HAVACILIK 6 Kasım 2018
138b OKUNMA     901 PAYLAŞIM

Uçuş Ekibinin İnanılmaz Hatasıyla Meydana Gelen 19 Eylül 1976 Isparta Uçak Kazası

19 Eylül 1976'da THY'nin İstanbul - Antalya seferini yapmakta olan Boeing 727 tipi "Antalya" yolcu uçağı, Isparta'da düştü. 154 kişinin hayatını kaybettiği feci kaza nasıl meydana geldi?


takvimler, 19 eylül 1976'yı göstermekte

thy’nin, tc-jbh çağrı kodlu, filoya katılalı daha henüz iki senesi dolmamış, yakışıklı boeing 727/2f2, antalya tayyaresi, yeşilköy havaalanı, eski terminal binası üzerindeki uçuş kulesinin tam önünde park halinde istanbul-antalya seferine hazırlanmakta, saatler gece 22.45 sıralarını göstermektedir. 

tesadüf ya; o yıllarda yeşilköy kulede görev yapan hava trafikçi yakın akrabam, korhan akşit de o gece kulede nöbetçi ve nöbetini tamamlamak üzeredir. rahmetli celal topçuoğlu kaptan, korhan abinin kulede nöbetçi olduğunu fark eder etmez, yakın dostlukları münasebetiyle, “ korhan, hadi gel, seninle bir antalya yapıp dönelim,” der ve korhan’ı, kokpite davet eder. korhan, aldığı bu davet üzerine nöbeti arkadaşına devrederek, kule merdivenlerini dörder beşer, atlayıp koşar adımlarla aşağıya inerek park halindeki tayyareye geçer ve doğruca kokpite yönelir. yönelmeye, yönelir ama, birde ne görsün? kokpit’teki misafir koltuğunda bir şahıs oturmaktadır. merhabalaşma ve kısa süren diyaloğun ardından bu kişinin, yeşilköy dış hatlar terminalinde görevli bir gümrük muayene memuru olduğu anlaşılır. korhan, her ne kadar kaptanın misafiri olduğunu, birlikte antalya’ya gideceklerini söylese de muayene memuru, antalya havaalanı, dış hatlar terminalindeki gümrüklü yolcularda yığılma olması nedeniyle geçici görevle acil olarak antalya’ya çağırıldığını, yolcu kabininin full dolu olması nedeniyle oturacak yer bulamadığı ve başka bir alternatifi olmadığı için kokpite girdiğini söyler. bunun üzerine korhan, yapacak bir şey olmadığını anlayıp kokpitten çıkarak tayyareyi ön kapıdan tam terk etmeye hazırlandığı sırada, rahmetli topçuoğlu kaptan ile karşılaşır uçağın merdivenlerinde.

topçuoğlu kaptan sorar, “ hayırdır nereye gidiyorsun korhan?..” diye. korhan abi, bu soru üzerine, içeride oturacak yer olmadığını, kokpitte, acil antalya’ya gitmek durumunda olan bir gümrük muayene memurunun oturduğunu söyler. rahmetli topçuoğlu kaptan, bu cevap karşısında hiddetlenir ve “kimmiş o, kime sormuşlar, kimden müsaade almışlar da kokpite girmişler?..” diyerek, hemen korhan’ın koluna girer ve tekrar tayyareye sokar. birlikte kokpite geçerler, akabinde de kaptan, kokpitteki muayene memurunu emrivaki ve usulsüz bu davranışından dolayı azarlar… ancak zavallı muayene memuru, ecelin kapısını çalmakta olduğunun farkında olmadan, aynı mazereti yineler topçuoğlu kaptana. aslında korhan abi hariç, hiç kimse farkında değildir, o pazar gününün ürpertici gece karanlığında ölüm yolculuğuna çıkıldığının. topçuoğlu kaptan, her ne kadar söylense de o da anlamıştır artık yapılacak bir şey olmadığını ve istemeye istemeye rıza göstermiştir bu davetsiz misafirin onlarla birlikte ömrünün sonuna doğru ecele uçmasına… son olarak, rahmetli topçuoğlu kaptan, korhan’a dönerek, “ söz sana, bir dahaki sefere seni avrupa’ya götüreceğim, hadi çık yukarıya, bizi sen kaldır,” der ve orada vedalaşırlar. o geceki görüşmede son görüşmeleri olur zaten. korhan, kaptanın bu ricasını derhal yerine getirir ve tekrar kuleye çıkarak tayyareye kalkış müsaadesini verir. kalkış müsaadesi alan tc-jbh,(tango, charlie - julliet, bravo, hotel) uçuşla ilgili tüm prosedürleri tamamlayarak kalkış için yeşilköy rwy 06-24’e (sıfıraltı-ikidört pisti) yönelir ve kalkışını tamamlayarak gözden kaybolur. 

buraya kadarki kısım, hikayenin birinci bölümüydü.

gelelim ikinci ve son bölüme

korhan abinin anlattığına göre, kalkış sonrası, topçuğlu kaptan ile tayyarenin frekanstan çıktığı, yalova’ya kadar ara, ara sohbet etmişler. orta yaşta olanlar iyi hatırlar; 70’li yıllardaki trt döneminde televizyonda bir boya reklamı vardı, “merbolin boyacının aşkı,” diye. bu reklamda, balıkçı teknesi içinde rol alan ve reklam müziğine eşlik edip şarkı söyleyen manken de, rahmetli topçuoğlu kaptanın kızıdır… o gece kalkıştan sonraki sohbette kaptan, kızının manken olması, televizyon reklamlarında oynamasından hoşnut olmadığı, ama kızına bir türlü söz geçiremediğinden yakınmıştır korhan’a, kızımla başım dertte diyerek… bu ayrıntıyı da, anlatmadan geçmek istemedim. 

neyse, biz tekrar işin uçuş faslına dönelim. o gece uçağı, antalya’da teslim alacak bir de görevsiz pas ekip bulunmaktadır tayyarede. pas ekipteki kaptanlar ve uçuş mühendisi, (boeing 707,727 ve dc-10’larda pilotlara ilaveten birde uçuş mühendisi bulunurdu kokpitte.) haliyle topçuoğlu kaptanın arkadaşları olduğu için kalkıştan bir süre sonra kaptan, idareyi mesul kaptan sacit soğangöz’e, yani ikinci kaptana (f/o) bırakıp, (o yıllarda ikinci kaptanlara mesul kaptan denilirdi.) kısa bir süreliğine arkadaşlarının yanına, arka tarafa geçer. işte ne olduysa, bu dakikalardan itibaren olanlar olmaya, ecel ağlarını örmeye başlar... yerel saatle 23.11’de, yani kalkıştan tam 26 dakika sonra soğangöz kaptan, çok enteresan ve anlaşılamayan bir sebeple, daha henüz isparta semalarındayken antalya kuleyle temasa geçerek, antalya pist ışıklarını gördüğünü rapor edip, rwy 36 pist için direk yaklaşma talebinde bulunur ve akabinde de kulenin izni olmadan alışkanlık sonucu alçalmayı başlatır. 

antalya kule, “ nereye alçalıyorsunuz? daha ….. dakikalık yolunuz var, sizi radarda da çıplak gözle de göremiyoruz bu bölgede!..” diyerek müdahalede bulunsa da. soğangöz kaptan, esenboğa da dahil olmak üzere, antalya kulenin tüm uyarı ve müdahalelerini, cvr, (cocpit voice recorder) / kara kutu kayıtlarından anlaşıldığı kadarıyla, “size mi inanayım, gözüme mi?..” diyerek dikkate almayıp, kuleyi de bir güzel fırçalayarak kendisini, mürettebatını ve yolcularını ölüme götüren dönüşü olmayan yoldaki tehlikeli alçalışına ısrarla devam eder. yolu ısparta’dan geçenler iyi bilir, ısparta’da bulunan askeri birliğin hemen yanında, 4.000 metre uzunluğunda bir bulvar bulunmaktadır. bulvar, sağlı sollu, düzenli bir biçimde aydınlatıldığı ve hava yoluyla ısparta’ya yaklaşırken üzerinden geçildiği için, 4 km uzunluğundaki ısparta bulvarı’nın ışıklarını soğangöz kaptan, uzaktan pist ışıkları olarak algılamış ve güllü mahallesi üzerine 150 metre irtifaya kadar tehlikeli alçalışına devam etmiştir. 

bu sırada yolcu kabininde bulunan ve erken alçalmayı fark eden topçuoğlu kaptan, derhal kokpite geçip duruma müdahale etse de karayoluna inildiği (cvr: “aaaaa, pistte kamyonlar, arabalar var!..) ve dağlar fark edildiğinde artık çok geç kalınmıştır. topçuğlu kaptanın acil tırmanışa geçip irtifa kazanmak için pratt & whitney jt8d-15 motorlara yırtarcasına verdiği tam takat, tayyarenin kargo, yolcu ve yakıt yükünün full seviyede olmasından dolayı işe yaramamış ve tayyare, içine girdiği vadinin sağ yamacına, sağ kanadından çarparak, çarpmanın şiddetiyle, vadinin sol tarafına doğru fırlayıp, karatepe olarak bilinen dağa çarparak parçalanmış ve talihsiz kazada 8’i mürettebat olmak üzere 154 kişi, feci şekilde hayatını kaybetmiştir. 

bu kaza, ifr (instrument flight rules), yani alet uçuşu yapan boeing 727, thy tayyaresinin, aynı şartlarda devam etmesi gerekirken görevli uçuş ekibinin inanılmaz hatasıyla, vfr (visual flight rules) şartlarda, görerek devam etmesi ve yaklaşması sonucunda meydana gelmiştir. antalya havalimanı’na rwy36 (üç-altı pisti) yaklaşımı, dağları geçer geçmez, alçalmayı gerektiren ve çok az kullanılan bir şekildir. rwy32’nin bitiminde başlayan karanlık deniz ile ısparta şehrinin hemen arkasında başlayan karanlık dağ yapısı kanımca pilotu/pilotları yanılgıya sürüklemiş , ısparta şehrinin hemen arkasındaki karanlığın önündeki ışıklar ise rwy36 pist ışıkları olarak algılanmıştır. kazaya uçuş aletlerinin pilotu/pilotları yanıltan katkıları ya da pilotun/pilotların tayyareyi farklı bir vor’a (veryhigh omnidirectional range) yanlışlıkla bağlamış olmaları da etken olmuş olabilir tabii ki. bu da ayrı bir araştırma sebebidir…

yazar: firuz altıngöz

Kaza sonrasına dair bir video - AP


1975'ten Beri Sırrı Çözülemeyen, 42 Kişinin Öldüğü THY Marmara Denizi Uçak Kazası