan şeltır adı verilen beton koruganlardır. 


bunların içlerine uçak konulur ve belli bir seviye bombaların doğrudan isabetlerine veya yakınına düşse bile oluşan blast etkisine karşı dayanıklıdır. aradaki yollar uçakların taksi yaptığı yollardır. şeltırların eğik hatlarla inşa edilen küme küme yapılar olduğunu görüyorsunuz. şeltırlar kümelenmiştir çünkü her şeltır grubu ayrı bir filoya tahsis edilmiştir ve filolara tahsisli şeltır gruplarına "hat" denir. yani atıyorum 111'inci filonun şeltırları 111'inci hat bakım komutanlığı tarafından kullanılır. eğimli hatlarda inşa edilmişlerdir çünkü düşman uçağı pike yaparak gelirken tek pikede aynı hat üzerinde minimum hedefi görsün istenir. peki gelelim asıl soruya; üslerin bu mimariye sahip olma nedeni nato'dur, o'nun standartlarıdır. nato üyesi ülkeler nato standartlarına göre yapıları ülkelerine kurmak durumundadır çünkü imzalanan ortaklık anlaşması bunu dikte eder. 

mesela belçika'nın kleine brogel üssüne, 


veya de florennes üssüne,


ya da almanya'nın büchel üssüne bakarsanız benzer şekilde bir yapılaşma görürsünüz.


buradaki amaç nato üyesi ülkeler arasında belli bir standardizasyon yakalamak ve ortak düşman olan sovyetlere karşı mücadele ederken aynı yerleşim mantığı içinde kalarak en azından bina alışkanlıklarını ortak hale getirmektir. dolayısıyla türkiye'deki üslerde de aynı şekilde yapılaşmaya gidilmiş ve nato standardı %100 olmasa da mümkün olduğunca sağlanmaya çalışılmıştır.

diğer ülkeler

burada "israil şöyle yaptı, isveç üsleri dağa gömdü" vs. demek anlamsız çünkü o ülkeler her şeyden önce nato üyesi değiller ve kendi kafalarına göre davranmakta özgürler. onun dışında isveçliler herhalde üsleri dağa kazacak çünkü adamların ülkeleri zaten coğrafi anlamda feci dağlık ve ellerinde olan düz alanları da askeri bir dertleri, etraflarında kendilerini tehdit eden çok ciddi sorunları olmadığından askeri hava üssü gibi aslında safi masraf olan bir şeyi kurmaya harcamak istemiyorlar.

israilliler ise farklıdır. israil günümüzde kuzey kore'den sonra toplumsal açıdan tamamen askerileşmiş tek toplumdur. dolayısıyla özellikle araplarla yaptıkları savaşlardan sonra ellerinde olan toprakları, sahip oldukları teçhizatı en efektif şekilde koruyacak halde kullanıyorlar. full a/b açmış bir uçak israil'i enine yaklaşık 10 dakikada geçebiliyor. yüzölçümü çok dar ve coğrafi olarak biçimsiz bir ülke olarak, savunma anlamında bir kabus demek olan suya sırtlarını dönük savaşmaya zorlandıkları ve etrafları tamamen kendilerine düşman araplarla çevrili olduğundan, ülkeye yapılacak bir hava saldırısında açıkta duran uçakları kaldırıp kaçırmak veya bir yerlere saklamak için yeterli zamanları ve yerleri yok. o nedenle uçaklarını savaş zamanı yerin altına kazdıkları büyük koruganlarda saklıyorlar. ama yukarıdaki entry yazarı arkadaşın dikkat etmediği bir nokta var, israilliler barış zamanı uçaklarını bizde sundurma denilen büyük tentelerin altında tutar ve oradan uçurur. 

mesela bir ekşi sözlük yazarının koyduğu fotoya bakarsanız fotonun sol üst kısmında olan beyaz yapılar sundurmalardır ve uçaklar buradan kaldırılır:


yani israil'e aniden, habersiz bir saldırı yapacaksanız meraklanmayın onların uçaklarını da açıkta yakalayabilirsiniz. bizde en azından şeltır içinde duruyor uçaklar, tepelerinde 1.5 metrelik beton var, imhadan kurtulma şansı az da olsa mevcut.

bunun dışında, askeri açıdan bakarsanız 

pearl harbor veya 6 gün savaşı gibi bir hezimete uğramanız için size saldıracak olan düşmanın daha önceden kesinlikle tehditkar bir harekette bulunmaması ya da bulunsa bile sizin bunu umursamayıp yemeniz veya adamın çok sağlam bir şekilde bunu gizlemesi yani kısacası sizi uyutmuş olması şarttır ki günümüz şartlarında kesinlikle imkansız bir olay. bu şu demek size karşı yönelen bir tehditkar ülke vardır ve aranız zaten gergindir. ama siz zaten istim üzerinde durursunuz ve o ülkenin askeri hareketliliğini hem gözetler hem de dinlersiniz. gözetleme o ülke içindeki casuslarınız, elçiliğiniz veya sıradan vatandaşlarınız yada ülkenin tepesinde uçuracağınız iha'lar veya gözlem uydularınızdan veya müttefik diğer ülkelerden o ülke hakkında size geçilen istihbaratlar tarafından verilen bilgilere dayanır. dinleme ise o ülkenin yayın yapan tüm telsizlerini dinlediğinizde elde ettiğiniz bilgiler demektir. bir ülkede askeri hareketlilik olursa bir anda o ülkenin telsiz frekansları coşar ve yığınla konuşma yakalarsınız. bu konuşmaları çözünce, elinizde de radar verileri olunca zaten dersiniz ki "lan bu bebeler uçakların yerini değiştiriyor, tankları topları dağıtıyor bir bok olacak hadi teyakkuza geçelim". yani işin özü budur. hazırlanmaya ve beklemeye vaktiniz olur.

peki araplar neden kek gibi yakalandı? cevap çok basit; yığınla istihbarata rağmen anlaşılmaz bir şekilde rahat davrandılar ve önlem almadılar. sovyetlerin panik içinde "hazır durun, hazır durun" diye delirmesine rağmen iş bilmezliklerinden boşver dediler. ama çakal amerikalılar ise (güçlü bir iddiaya göre) önce saldıran japs'ler olsun sonra bunlara kafa göz dalarız, ağızlarını burunlarını kırarız kimse bize birşey diyemez giden 3-5 gemi olsun dediler. bu konuda asıl efsane gafil avlanmalardan biri iran-ırak savaşı sırasında iranlıların bizim sınır hattından uçarak ırak'ın en batısında bulunan hava üslerine dalmasıdır ki gayet cesur bir harekattır bu.

ayrıca ana jet üsleri olası bir harekatta vurulacak ilk hedefler olduğundan üslerdeki uçaklar belli bir dağılma planına göre meydan komutanlığı denilen yedek meydanlara dağıtılır. yani düşman geldiğinde yüksek olasılıkla üsler boş olacak. düşman nereye saldıracağını seçerken zaman kaybedecek. ayrıca ülkemizin coğrafi yapısı gereği düşmanın belli bir mesafe alması gerektiğinden ani kalkışlar konusunda vaktimiz olur. ben şahsen yaklaşık 40 uçağın sıfırdan motor çalıştırıp yaklaşık 15 dakikada üsten havalandığını gördüm örneğin.

neticede askeri bir yapı olan üs inşası "o ülke böyle yaptı, biz de böyle yapalım"la olmaz 

tehdit farklı, öncelikleriniz farklı, komuta yapınız farklı, coğrafyanız farklı, ikliminiz farklı vs. vs. saldırı ve savunma birbirleriyle sürekli çarpışan kavramlar, seyir füzesi denilen silaha karşı koymak için tamam yerleri, yolları boyamayın ama yeraltına uçak sığınağı kazsanız bu sefer adam gps yönlendirmeli nüfuz edici başlıkla saldırıyor. e bu füzeye karşı anti-füze bataryası alıyorsunuz bu defa anti-radyasyon füzesiyle saldırıyor o bataryaya. o bataryayı korumak adına sahte radyasyon kaynakları alıyorsunuz bu defa klasik uydu gözlemine dayalı hedef tespiti yapılıyor. yani bu işin sonu yok. ha "ben amerika seviyesi bir düşmana karşı hazırlanıyorum ona göre teçhizat alıcam, yapıcam!" da derseniz işin içinden çıkmazsınız çünkü o seviye bir düşmana karşı yeri geliyor rusya bile dayanamıyor.

Bu içerik de ilginizi çekebilir