MÜZİK 2 Şubat 2022
51,2b OKUNMA     476 PAYLAŞIM

Türk Pop Müziğinin Cover'lara Doymayan İkonik Şarkısı Gemiler'in Hikayesi

Sözlerini Orhan Atasoy'un yazdığı, müziğini de Atasoy ile Ercüment Vural'ın bestelediği Gemiler şarkısı, çıktığı günden bu yana birçok sanatçı tarafından cover'lndı. Müzik tarihimizin en ikonik şarkılarından biri olan Gemiler'in hikayesi.
Şarkının söz yazarı Orhan Atasoy

türk pop müziği ve rock müziğinin en ikonik şarkılarından birisi gemiler. sözlerini orhan atasoy'un yazdığı, müziğini de atasoy ile ercüment vural'ın bestelediği bu şarkı 1990'lı yılların başında ortaya çıktı ve de halen hafızalarda yerini koruyor. şarkı hakkında orada burada bölük pörçük bilgiler var. başta şarkının bestecisi ercüment vural ve o dönemki partneri melis sökmen'in ntv radyo'ya verdiği röportajlar olmak üzere farklı kaynaklardan gördüklerimi bu yazıda toparlıyorum ve de şarkının hikayesini anlatıyorum.

bu hikayeye ne orhan atasoy ile ne de ercüment vural ile başlamak lazım. başlama noktamız seyyal taner 

1970'lerde pop dünyasını sallayan isimlerden seyyal taner, 1980'lerin başında diğer tüm pop müzik şarkıcıları gibi biraz daha alaturkaya kaymıştı. selami şahin şarkılarını daha funky bir modda düzenleyen taner, 80'lerin ortasından itibaren tekrardan pop müziğe dönerek kaybolan popülaritesini tekrar kazanmaya çabalıyordu. bu dönemde olcayto ahmet tuğsuz ile çalışan taner, 1987'deki eurovision da sıfır çekmesinin de etkisiyle olsa gerek yeni bir müzikal ortaklığa ihtiyaç duydu. yanına iki genç müzisyen istvan leel össy ve fahir atakoğlu'nu aldı. össy, aslında hollanda'da çalışan bir müzik adamıyken mfö'nün orada yaptığı kayıtlar vesilesiyle türkiye'ye gelmişti ve de mfö'nün çalışmaya başladığı genç piyanist fahir atakoğlu ile beraber reklam jingle'ları yapmaya başlamıştı. seyyal taner'in de mfö ile yakın bir ilişkisi vardı. bu iki önemli ismin 1970'lerdeki çalışmaları bir yana, 1984'te ele güne karşı şarkısı aslında taner'e kısmet olacakken taner'in trt'den yediği bir yasak yüzünden bu gerçekleşmemişti. össy ve atakoğlu ortak arkadaşlar sayesinde taner'in 1989'de çıkacak nanay albümü için besteler yapmaya başladı. ilk kez bir pop şarkıcısı için beste yapıyorlardı. bu besteleri yaparken yanlarına orhan atasoy'u da aldılar. bu bağlantı nasıl gerçekleşti bilmiyorum ama burada da bir mfö bağlantısı var. orhan atasoy, hem grubun gitaristi fuat güner'in hem de hem taner hem de mfö için davul çalan kerim çaplı'nın arkadaşıydı. bu bağlantılar sayesinde olsa gerek atasoy, bu resme dahil oldu.

Seyyal Taner

atasoy, standart bir pop şarkıcısı değildi

hatta pop müziğin aksine, gitarist ve vokalist bir rockçıydı. o zamana kadar çok kısa süren, garip bir cem karaca macerası dışında ana akım için bir çalışma yapmamıştı. atasoy'un össy ve atakoğlu ile yaptığı besteler de öyle çok basit pop şarkıları olmadı. albüm dönemin new wave soundunu taşırken, gitara da önemli bir görev verilmişti. mesela albümdeki neler oluyor? şarkısı karanlık bir sound'a sahip, çok iyi bir gitar solosu içeren karizmatik bir şarkıydı. şarkıların sözleri için görev zeynep talu'ya verilse de albümün üçüncü şarkısı yanmışız'ın sözlerini orhan atasoy yazmıştı. şarkı, hayat pahalılığını anlatıyor ve medya eleştirisi içeriyordu. hatta her şeyin dolara endeksli olduğunu söyleyen bu şarkı özellikle bu günlerde güncelliğini koruyor. burada önemli olan şarkının atasoy'un sadece aşktan meşkten değil, hayattan beslenen bir adam olduğunu göstermesiydi. söz ve beste yanında kendisi şarkıya ufak ama teknik bir gitar solo ve öne çıkan geri vokaller bırakmıştı. bu şarkı atasoy için bir kapıyı açmıştı. yıllar sonra kendi albümüne de yanmışız adını verecek atasoy, bu isimde bir şarkı daha yaratmıştı ancak o şarkı farklı sözler içermekteydi ve de müziği iskender paydaş ile baştan yazılmıştı. atasoy, aynı sene össy ile beraber bir şarkı daha yapmıştı. gamsız adlı bu şarkıyı nasıl olduysa dönemin en güçlü ismi sezen aksu repertuarına aldı ve de onno tunç'un katkılarıyla yorumlanan eser şarkı sezen aksu söylüyor adlı albümün kapanış şarkısı oldu.

Orhan Atasoy

1990'lara girdiğimizde ise türkiye'de pop müzik patladı ve de müzik dünyası özel televizyonların da açılmasıyla bir anda devrim yaşadı

kanal sayısı arttıkça yeni isimlere ihtiyaç arttı. yabancı memleketlerde olup biteni de daha kolay görmeye başlayan gençlerin beklentileri değişti. görsellik ve klipler de şarkılar kadar önemli oldu. bu durum orhan atasoy'un da kafasını kurcalıyordu. bunu da arkadaşı ercüment vural ile paylaştı. peki kimdi bu adam? bu noktada yine seyyal taner'e gidiyoruz. yukarıda bahsi geçen eurovision'da sıfır alma hadisesinde şarkım sevgi üstüne şarkısını taner, grup lokomotif ile seslendirmişti. aslında bu grup 1970'lerden beri pop caz müzik yapan bir orkestraydı ve daha önce de taner ile çalışmıştı. eurovision öncesi bir kadın vokal arayan grup, melis sökmen'i gruba dahil etmişti. sökmen, eurovision sahnesinde de seyyal taner ve grup lokomotif ile beraber yer almıştı. seyyal taner, orhan atasoy ile çalışmaya başlayınca sökmen ve atasoy da tanışmış oldu. tam bu sırada ercüment vural, avusturya'dan türkiye'ye dönüş yapmıştı. piyasada adı duyulan, vokal ve klavyede usta olan sanatçı, grup lokomotif'e girdi. burada grup arkadaşları olan sökmen ve vural önce birbirleri ile çok atışsa da kısa zamanda hem müzik hem özel hayatlarında birlikte oldular. melis sökmen aracılığıyla da ercüment vural ve orhan atasoy tanıştılar. bu üçlü (ve de fahir atakoğlu) aynı menajerlik şirketi ile çalışıyorlardı. bu nedenle hem arkadaş olarak hem de iş arkadaşı olarak çok yakınlaştılar.

Melis Sçkmen

1992 yılında bir akşam vural ve sökmen evde otururken orhan atasoy ikiliyi ziyarete geldi. biraz lafladıktan sonra atasoy ve vural, evdeki küçük stüdyoya geçip müzik muhabbetine girdi ve atasoy, o dönem bir patlama yaşayan pop müzik dünyasını kastederek neden bu tarz bir şarkı yapamadıklarını sordu. vural da önündeki klavyede "onno tunç akorları" adını verdiği bir kaç akoru üstüne düşünmeden basarak ortaya bir şeyler çıkardı. akor dizilimi atasoy'un çok hoşuna gitti ve de bu akorların üstünde bir süre çalıştıktan sonra atasoy, vural'a bu melodiyi kasede kaydettirdi ve kopyasını alıp gitti. birkaç gün sonra atasoy, bu besteye söz yazarak bir anda geyik muhabbeti üstüne çıkan müziği bir şarkıya çevirmiş oldu. atasoy, o dönemde albümü üstünde çalışıyordu tabii ama "piyasa işi" bulduğu şarkıyı kendi kullanmak yerine görücüye çıkarmaya karar verdi ve de şarkı o dönem ilk albümünü sezen aksu'nun prodüktörlüğünde kaydetmeye başlayan genç bir şarkıcıya kısmet oldu: yıldız tilbe. aksu, şarkıyı çok sevmişti ve hemen tilbe için almak istedi. ancak bir süre sonra atasoy'a haber geldi ve de şarkının yıldız tilbe'nin sesine gitmediği söylendi. ben de tilbe'nin sesinden bu şarkıyı hayal edemiyorum açıkçası ama belki de tek neden bu değildi. tilbe ve o dönem sezen aksu ile çalışan ve kendisi ile bir süre aşk da yaşadığı uzay heparı arasında yaşanan küçük bir macera sonrası tilbe ve aksu'nun arası açılınca yıldız tilbe'nin albüm çalışmaları zaten o dönemde çöpe atılmıştı. tilbe'nin ilk albümü çıkarması da 1994'ü buldu ve bu çalışmada sezen aksu'nun hiçbir katkısı olmamıştı.

atasoy, şarkı için tekrardan bir arayışa girmiş oldu böylece. ancak bu arayış çok sürmedi. o dönem aksu ile çalışan ve de yıldız tilbe'nin ilk albümünü hazırlayan tempo & foneks şirketinin bir başka sanatçısı olan zerrin özer de yeni albümü üstünde çalışıyordu. büyük ihtimalle plak şirketi, şarkıyı tilbe'den özer'e geçirmişti. özer de bu albümde sezen aksu ile arası açıldıktan sonra pop müziğinin diğer devleri ile çalışmaya başlayan müzisyen onno tunç'un kanatları altındaydı. böylece "onno tunç akorları" içeren şarkı, onno tunç'un eski sevgilisi/müzikal partneri sezen aksu'nun tayfasına gideyazsa da, eninde sonunda ilham aldığı kişinin ellerine düşmüş oldu. ecnebilerin dediği gibi: "life finds a way". bu alışverişten karlı çıkan atasoy, aldığı nakit parayı ikiye bölüp iki kese kağıdına koyarak vural'ın kapısını çaldı ve de parayı kendisine eski usul bir yöntemle takdim etti.

özer, şarkıyı 1992 tarihli olay olay albümünün sonuna koydu ve güçlü sesi ile oldukça başarılı bir şarkı kaydetti. onno tunç düzenlemesi de tertemizdi. ancak sözlere baktığımızda büyük farklılıklar görüyoruz ve bunun hikayesini merak ediyorum. acaba demo şarkının sözleri mi farklıydı yoksa atasoy kendisi istediği ya da özer ya da tunç istediği için mi sözlerle oynadı emin değilim. ancak biraz daha standart aşk şarkısı moduna dönmüştü yeni sözler. aynı sene melis sökmen de ilk solo albümünü yayınlıyordu. o dönem yeni şarkıların kısa aralıklarla başka şarkıcılar tarafından okunması garip değildi. böylece şarkı onun da albümünde, bu sefer ercüment vural düzenlemesi ile yer aldı. bu versiyonda artık alışık olduğumuz sözler yer alıyordu.

1993'te de orhan atasoy, ilk ve tek solo albümü yanmışız'ı hazırlarken bu şarkıyı kullanmak istedi

sökmen'in albümünde yer alan altyapı üstüne atasoy, kendi vokalini kaydetti. önce sözlerden başlayalım. aslında bir kaçış şarkısı bu. geçmişinden ve bugününden kaçmak isteyen bir adamı anlatıyor. bir yandan da aşk var elbette. bolca deniz imgesi ile anlatılıyor bu aşk: yanık ten, martılar, deniz, rüzgar, kum, dalga, sahil ve de gemiler. platonik bir aşk diyebiliriz. karakterimiz o kadının yeşil gözlerinde martıları, gülüşünde dalgaları görüyor. adam, kadının gülüşüne belli ki hayran ama o gülmediği zaman bile sahilde sessizce yürüyen kadını izleyen adamın yüreğindeki gemiler bu kadını simgeleyen denizlere açılıyor. o aşk gemileri nasıl uzaklara gidiyorsa, adam da sevgilisinin omzuna kafasını yaslayıp uzaklara gitmek istiyor. lakin aşkı kafesteki bir kuş gibi. bir kafeste tıkalı kalmış, uçamıyor. ancak zaman geçiyor, hayat bir gün bitecek. şu ölümlü dünyada bu aşkın bir türlü gerçeğe dönüşmemesini adam için fazladan problemler, sıkıntılar yaratıyor. güzel sözler yani. sadece "şu sonlu ömrümde, şu kısıtlı benim de" kısmında tam olarak ne anlatmak istediğini hiç çözemedim. müzik olarak baktığımızda da klavye ağırlıklı, dönemin ruhuna uygun bir altyapı var. vural, şarkının boşluklarını uzun uzun doldurmuş. bol bol klavye, sentetik gitar notaları ve davul fill'leri karşımıza çıkıyor. sentetik bas notaları, ki belki de normal bas gitarla çalındı, tam emin değilim, ise bence çok leziz. atasoy'un vokali için herhalde en uygun kelime derbeder. pek de kontrollü olmayan vibratoları şarkının hüznüne çok uygun. her şeyden önce sahici. mesela son bir "aşkım" diyişi var ki aşk sarhoşluğu böyle olsa gerek.


tabii ki umur turagay'ın çektiği klibe değinmemek de olmaz

gemiler, zerrin özer'in çok satan bir albümünde yer aldığı için küçük bir hit olmuştu. melis sökmen de şarkıya bir klip çekerek bu şarkıyı görünür kılmayı sağlamıştı. belli bir kitlenin bildiği bu şarkıya atasoy tabii ki de klip çekmeliydi. ancak klipte oynamaya niyetli değildi. zaten kel, tombul bir adam olarak da kral tv'de çok da dönebilecek bir klip çekemezdi. gerçi çektikleri şey de maalesef türk televizyonlarında kolay kolay izletilebilecek bir şey değildi çünkü bir travestiyi odağına almıştı. klip dönersen ıslık çal filminden ilham almış ve de karaköy'ün karanlığında bir travestinin etrafında bin tane şey olurken hayata umursamadan yürümesini göstermekteydi. ne düğün, ne kavga, ne melekler, ne fetişistler onu ilgilendiriyordu. hatta bazı kişiler kıyafetlerini parçalayıp peruğunu atıyordu ama o tepki vermiyordu. hatta topuklu ayakkabılarını bu saldıran sonra kendisi çıkarıp yoluna yalın ayak devam ediyordu. bu görselleri bu kadar etkileyici kılan tabii ki tüm klibin tek çekimde çekilmesi ve kameranın travesti ile beraber durmadan ilerliyor olmasıydı. benzer bir tekniği yönetmen turagay, daha sonra mirkelam'ın her gece klibinde kullanmış ve o da epik bir hale gelmişti. burada ise bu fikri daha vurucu ama daha az imkanla hayata geçirdiler. öyle ki daha şarkı bitmeden film bitmiş, bu nedenle şarkının sonuna siyah beyaz gemi, deniz ve dans eden kız görüntüleri eklenip klibin sonu toparlanmıştı. klipte tanıdık simalar vardı. atasoy'un kankası seyyal taner, yırtıcı bir şekilde kendini gösteriyordu. tilbe'nin gemiler'i kaydetmeye çalıştığı sırada düzenlemeleri yapan uzay heparı da klibin başında eşcinsel bir adam olarak gözükmekteydi. kendisi aynı dönemde eşcinsellik konusuna dokunan benzer hissiyattaki gece, melek ve bizim çocuklar filminde de oynamıştı. orhan atasoy'un albümündeki motor aşkı şarkısına da ilham veren hobisine uygun olarak motorcu arkadaşları da klipte gözükmekteydi. en önemlisi de klibin sonunda atasoy'un arka planda gitarı ile birkaç saniye gözükmesi oldu. klip, mtv'de yayınlandı diyorlar. o dönemki birkaç türk klibi hakkında da benzer iddialar var. ne kadar doğru emin değilim ama yıllar içinde kült bir hale geldiği kesin.

atasoy'un gemiler'i belli bir ses getirse de albüm pek tutmadı

büyük ölçüde kerim çaplı'nın düzenlediği, moğollar'dan taner öngür'ün kaydettiği, mfö'den fuat güner'in mikslediği albüm büyük ölçüde rock ruhu taşısa da dönemin bilgisayar destekli altyapısını da barındıran, özellikle vokallerde atasoy'un neredeyse biraz arabeske kaçabilen kendine has vokali ile dikkat çeken bir çalışmaydı. ben özellikle satırlara sığmadın şarkısına hastayımdır. gemiler güzel elbette ama bence albümün zirvesi bu eserdi. atasoy, fuat güner ve kerim çaplı elele vermişler bu şarkıyı kaydetmişler. neredeyse bir enstrümantal olan şarkıda gitar ufak bir vokal bölümü sonrası alıp başını gidiyor. çok sık görmediğimiz bu şarkı yapısı ile atasoy'un sololarını doya doya dinliyoruz.


gemiler, 1990'ların kült şarkılarından biri olarak tarihte kendine küçük bir yer bulacak gibiydi

teoman, buna izin vermedi ve 1997'de çıkan ikinci albümü o'da bu şarkıyı yorumladı. kariyeri boyunca bir çok kez cover yapacak teoman'ın ilk cover'ı bu oldu. alper erinç'in düzenlediği bu yorum şarkıda önemli değişiklikler yaptı. öncelikle şarkı, nakarat kısımlarında sertleşerek bir rock şarkısı haline getirilmişti. şarkıya, şarkının vokal melodisinden bağımsız, yeni ve temiz bir elektro gitar introsu eklenmişti. sözler değiştirilmiş ve de özellikle pre-chorus bölümleri basitleştirilmişti. böylece akılda kalması ve eşlik edilmesi daha kolay hale geldi. öte yandan şarkının düzenlemesi kemanlarla güçlendirilmişti ve de onları öne çıkarmak için fazladan bir enstrümantal bölüm de eklenmişti. şarkı etkileyiciydi ama yönetmen ömer faruk sorak şarkının klibini kurutulmuş aral gölü'nde kuma çakılı kalan bir geminin önünde çekmiş, orhan atasoy kadar olmasa da yine de ikonik bir görüntü ortaya çıkartmıştı. böylece teoman, ilk albümündeki papatya sonrası bir hit daha ortaya çıkararak kaybolup gitmeyeceğini herkese göstermiş oldu. bu arada teoman'ın o albümün belki de ülkenin en iyi pop rock albümü olduğunu iddia edebiliriz.


bundan sonra gemiler, cover'lara doymadı

2000'de özcan deniz, bu şarkıyı fantazi tarzında yorumlayarak biraz dalga konusu oldu. sendur guzelel ve suat sakarya düzenlemesi ile kaydedilen şarkının göksun çavdar tarafından çalınan saksafonu iyiydi bence. başka takdir edilmesi gereken bir nokta da deniz'in gidip o dönem popüler olan teoman versiyonunu kaydetmek yerine şarkının ilk versiyonu olan zerrin özer yorumunu aslında yeniden yorumlamasıydı. 2008'de şarkının ilk dance remix'i de geldi. hüseyin karadayı'nın yaptığı bu remix'te vokalleri şarkının ikinci yorumcusu melis sökmen yapıyordu. pek de akılda kalacak bir şey değildi. en azından aynı albümdeki o güzelim mihriban türküsünün i luv u adlı yorumu gibi bir facia degildi.


2014'te bir anda tüm eski dostlar şarkıyı hatırladı. melis sökmen, remix için özür dilercesine şarkıyı büyük ölçüde akustik olarak, caz bir havada hediyem albümünde yorumladı. şarkının bestecisi ercüment vural da izler albümünde bu şarkıya yer verdi. ilginçtir, bestenin sahibi olan vural şarkının orijinali yerine teoman'ın yorumunu tekrardan yorumladı. lakin bana gereksiz dramatik hale getirilmiş bir yorum gibi geliyor. atasoy ile direkt teması olmasına rağmen teoman'ın yorumu üstüne şarkıyı yeniden kuran bir başka isim de atasoy'un albümünde yer alan isimlerden iskender paydaş oldu ve kendisi bu şarkıyı zamansız şarkılar ii albümüne ekledi. paydaş, ozan ünlü'nün vokali ile rock havasını koruyan bir dans parçası ortaya çıkardı ama tatsız tuzsuz bir eserdi bu da. en azından özcan deniz yorumunda olduğu gibi saksafon solosu (bu sefer toygun sözen) şarkıyı bir miktar ilginç kıldı. geçen sene de şarkıyı cem adrian yorumladı. kendisinin tarzını sevenler bu yorumu da sever. bana fazla sıkıcı geliyor.


şarkı hala meşhur

youtube'a baktığımızda farklı şarkıcıların konserlerinde ya da şarkı yarışmalarında yeniden yorumlandığını görüyoruz. bunların neredeyse hepsinin teoman cover'ının cover'ı olması da dikkat çekici. iyi bir cover'ın şarkının ömrünü uzatmasına çok iyi bir örnek. yine de yorumlarda çoğu insan teoman'ın yorumunu orijinalinden iyi olan cover'lar diye yorumlamıyor, aksine "siz bunu bir de orhan atasoy'dan dinleyin" diyorlar. bu da aslında sevindirici, vefalı bir durum. ancak maalesef bunu maalesef atasoy'dan canlı bir şekilde dinleyemeyeceğiz. keza atasoy, 2009'da hayata gözlerini yumdu. ölmeden kısa süre önce kendisinin yanmışız albümü daha önce yayınlanmamış iki şarkı ile yeniden yayınlanmış ve de klip parçası olan yorgunum ile en azından karizmatik bir veda edebilmişti kendisi. atasoy, geriye müzik anlamında çok büyük bir külliyat bırakamadı ama dostu ercüment vural ile birlikte daha uzun süre akıllarda yer bulmaya devam edecek bir şarkıyı şu sonlu ömrümüze bıraktı.