Victoria Dönemi Sanatçılarının Resimlerine Yansımış Enteresan Kadın Tasvirleri
istatistiki olarak erkekler kadınlardan dört kat daha fazla boğuluyor. ancak victoria döneminde, boğulmuş kadın imgesi bir ikon haline geliyor ve viktorya dönemi sanatçıları, boğularak ölmeyi düşmüş meleklere çok yakıştırıyorlar.
suda boğularak ölme, ölüm şekilleri içerisinde en dehşetli olanlarından biri. ancak trenin önüne atlayan anna karerina’nın ölümü düşünüldüğünde, meftanın fiziksel bütünlüğü ve dolayısıyla güzelliği hala devam ediyor. bir tür uyuyan güzel.
thomas hood , 1844 yılında the bridge of sighs (ahlar köprüsü) isimli bir şiir yazıyor ve thames nehrine atlayarak intihar eden bir kadının öyküsünü anlatıyor. george frederic watts, 1850 yılında bu şiirden esinlenerek founded drowned isimli tablosunu yapıyor.
found drowned
ruh sağlığı: viktorya dönemi sanatçıları, kadınları, olan olaylardan daha çok etkilenen, ruh sağlığı daha çabuk bozulan ve bu yüzden de intihara daha meyilli zayıf varlık olarak tasvir ediyorlar.
drowned drowned
düşmüş kadın: bu dönemde kadınlar kabaca üç kategoriye ayrılıyor. evdeki melekler, düşmüş melekler ve fahişeler.
1854 yılında coventry patmore, angel in the house isimli, ideal bir kadının nasıl olması gerektiğini tasvir eden bir şiir yazıyor. şiir sönük. ancak bir tabir olarak kalıyor. 1931 yılında virginia woolf, “evdeki melek’i öldürmek kadın yazar için uğraşısının bir parçasıydı” diyor.
insanlar daha iyi bir hayat için büyük şehirlere akın ediyorlar ancak şehirlerin bir şey vaad ettiği yok. dante gabriel rosetti, found isimli şiirinde ve aynı isimli resminde, londra’ya buzağı satmak için gelen bir çiftçinin, yol kenarında gördüğü fahişenin, eskiden hoşlandığı kız olduğunu fark etmesini anlatır.
found
senin annen bir melekti yavrum klişesindeki fallen angel, sınıfsal bir kavramdır ve çoğunlukla alt tabakadaki kadınları içermez. fahişeleri, düşmüş meleklerden ayıran çok önemli özellikleri vardır. para kazanırlar ve bu yüzden evliliğe bağımlılıkları yoktur. tam da bu yüzden düşmüş melekler, fahişelere göre toplumu daha az tehdit eder ve bundan dolayı da bağışlanabilir. tabii bağışlanan şey, kendisi değil hatırasıdır.
vafitzm: kadın karakterlerin, suya atlayarak intihar etmeleri, aynı zamanda vaftizm çağrışımlıdır.
ophelia’nın yeniden keşfi: hamlet karakterlerinden olan ophelia, victoria döneminden önce de diğer sanat eserlerine esin kaynağı oluyor. ancak daha çok, kafayı yemiş kadın imgesi ile. victoria döneminde ise ölümüne odaklanıyorlar. bir de bıyık altından gülüyorlar " madem boğuldu o zaman hamlet'e verdi" ve ophelia daha popüler bir karakter halini alıyor. 1851 yılında sir john everett millais, ophelia isimli tablosunu yapıyor.
ophelia
ölümü estetize eden 19. yüzyıl, kadın ile boğulmayı; erotizm ile sofuluğu birbirine bağlayan ikonografik bir dil yaratıyor. şairin şiirinde, thames nehri kenarında ağır adımlarla yürüyen kadın tasviri yapması viktorya dönemi okurları için yeterlidir. gözlerinin önünde manzara tüm netliği ile canlanır. kadının geçmişinde bazı noktalar! vardır ve birazdan kadın kendini nehrin karanlık sularına bırakacaktır.
ancak ölüm bile her zaman yeterli değildir. cansız bedenin içinde yüzdüğü tekinsiz su, kadın cinselliğinin ölümünden sonra bile tehdit edici olmaya devam ettiğini sembolize etmektedir. millias'ın ophelia'sında tedirginlik hissetmemizi sağlayan, ophelia için gireceğimiz suyun tekinsizliğidir.
popüler kültürde ophelia etkileri:
where the wild roses grow
fakat bunların tümü viktorya dönemine ait birer çarpıtma. çünkü istatistikler 19. yüzyıl ingiltere’sinde de kadınların intihar oranlarının erkeklere göre daha düşük olduğunu gösteriyor.
yine aynı şekilde, adrenalin ve testosteron kombosu yüzünden erkekler, yeterli risk analizi yapamıyorlar ve istatistiki olarak kadınlara göre daha çok suda boğuluyorlar.