YEME İÇME 4 Ağustos 2022
99,2b OKUNMA     1002 PAYLAŞIM

Türkiye'de Satılan Domateslerin Tadı Neden Uzun Zamandır Kötü?

Pazardan, manavdan, marketten satın aldığınız domateslerin tadının çok da lezzetli olmadığının farkındasınızdır. Domateslerin gerçekten de eski tadı yok desek yeridir. Peki buna sebep olan şey nedir? Sektörün içinden biri anlatıyor.

sektörün içinden bildiriyorum. ülkemizde uzun zamandır domateslet çok lezzetsiz. en azından bizim alabildiğimiz fiyatlardaki domatesler bu şekilde.

öncelikle şunu söyleyeyim; yemiş olduğunuz domateslerin hepsi hibrit ürünler

hibrit tohumdan elde edilen ürünler genelde gdo ile karıştırılıyor ancak hibritin gdo ile alakası yok. ya da hibrit tohum sağlıksız/kötü diye bir durum da yok ortada. zaten konu tarım olunca tohumdan önce zirai ilaçların ve gübrelerin kanserojen etkisi çok çok daha fazla. esas tartışılması gereken bu.

öncelikle, hibrit tohum nedir? bu konuyu biraz açalım

hibrit tohum, aynı tür ürünlerin, farklı ırklarının, birbiriyle döllenmesiyle elde edile tohumdur. yani en basit şekilde şöyle anlatabilirim. diyelim ki; sizin boyunuz 1.80, sarışın, mavi gözlüsünüz ve doğacak çocuğunuzun da uzun boylu sarışın renkli gözlü olmasını istiyorsunuz. o zaman bunu garanti altına almak için ne yapmanız gerekiyor. kendinize uzun boylu, sarışın ve renkli gözlü bir eş seçmeniz gerekiyor. aynı şekilde eşinizin ailesi genetik geçmişi de sarışın, renkli gözlü ve uzun boylu olmalı. ya da siyahi ama renkli gözlü bir melez kişi elde etmek istiyorsunuz. o zaman renkli gözlü beyaz birisiyle, siyahi birisini eşleştiriyorsunuz. doğan çocuk istediğiniz özelliğe sahip olmadı mı? genetik verilerinden yola çıkarak o çocuğu da, yine renkli gözlü biriyle eşleştiriyorsunuz. yine mi olmadı bu defa torunda aynı şeyi deniyorsunuz. ta ki istenilen sonuç elde edene kadar.

işte hibrit tohum da bu mantıkla üretiliyor. yani, istenilen özellikte ürünler elde edene kadar, o ürünler birbirleriyle dölleniyor ve ortaya sonuç çıkıyor. bu tabii çok uzun bir süreç ve sağlam bir ar-ge yatırımı gerektiriyor. özünde ürünün genetiği değişmiyor. sadece istenilen sonuca ulaşacak genler birbiriyle çiftleştiriliyor.

peki yediğimiz domatesler hibrit oldukları için mi bu kadar lezzetsizler? 

buna tamamen "evet, bu yüzden" diyemeyiz. hibrit tohum talebe göre üretilir. mesela, farklı ülkelerin pazarlarında talep edilen farklı domates çeşitleri vardı. bu nedenle de onlarca farklı domates çeşidi vardır. kimisi küçük, kalın kabuklu kimisi büyük ince kabuklu, kimi sert, kimi çekirdeksiz, kimi sulu, kimi etli, kimi kırmızı renkli, kimi pembe renkte. ayrıca o coğrafyanın iklimine, bitki hastalıklarına dayanımı gibi faktörlere göre değişir. ve tüm bu domates çeşitleri, o coğrafyanın talebine göre üretilir ve oralara satılır.

bizim ülkemizde ise genel olarak çiftçi, tüccar ve pazarın isteği; ince kabuklu olması, veriminin yüksek olması, mildiyö denilen domates hastalığına dayanıklı olmasıdır. yani bizim ülkemizde tarım maliyetleri çok yüksek olduğu için iç piyasaya sürülecek ürünün, hastalık dayanımının olması ve verimin yüksek olması önceliklidir. sonrasında etli olması, kabuğunun ince olması, lezzetli olması ve kırmızı olması gibi koşullar gelir.

hani ne demiştik hibrit örneği verirken, melez ve renkli gözlü çocuk elde edene kadar, eşleştirme ve eleminasyon devam ediyordu. anne babadan, çocuğa, çocuktan toruna, hatta torunun çocuğuna kadar istediğimizi elde edene kadar çiftleştiriyorduk. işte domateste de durum bu. domateste istediğimizi elde edene kadar birçok eşleşmeden geçmeli.

önce ince kabuklu domates elde edilmeli, sonra etli, sonra sulu, sonra kırmızı, sonra kokulu, sonra az çekirdekli, sonra lezzetli, sonra az su isteyen, sonra hastalığa karşı dayanıklı, sonra az gübre isteyen ve en sonunda da yüksek verimli olmalı ki çiftçi kâr edebilsin. tüm bunların hepsi de maliyet demektir. dolayısıyla elde edilmek istenen sonuçta varyeteler arttıkça, maliyetlerde yukarı oranda artar.

ülkemizde zaten tarım maliyetleri iç pazar için oldukça yüksek olduğu için. çiftçi en az maliyetle en yüksek verimi elde etmek istemektedir. o yüzden de, hastalığa dayanıklı (az tarım ilacı kullanmak için) ve yüksek verimli olan ve fiyatı da uygun olan tohumları tercih etmektedir. hâl böyle olunca çiftçinin önceliği, kâr olduğunda da, tüketicinin istekleri maalesef geri planda kalmaktadır.

peki bizim istediğimiz gibi domates üretilemez mi?

ya da ata tohumu denilen, eski çocukluğumuzda yediğimiz o domatesler üretilemez mi?

üretilir üretilmesine ama üretim masrafları çok fazla olduğu için pazarda normal fiyatın üstünde satılır. özellikle çocukluğumuzun o domatesleri karpuzları yani ata tohumu ile elde edilen ürünlerde verim, hibrit tohuma göre çok düşük kalmaktadır. bu nedenle de çiftçi tercih etmemektedir. tercih etse de sıradan vatandaş maalesef alamamaktadır.

maalesef ülkede tarım politikalarının kökten gözden geçirilmesi ve önce ham madde üretimine ağırlık verilmesi gerekmektedir. tohumda da, fidanda da biz bugün yerli bu topraklarda yüzyıllardır var olan mahsülleri ıslah etmek yerine gidip dışarıdan tohum alıyoruz. yerli tohum üretimi yapan firmalara ise sıfır destek olduğundan maalesef gelişimde çok yavaş ilerliyor. ata tohum dediğimiz tohumlarda toprağa ekildiğinde verim düşük kaldığı için tercih edilmiyor.

tüm kapılar yine bilime çıkıyor. biz evrim teorisini; maymundan gelmedik, benim atam maymun değil vs. boyutunda tartışırken adamlar uzun yıllar önce evrimin mantığını kavramış ve hayvancılıkta en verimli, en etli, en sağlıklı hayvanları çiftleştirerek kendi cinsini yaratmış. tohumda yine aynı şekilde, en iyileri eşleştirerek en iyi ürün nasıl yetiştirilere kafa yormuş. biz ise sadece ana maddeyi alıp, ekip büyütmüşüz. sonra da işte konya kadar hollanda tarıma hükmediyor diye goy goy yaparız.

uzun bir yazı oldu, farkındayım. ama işte maalesef, yediğimiz domateslerin lezzetsiz olması bu yüzden. kendi ata tohumlarımızı ıslah etmediğimiz için damağımıza uygun domatesler, verim olarak düşük kalıyor ve ya üretilmiyor ya da üretildiğinde pazar fiyatının üstünde oluyor. damağımıza uygun olan, ithal tohumlar ise yüksek fiyatlı olduğu için maalesef alınamıyor. alınsa dahi çok az üretiliyor ve elde edilen domatesin de fiyatı yüksek oluyor.

onun yerine de çiftçi kâr etmek ve yüksek verim elde etmek için bu yediğimiz lezzetsiz domatesleri üretiyor. çünkü çiftçinin önceliği verimden para kazanmak. sadece en yüksek verimi veren çeşitler, tadına bakılmaksızın tercih ediliyor. biz de paramız buna yettiği için bunu yiyoruz. yoksa kilosu 30 liraya aradığımız domatesler de var. ama biz onları alamıyoruz, dolayısıyla onlar da ihracata gidiyor. kendi domatesimizi elin oğlu yiyor.

bizi buna mahkum edenler utansın diyeceğim de utanacaklarını sanmıyorum. zira kendileri sebzenin, meyvenin en iyisini yiyor.