BİLİM 16 Kasım 2017
18,9b OKUNMA     704 PAYLAŞIM

Ufak Parçalara Değil, Bütünün Kendisine Bak: Bilinç Kavramını Açıklayan Emergent Property Hali

Bilinci ve doğadaki envai çeşit çoklu yapıyı anlayabilmek için tek tek yapıyı oluşturan parçalara değil, bütünün kendisine bakmak lazım.
iStock


karmaşık bir sistem bileşenlerine ayrıldığında yitirdiği özelliklerine emergent property denir. yani bir bütün, parçalarının toplamı olarak düşünüldüğünde kaybedilen bir şey varsa bu emergent property'lerdir.

fakat biraz dikkat etmek lazım. bu ancak, complexity theory bağlamında geçerli olacak bir tanımdır. yani örneğin kelimeleri düşünelim tek tek. bunların tek yapıtaşları harflerdir. ama harf harf bakarsak kelimelerin/cümlelelerin semantics denilen taşıdıkları anlamlarını göremeyiz. fakat biliyorum bir b, bir o, bir de k harfini alıp yan yana yazarsam, bir şeyler anlatabilirim. burada emergent (yeni ortaya çıkan) bir olay yok çünkü dizaynır (ben), harflerin ilişkisini ve bunların sonucunu öngörebiliyorum. dolayısıyla bu daha genel anlamda holistik (bütünsel) - reductionist karşıtlığına bir örnek teşkil eder sadece.


fakat şimdi şu beylik örneği düşünelim

bir nöron threshold bazlı elektrokimyasal amplifier'dan ibarettir. giriş (input) belli bir voltajın üstündeyse, bunu çıkışlarına (output) iletir. ama her nöronun ortalama 10 bin ucu var ve hepsi birbirine bağlı milyonlarca nöron düşünüldüğünde, bir yerden gelen bir input, bir kaç saniye içinde muazzam pattern'lara (katman) sebebiyet verecektir. bu sinyal pattern'ının içeriği, nöronların birbirine bağlanış şekline bağlı (feedback derecesi mesela) ve bu bağlanış belli şartlara uygunsa ve yeteri kadar nöron varsa, bilinçsel aktiviteler meydana gelir.


bu aktiviteler her adımda daha büyük pattern'lara sebebiyet verecek, daha üst seviyedeki farkındalıklara yol açacaklar. mesela açlık hissini taşıyan sinirler, hafızadaki çeşitli bölgelere sıkıca bağlılar ve onlar da bizim görme sinirlerimizde bir tavuk budunu canlandırmamıza neden oluyorlar, o da ağzımızı sulandırıyor, tavuk aramaya başlıyoruz, onu bulmak için strateji geliştiriyoruz yine önceki tecrübelerimizden yararlanarak vs.

şimdi dandik nöronların bu şekilde karmaşık feedback mekanizmalarıyla birbirine bağlanıp giderek daha üst seviye sistemler oluşturmak aracılığıyla bu çeşit bilinç aktivitelerine yol açmaları, bilincin bir emergent property olduğuna işaret eder. zira nöronlar tek tek incelendiğinde o "bilinç" bulunmaz, hiçbir nöronun veya bağlantının içinde saklı değildir bilinç. bilinç bu sistemin bir araya gelişinden, yani daha da karmaşıklaşmasından "emerge" eder.

hep bahsettiğim bir örnek de karıncalar

tıpkı nöronlar gibi onlar da aptallar, belli kimyasal maddeler belli sıklıkta ve şiddette oldular mı önceden tahmin edilen basit tepkiler veriyorlar. ama 20 bin tanesini bir araya koyup, 10 dakika sistemin stabilize olmasını beklediğimizde, tıkır tıkır işleyen bir koloniyle karşılaşırız. koloniyi kim yönetiyor? hiç kimse. hepsi birbirinden aptal ve tepeden inme bir yönetim için gerekli mesajlaşma sistemleri de yok. ama koloni çok zekice yapılanıyor ve akıllı tepkiler veriyor. öyleyse bu zeka nerede? bilinç örneğindeki gibi burada zeka koloninin "kendisinde". karıncalara tek tek bakarsak, yani sistemi temel taşlarına indirgersek bir halt bulamayız, indirgemecilik çıkmaz sokağa götürür bizi.



zaten karınca kolonilerinin zeka belirtileri gösterebilmeleri için de tıpkı nöronlardaki gibi belli büyüklükte olmaları ve haberleşme yollarının açık olması lazım (feedback derecesini arttırmak için, yine tıpkı nöronlardaki gibi, yani nörotransmitter'lar bazı uyuşturucularla bloke edilirse bilinç azalır) ve işin ilginç yanı ortada bir kritik eşik var. yani 9 bin karıncalık bir koloni, 10 bin karıncalık bir koloniden biraz daha az "zeki" iken, 8800 karıncalık bir koloni, epey dağınık oluyor, 8400'de ise koloni değil, başıboş dolaşan karınca sürüsü halini alıyor. (rakamları özenle atılmıştır)

bilinç de neredeyse tüm emergent property'ler gibi ya olan ya da olmayan bir şey değil, değişik derecelerde olabilen ama bir eşikten sonra tamamen kaybolan bir kavramdır.

fizik, kimya, biyoloji, psikoloji ve sosyal bilimler, sırasıyla daha üst düzey bilimlerdir ve beynin anlaşılması için hepsinin kullanılması şarttır. örneğin teorik fiziğin tüm sırlarını çözsek bile mutasyonların mekanizmasını salt bu şekilde anlamak zor olur çünkü orada sisteme bir üst seviyeden bakıp, emergent propertyleri (kimyasal tepkimeler ve onların da karmaşıklaşmasıyla oluşan biyolojik sistemler, vs) yakalamamız lazım.

manzaranın güzelliğinin görülebilmesi için, aynı resme değişik uzaklıklardan bakılması şart.