SAĞLIK 24 Nisan 2020
67,8b OKUNMA     718 PAYLAŞIM

Türkiye'de COVID-19 Ölüm Oranı Neden Düşük?

Dünyada en çok COVID-19 hastası bulunan ülkelerden biri olmamıza rağmen, ölüm oranımız düşük. Neden böyle olmuş olabilir? Bu konuda bazı tahminler var.
iStock

1. çocuklukta verem aşısı olan bir ülke olmamız

yapılan araştırmalar bcg aşısı politikası olan ülkelerde vakaların daha az olduğunu göstermekte, hem de mekanizması tam bilinmese de hastaların semptomlarını daha hafif atlatılmasını sağlıyor. yani oytun'un dediği gibi bizi türk geni korumuyor, sadece bu aşı politikasına sahip olmamız bizi bu hastalıkta biraz daha şanslı yapıyor. yani türk geni safsatası yalan ama bcg aşı politikası yüzünden eskilerin dediği gibi "anamız bizi kadir gecesi'nde doğurmuş" denebilir.

2. riskli grupları ivedilikle izolasyona almamız

covid ölümlerinin en sık gözlendiği 65 yaş üstüne sokağa çıkma yasağı oldukça erken/zamanında bir kararla uygulandı. bu da bu kesimin hastalığa yakalanma olasılığını düşürdü. aynı zamanda okulların tatil olması (ve sonrasında da 20 yaş altına gelen sokağa çıkma yasağı) asemptomik taşıyıcı olan çoğunlukla genç/çocuk bireylerin covid-19 kapıp farkında olmadan ailelerindeki yaşlı bireylere bulaştırmasını büyük oranda engelledi. bu belki 50 yaş altı covid-19 hasta/ölüm oranımızı dünyanın diğer ülkelerine göre oldukça arttırdı (bir ara 9 kat daha fazlaydı, en son istatistik ne bilmiyorum), ama en yüksek ölüm oranı olan grupta bulaş çok kısıtlandığı için ölümler de sayısal olarak daha az oldu. belki senelerdir ekonominin ağzına sıçan hükümet ekonomik kaygılar yüzünden tüm topluma sokağa çıkma yasağı uygulayamasa da en azından bu önlemlerle doğruya yakın bir yaklaşım izledi.

3. sağlık konusunda şımarık bir millet olmamız bu sefer erken teşhis açısından işe yaradı 

normalde batı ülkelerinde insanlar çok ciddi semptomlar göstermezse hastaneye/doktora hayatta gitmez. örneğin çok ciddi grip bile geçirse, evde yatakta atlatır. o kadar. oralarda reçetesiz ilaç verilmediği ve adamlar da öyle elini kolunu sallayarak doktora da gitmediği/gidemediği için reçetesi olmadığından evde cidden bitki çaylarıyla falan atlatmaya çalışırlar ağır bir gribi . alışkanlıkları bu yönde. bizde ise tam tersi, en ufak soğuk algınlığında bile acile gidip serum yemek milli sporumuz! doktor tersleyip eve gönderse cimer'e şikayet edilip soruşturma açılma riski var. neyse bu şımarıklık bize, covid-19 için en ufak semptomları gösterdiğimizde hastaneye gidip test olmamızı ve tedaviyi erken alma avantajı sağladı. bu erken müdahale de tabii ki de ölüm oranını düşürmekte.

4.  gelelim bir diğer konuya: testler

sadece pcr testi pozitif olanlar covid-19 ölümü olarak işleniyor. tüm semptomlarını gösterse, akciğer ct'sinde kabak gibi görülse de, pcr testi negatif olanlar covid-19 ölümü olarak işlenmiyor. sanırım her ülkede de bu böyle. ama işin acı yanı, zurnanın zırt dediği yer farklı. bizim testlerdeki doğruluk oranımız düşük! ilk başlarda mehmet ceyhan hocanın söylediği oran %53 idi. sonrasında test sayısı arttınca %30'lara düştü. (son paragrafta yazıyor oran). dünyada da benim bildiğim şu an doğruluk oranı genelde %70-80'lerde. bu oran zaten ölüm istatistiklerine de yansıyor. yani istanbulda yıllara göre bu ayda olan ölümlerin ortalamasından daha fazla ölümler baz alındığında bunların sadece %40 kadarının covid-19 sebepli olduğu kayda geçmiş. diğerleri bilinmiyor. mesela bu oran new york için %98! yani fazla ölümlerin %98'i covid kaynaklı ölümler vs. diğer ülkelerde bölgelerdeki sapmalar %20-30 civarında.

5. yoğun bakım ünitesi sayımız

şimdilik bizim yoğum bakım kapasitemizin de italya, ispanya, fransa, abd vs gibi baş edilemez bir yoğunluğa ulaşmadı. hastalara onlara nazaran daha iyi bakabiliyoruz şu aşamada. bu da ölüm oranımızı düşürüyor.

6. türkiye'nin tedavi konusunda daha cesur davranması

yani muhtemel yan etkileri sebebiyle diğer ülkelerin sadece yoğun bakıma gelenlere uyguladığı tedaviyi türkiye, yoğun bakıma gelmeden uygulamaya başlıyor. avrupa ile türkiye arasında böyle bir fark var, bu da etik konulardaki bakış farkından kaynaklanıyor. helsinki üniversitesi'nde etik dersi alırken gördüğüm örnekler vardı, mesela terminal evre kansere sahip bir çocuğun ilacın muhtemel yan etkilerinden dolayı deneysel tedavi almasına izin verilmemesi örneği vardı. sonunda çocuk kanserden ölmüştü ama çoğunluk bu hareketi doğru karşılıyordu.

Ercüment Ovalı, COVID-19'un Aşısını mı Buldu?

Ebeveynler, Karantinadaki Çocukların Psikolojisi İçin Nasıl Davranmalı?