PSİKOLOJİ 11 Şubat 2021
36,7b OKUNMA     302 PAYLAŞIM

Yalnız Kalamadan Yapamayan Introvertler, Uzun Süre Yalnız Kalamadığında Ne Hisseder?

Kısaca içedönük şeklinde tanımlayabileceğimiz introvert kişilikler, sosyalliğe çok da yatkın olmamasıyla tanınıyor. Böyle bir Sözlük yazarı da uzun süre yalnız kalamadığında neler hissettiğinden bahsetmiş, tam anlamıyla empati yapılası bir yazı.

introvertler, intovertlerimiz… aşırı sosyallik gazilerimiz… pandeminin psikolojik sonuçlarıyla en fazla karşı karşıya kalan insan gruplarından biri bunlar.

introvertler hakkında en yanlış bilinen bilgi onların içe kapalı, çekingen, sosyal becerileri olmayan insanlar olduklarıdır. halbuki introvertler de insanlarla gayet güçlü ilişkiler kurabilirler, sadece bunu farklı bir yöntemle yaparlar.

insanlarla vakit geçirmek belirli bir enerji gerektirir. bazı insanlar (extravertler) bu enerjiyi diğer insanlarla etkileşim kurarak aldıkları için uzun süreler boyunca sosyalleşebilirler. introvertler ise bu enerjiyi kendi içlerinde üretirler, sosyalleşme sırasında bu enerjilerini tüketir ve yorulurlar. daha sonra bu enerjiyi yeniden üretmeleri, yani kendilerini şarj etmeleri için yalnız kalmaları gerekmektedir. introvertler de gayet sosyalleşebilir ve diğer insanlarla birlikte harika zaman geçirebilirler, ancak onları farklı kılan şey sosyalleşmeden sonra kendilerini yeniden şarj etmeleri için yalnız kalmaya ihtiyaç duyduklarıdır. bir introvert de çılgın partilere katılabilir, rock konserlerinde kendilerini dağıtabilir; ancak bunları yaptıktan sonra kendilerini şarj edebilmeleri için ertesi gün kitap okumak, dizi/film izlemek, oyun oynamak gibi bireysel aktivitelerde bulunmaları gereklidir.


peki, introvertler kendilerini şarj etme fırsatını bulamadıklarında ne olur?

uzun süre sosyalleşmeye maruz kalarak hayata devam etmek zorunda kaldıklarında, yani “şarjları bitince” neler yaşarlar? pandemi nedeniyle aylar sonra ilk defa yalnız kalarak hayat ışıltısını yeniden kazanmış bir introvert olarak tespitlerim şöyle:

-daha önce yaşadıklarınıza asla benzemeyen ve insanı tır çarpmışa çeviren devasa bir mental yorgunluk. koşu bandında koşarken yorulursunuz da koşu bandını durdurup aşağı inersiniz ya, öyle bir yorgunluk. tek fark hayatı durdurup aşağı inemiyor olmanız. bir süre sonra düşünme yetinizi kaybedip sadece sürüklenmeye başlıyorsunuz.

-doğru kelimeleri bulamama. önemli bir nokta tartışırken ağzınızdan çıkanla söylemek istediğiniz arasında büyük bir fark olması durumu. bunun söylemek istediğiniz şey olmadığını bilmenize rağmen daha iyisini bulamayacağınızı bildiğiniz için yine de çıkar ağzınızdan. hayat çoktan seçmeli bir sınav olsa aklınızdakine en yakın seçeneği seçebilirdiniz belki ama öyle olmadığı için insanlarla iletişimde büyük sorunlar yaşarsınız. hayır, gündelik hayatında bu sorunu asla yaşamayan biriyim, aksine, benim işim doğru kelimeleri bulmak. ama işte uzun süre şarj olamayınca sonunda benim işlemci ısındı ve makine teklemeye başladı. bluetooth kulaklıklarda şarj azalınca ses boğuklaşır ya, aynı durum.

-sürekli tehdit altında olduğunu hissetmek. her insani etkileşim zul haline geldiği için bir süre sonra bilinç altım her türlü iletişimi istenmeyen sonuç, iletişim girişimlerini de tehdit olarak algılamaya başladı. çalan telefonu “ne var lan ne var” diye bağırarak açmak, sokakta omzumdan dürten kişinin elini iterek üzerine yürümek (ateşin var mı diye soracakmış) ve trafikte selektör yakan adama el frenini çekerek karşılık vermek (farları açmayı unuttuğumu söyleyecekmiş) atlattığım ufak gerginlikler. (ilgili kişilerden gerekli özürler dilendi.)


-algıların zayıflaması. bir türlü içinde bulunulan ortama entegre olamama durumu. sanki etrafımda görünmez bir cam fanus varmış da ortamla bütünleşmemi engelliyormuş gibi. haliyle içinde bulunduğum ortamda neyin doğru, yanlış veya normal olduğuna dair algılarım kapanmıştı. çoğu zaman ne yaptığımı bile bilmiyordum, tek yaptığım diyaloğun bitmesini dört gözle beklemekti.

-aşırı kötümser bir overthinking: hem normal şartlarda asla takılmayacağınız küçük noktalara takılma, hem de bunun en kötü sonuçlarını düşünme durumu. dünyanın bütün depresif, endişeli ve olumsuz düşünceleri beyinde isyan çıkarmış ve kontrol altına alınamıyormuş gibi. ve buna eşlik eden devasa bir şüphe dalgası. her şeyden, ama en çok da kendinden şüphe etmek. sadece insan ilişkilerinde değil, iş hayatında, trafikte vs. aklınıza gelen her yerde.

eyyy yalnız yaşamayan intovertler! eeey benim sosyallik gazileri can yoldaşlarım! biliyorum pandemi süresince siz de benzer şeyler yaşadınız. sakın sorunu, eksikliği kendinizde aramayın. aynı şeyleri milyonlarca insanın yaşadığını unutmayın.