TÜRKİYE 17 Haziran 2019
59,4b OKUNMA     726 PAYLAŞIM

Türkiye'de Bir Hobi Edinmek Gerçekten de Pahalı Bir Şey mi?

Yılların geyiğini ciddi bir şekilde ele alalım tekrar: Hobi dediğimiz şey, ülkemiz sınırları içinde gerçekten de cep yakan bir şey mi yoksa sorun, insanların bu konudaki beklentileri mi?
iStock

Görüş 1: Evet, pahalıdır

türkiye'de her hobinin pahalı olması ne yazık ki, ülkemiz için üzücü bir gerçekliktir.

kapitalist sistem içinde, herkes işini hobisi haline getirecek kadar şanslı değil. önce o zırvalıkları bir kenara bırakalım. bunun dışında kalan, yani yaşamak için sabit bir gelire ihtiyaç duyan working class için, hobi dediğimiz şey; iş dışında yaşama açılan bir kapı. bu kapı açılıyor açılmasına da, en fazla aralık duruyor, çok az insan girip yaşamın tadını çıkartabilirken, geniş bir kitle kapının ardından içeridekileri izliyor.

türkiye, kapitalist sistem içinde dahi, katma değer üretebilen bir ülke değil. bu durumdan ötürü yaratılan zenginlik küçük bir elde toplanıyor. bu realite içinde, sağ partiler mülksüzleştirilmiş geniş halk kitlesini hizada tutarken, küçük bir azınlık grubu da (bürokratlar, kapitalistler, politikacılar) pastanın büyükçe kısmını kendine ayırıyor. hemşehricilik, özçıkarcılık bu ülke için kültürel bir kod, refleks. pastanın bu büyük nüfusa yetmeyeceğinden endişe edenler, kendi çıkar çevrelerini kurup en büyük payı almanın peşine düşüyor. sonuç, crony capitalism. ya da diğer bir deyişle, parası olanın hükümranlığı.

bu, işin türkiye'ye özgü bir boyutu tabi. bunun dışında ise, genel sosyolojik manada, yine benzer bir durum daha söz konusu. kültürel sermayeye ulaşmak için, asgari bir maddi yeterliliğe sahip olmak, ve aileden gelen kültürel yatkınlık şemalarını paylaşmak gerekiyor. ee, türkiye zaten geç modernleşmiş bir ülke? maksimum bugünkü gençlerin bir, bilemedin iki kuşak gerisi köylü. dolayısıyla böyle bir şema da mevcut değil. bundan ötürü parası olan insan dahi lümpenleşmekten başka bir yol bilmiyor; nargilecide, cafede oturmak, bmw'yle gazlamak, pavyon, gece kulübünde takılmak.


parası olmayıp da, kültüre ulaşmak isteyen insanlar için ise, durum fazlasıyla iç karartıcı. ilk olarak, yukarıda bahsettiğim yatkınlık şemalarının yoksunluğu, onları üst kuşaklarla ve toplumun büyükçe bir kısmıyla bir çatışmaya/yabancılaşmaya sokuyor. işin maddi boyutuna bakacak olursak da, çalışan nüfusun büyükçe bir kısmı asgari ücretle ya da onun bir kat fazlası ile hayatını idame ettiriyor. ki bu da, 4500 lira gibi bir banda tekabül eder. bu bandın yukarısına ancak küçük bir grup dahil olabiliyor. iş bununla da bitmiyor, türkiye'deki çalışma süreleri de, avrupa'ya kıyasla çok fazla. yani hobiye ayıracak vakit de kalmıyor çoğu zaman.

bitti mi? elbette hayır. dolar 6, benzin ise 7 lira. türkiye'de, yukarıda açıkladığım ücret seviyeleri ve uzun çalışma süreleri içinde, aracınızla özgürce seyahat etmek epey külfetli, ve üzerinde düşünülmesi gereken bir iş. araç devreye girince, araçla ulaşılabilecek pek çok hobi de, fazlasıyla masraflı bir hal almaya başlıyor. diğer parametre ise dolar. tüm hobi malzemeleri ithal olup dolara endeksli; fotoğraf makinesi, enstrümandan tutun, çadırdan bisiklete kadar. şunu söyleyelim, bu ürünler bu fiyat seviyelerini kesinlikle hak etmiyor. bugün bir amerikan stratocaster gitar 15 bin tl. hadi onu kenara bırakalım, sekiz sene öncesinin gayet giriş seviye gitarı olan ibanez rg350dx'in fiyat bandı 3500 lira. halbuki ederi bunun yarısı bile değil. sonuç olarak ne oluyor? türk insanı, en kalitesiz malı edinmek için dahi büyük paralar ödemeyi göze almak zorunda kalıyor. çoğu zaman ya başlamadan vazgeçiliyor, ya da başladıktan sonra dandik mallarla iştigalden ötürü motivasyon sürdürülemiyor.

geriye ise, maddi açıdan bireyi fazla yormayacak bazı sığınaklar kalıyor; dizi/film izlemek, şarkı dinlemek, kitap okumak, fitness yapmak. bu saydığım dört unsur, yaşamla ilişki kurma çabasında olan fakat yukarıda belirttiğim problemlerden ötürü bunu başaramayan türk insanının teskin maddeleridir. spor salonları ağzına kadar doludur, netflix dizi izleyicilerini, spotify ise şarkı dinleyicilerini domine etmiş durumdadır. yayınevlerimiz de fena iş yapmaz. bkz

sonuç olarak, yukarıdaki paragrafla sonuçlandırdığım analiz buz gibi bir realitedir. bu ülkenin sıkıntısı, yalnızca osmanlı imparatorluğu'ndan miras kalmış bir kültürel zayıflık değildir. bireylerin, maddi açıdan bir mengene içinde olmalarıdır. artık üniversite mezunlarına dahi asgari ücret ya da buna yakın miktarlar teklif ediliyor. dört kişilik bir ailenin yoksulluk sınırı yedi bin lirayı buldu. kültürel alana, yatkınlık şemalarının noksanlığında dahi, irade vasıtasıyla bir şekilde dahil olunabilir, lakin, türk insanının bunu sağlayacak asgari bir maddi dayanağı yok. öyle olunca da, ister istemez, ya popüler kültüre ya da geleneksel toplum yapısına eklemleniliyor, aynen ahlat ağacı'nın baş karakteri sinan karasu'nun filmin sonunda saman balyasını sırtlayarak yaptığı gibi.

bu düzen değişir mi? esasen değişmek üzereydi, fakat 80 darbesi var olan tüm sol birikimi; bir babanın çocuğunu dövüp sakatlaması gibi, çiğneyip geçti. o açıdan, ülkedeki apolitik çıkışsızlığı olumsuzlayamam. halk daima umut etmek ister*. lakin, günün sonunda gerçekçi olacaksak, bu gündelik hesaplar hiçbir şeyi değiştirmez, değiştirmeyecek. zira, sistemin krizi bir partiye bağlı değil; yapısal bir krizdir, yapısal. kronik olarak tekrar eder.

bu eğitim seviyesi yetersiz ve fakir toplumda klasik liberalizmin falan uygulanmasını beklemek pür salaklıktır. bu mümkün değil, 300 sene sonra falan belki. biz faiz oranları yüzde sıfırlarda seyreden, katma değer üreten, sermaye birikimi olan; aydınlanma ve reform süreçlerini yaşamış avrupa değiliz. önce eldeki malzemeyi doğru tanıyacağız. sütçü beygirinden, çok inanırsak, arap atlarıyla dolu bir yarışta birinci gelmesi bekleniyor. nah gelir.

tüm ideolojik bagajımı bir kenara bırakarak bunu söylüyorum, bu ülkede uygulanan kapitalizm, crony capitalism'in ötesine ge-çe-mez. malzeme buna uygun değil. türkiye'nin sosyalist/planlı ekonomi haricinde bir çıkışı yoktur. hoş bu ekonomi de, pür sosyalizm zaten olamaz. ambargolardan solunu sağını şaşırmış küba'dan hallice oluruz. devlet iştirakli bir piyasa ekonomisi sürdürülüp, batı ülkeleriyle olan ithalat/ihracat dengesi korunmak zorunda. 30'ların karma ekonomisine benzer tipte, iç tüketimi iç üretimle karşılamak durumundayız. aksi halde yüzde 60 faiz veren arjantin gibi olmak, diğer bir deyişle refah ulusları tarafından köleleştirilmiş bir ulus olmak hiç de uzak bir ihtimal değil. o gün gelirse, hobi niyetine gitar klavyesi kemirmeye başlayabiliriz belki.

* nietzsche beyefendi der ki, umut en fenasıdır, sadece acıyı uzatır.

Görüş 2: Ne yapacağınızı bilirseniz değildir

"türkiye'de hobiler pahalı", deveye hendek atlatsanız ya da temmuz ortasında kar yağdırsanız da bizim insanımızın bazı alışkanlıklarını ve saplantılarını kıramayacağınızı ispatlayan önermelerden biridir.

"her hobi pahalıdır!" anlayışı hatalıdır. doğru olan; her hobi pahalı değildir, sadece bütçesine göre hobi seçemeyen ve hobisini yaparken alternatifleri aramayıp, iyice incelemeyip popülere yönelen kişinin kuru kuru şikayet hakkı ucuz ve boldur. eğer aylık geliriniz 5000 tl ise sadece giriş ekipmanı 15000 olan bir hobiye yönelmeniz saçmadır. hobiye ayırdığınız bütçe iner çıkar, o kısım sizin geliriniz ve ekonominin geneli ile alakalı olan kısmıdır ama hobiye verilen para aslında boşa savrulan şeydir mantığını bir şekilde benimsemişseniz veya o saçma propagandadan etkilenmiş ama şeklim olsun farkım olsun diye hobiye dalmaya niyetlenmişseniz o halde siz hobi aramıyor/edinmiyor sadece popülere uyuyorsunuz demektir. başlık altı da maşallah bu tip yazarlarla dolu. yahu yazdıklarınızı da mı okumuyorsunuz habire yok şu şu kadar oldu yok bu bu kadar oldu muhabbeti ile vakit kaybediyorsunuz?!...

profesyonel olarak plastik maketçilikle uğraşıyorum. bu işin girdisini, çıktısını çok iyi bilirim. envai çeşit yerli ya da yabancı facebook gruplarında, forumlarında dolanıyorum. plastik maketçiliğin tüm masraf kalemlerine hakimim, bu hobiyle uğraşanların hem burada hem de dünyadaki eğilimlerini, alışkanlıklarını falan gayet iyi biliyorum. dolayısıyla buradan çıkarak en azından hobilere giriş ve idame ettirme anlamında yorum yapabilirim.

1. en önemli kural: hobiyi bir şekilde, bir noktada öyle ya da böyle masraf olarak görecekseniz başlamayın. hobi sizin kafanızı rahatlatacağı yerde bunun yerine daha fazla cüzdanınızı aklınıza sokuyorsa boşverin.

2. insanımızın en büyük hatası hobiye başladığında mümkün olan en iyi ekipmanı alarak başlama isteği. arkadaşında görüp, internette araştırıp en pahalı ekipmanı kullananı gördükçe oluşuyor bu intiba. bunun plastik maketçilikteki tezahürü daha 1 tane bile model yapmadan eve kompresöründen kesme tabına her türlü ıvır zıvırı almaya can atmak şeklinde gerçekleşiyor. üstelik plastik maketçilikte bu durum markalı ürünler üzerinden döndüğü için atıyorum sıradan bir kırtasiyeden 40 liraya alabileceği a3 boyutu kesme tabına gidip markalı alarak 140-150 tl veriyor. bu sene başından beri kaç kişinin tüm stoğunu ve malzemesini satıp "ben hobiyi bırakıyorum" mesajını gördüğümü unuttum. neden? çünkü bir maymun iştahlılık var herkeste. tüketim mantığı buralara kadar girmiş durumda. hobiye başlanmadan önce çok iyi araştırma yapılarak alternatif maliyetler çıkartılmalı. eğer hem normaller hem de alternatifler de size pahalı geliyorsa o zaman kusura bakmayın boşa para harcamayın, sizin 1 numaralı maddeye dönmeniz lazım.

3. hobi yapılırken spesifik hobiler haricinde mali yönden uygun alternatifler ve olanaklar her zaman mümkün. örneğin plastik maketçilikte en önemli aletlerden biri olan maket bıçağında bugün 90 liraya bıçak gövdesi ve 2-3 tane yedek bıçak ucu var. ortalama bir bıçak yedeği alayım deseniz 60-70 tl istiyorlar 5 tane yedeğe. e gidip enayi gibi bu parayı basan tonla adam var. halbuki gitseler bir medikalciye türlü türlü ağıza sahip çok dayanıklı çelikten 100'lü bisturi setlerine ortalama 35-45 tl arası para verirler ve yıllarca bu setleri kullanırlar. kişisel olarak hala 2010 yılında aldığım 100'lü bisturi bıçaklarını kullanıyorum ve daha yarısına bile gelemedim. keza bıçak gövdeleri de öyle. bakıyorum arkadaşımız basmalı, emniyeli bıçak almış sonra ağlıyor bunun tek bıçağı 15 lira ben nasıl alayım diye. e bebeğim git plastik saplı olandan al 5 liraya o da iş yapıyor.

4. forumlar ve gruplardaki vampirlere inanmayı bırakıp biraz araştırma yapmak şart. sosyal medyada yorum yazan bazı tipler artniyetli ve çakal olduğundan insanları çok yanlış yönlendirip acayip masraflar yaptırıyor. özellikle bizim insanımız araştırmayı soruşturmayı yakın çevresindeki 2 insana danışmak, internetten 5 dakika bakmak olarak gördüğünden ve katiyen okumayı sevmediğinden gidip parayı basmak daha kolay geliyor.

5. yapılması için bazı malzemelerin ve sarf ürünlerin alınmasının gerektiği hobilerde mümkün olduğunca 2.el paylaşım yapılan grupların kullanılması giderleri önemli ölçüde azaltır. buralarda olan bazı nadir kişiler de sizlere çok uygun fiyatları ve hatta bedava malzemeler sağlayabilir. evet çoğu insanımız 2.el deyince "ben zarar etmemeliyim, sıfırının fiyatı 10 lira ama benimkisi de sıfır ve hatta daha iyi o zaman 11 lira" mantığıyla fiyat çekse de ortalama kişiler makul fiyatlara ürün sunabiliyor. takipte kalmak lazım buralarda. 2.el vampirlerine karşı da alınacak en iyi önlem utanmazlıklarını yüzüne vurmak. yazdıkları mesajların altına "e birader ayıp, sıfırı şu kadar ama senin yaptığın ne" diye yazınca çil yavrusu gibi kaçışıyorlar zaten. ha bazı edepsizler var hala utanmadan serbest piyasa alacaksan al almayacaksan kapama dükkan önünü diyorlar e onlar da zaten satamayıp ellerindekini öyle salak gibi bekliyor.


hobi sahibi olmak gelişmişlik göstergesidir

gelgelelim sadece ekonomik ve sosyal durumları da hobiler için bahane etmek çok doğru bir yaklaşım değil. örneğin 2. dünya savaşındaki koşullar altında dahi ingiltere'de ve almanya'da plastik modelcilik patlama yaptı. şu anda türlü çeşit karışıklığın olduğu ırak'ta bile plastik modelcilik yapılıyor. yani sözün özü 1 numaralı maddeyi iyi düşünün ona göre karar verin.

peşin bir not: "x makinesi şu kadar, y ekipmanı bu kadar. nasıl para verelim, nasıl edip alalım, öğrenciyim ben" diye anlatmayın. hobi gruplarında sizin gibi yüzlercesi var. 2. eline 50 lira istediğim tank için bana gelip de "çok yazıyorsun ya da sen bu paraya veremezsin çok ucuz, kesin dolandırıcısın" diye sitem edenlerin gidip sıfırını yurtdışından her tür masrafı dahil 500 liraya getirtebileceği bir makete ikinci el 600+ tl verdiğini, 2. el alırken mazlum kesilip 2. el satarken vampire dönüştüklerini, fosur fosur sigara içip "hadi baba şurada içelim hadi baba şurada gömelim, bak bi motor aldım kız gibi" diyeni çok gördüm. o nedenle herhangi bir yakınma ve şikayetten önce lütfen 1. maddeyi yeniden okuyunuz.

Taze Plak Koleksiyoncuları İçin Tertemiz Bir Başlangıç Rehberi

Heyecanlı Senaryoların Bizzat Aktörü Olmak İsteyenler İçin Güzel Kutu Oyunu Tavsiyeleri

Blog Yazmak İsteyenlerin Çalışmalarını Daha Nitelikli Yapacak İnce Tavsiyeler