KÜLTÜR 16 Nisan 2019
48b OKUNMA     826 PAYLAŞIM

Yanan Notre Dame Katedrali Neden Benzersiz Bir Kültür Mirası?

Dün, Fransa yerel saatiyle 18:30 civarı başlayan yangında, Paris'in simgelerinden Notre Dame Katedrali'nin önemli bir kısmı tahrip oldu. 1163'te yapımına başlanan ve bitimi 200 yıl süren katedralin yanma sebebi, yeniden inşa edilip edilemeyeceği, eski haline dönüp dönemeyeceği şimdilik meçhul ama neden önemli olduğunu söyleyebiliriz.
iStock

yanan şey tam olarak nedir, ilk bir onu anlayalım

yanan şey; tüm dünyada, mimarlık ve sanat tarihi derslerinde adı verilen ilk birkaç gotik dönem eseri örneklerinden biri. şu an kül oluşunu izlediğimiz şey "fransızların ilgi alanı, hristiyanların kutsalı, katoliklerin mabedi, aman bana ne!" denebilecek bir şey değil. ortak insanlık tarihinin, kültürünün, mirasının bir değeri. yapının içi bomboş bile olsa yanışı çok büyük bir kayıp olabilecekken, bir de içi ağzına kadar sanat eseri ve tarihi mobilyayla (bir kısmı yenileme çalışmaları sebebiyle önceden tahliye edilmiş olsa da) dolu!

genel kanıya göre gotik sanat, 12. yüzyıl ortalarında ve fransa'da ortaya çıkıp, başka ülkelere yayılarak 15. yüzyıl ortalarına kadar sürer. yine de ömrünü en baskın ve en uzun sürdürdüğü coğrafya fransa'dır. gotik sanatın ortaya çıkışı, 1122-1151 tarihleri arasında, paris yakınlarındaki saint-denis manastır kilisesi'nin başrahibi suger'ın, kiliseyi yeniden inşa etmesi sırasında, yapıya doğu bölümünün eklenmesiyle gerçekleşir. fransa kraliyet gücünün artması ve fransız hakimiyetinin yayılmasıyla, 1250'den sonra gotik sanat fransa sınırlarının dışına taşar, 1250-1350 yılları arası en güçlü dönemini yaşar, 1380-1425 tarihleri arasında tüm avrupa'ya ulaşır ve uluslararası bir bilinirlik kazanır.

mimari, gotik sanat anlayışının en önemli koludur. gotik tarz, kendinden önceki sanatsal dönemden farklı olarak, şehirlerin merkezinde yer alır. gotik sanatın en önemli eserleri olan katedraller şehirlerin gücünü gösterir. önceki sanatsal dönemlerin aksine, bu eserler şehirlere ruhani bir görünüm de verir. katedrallerin hepsi, gotik formda resim, vitray ve heykeller barındırırlar. 

böylesine bir eserin bir şehirden yok olması veya karakteristik özelliklerini yitirecek ölçüde zarar görmesi, bir şehre kimliğini kaybettirecek niteliktedir; hele ki bu şehir, paris gibi bir dünya şehriyse. 


gelelim notre-dame de paris'in hikayesine

île de la cité adasında, seine nehri kıyısında yer alan notre dame, fransızcada "our lady" (hanımefendimiz) anlamına gelen ismiyle, meryem ana'ya atıfta bulunur.
paris katedrali, 1160 yılında "avrupa'nın krallarının bölge kilisesi" olmasının ve piskopos maurice de sully tarafından "mağrur görevi için yetersiz" bulunmasının ardından; sully'nin "paris piskoposu" unvanını almasıyla, kendisi tarafından yıktırılır. bir inanışa göre sully, paris'in yeni görkemli kilisesinin hayalini görmüştür ve orijinal kiliseyi bu hale getirmek istemektedir. kilisenin inşası için birçok evi yıktırır ve malzemelerin taşınabilmesi için yeni bir yol açtırır. 

1163'te kral vii. louis'in hükümdarlığı döneminde başlayan inşaatın temel taşını maurice de sully'nin mi, yoksa papa alexander iii'ün mü koyduğu bilinmemekle birlikte, her ikisi de temel atımında hazır bulunurlar. piskopos sully ömrünün büyük kısmını ve parasını katedralin inşaatına adar.

Maurice De Sully

1182'de apsis ve koro bölümü tamamlanır.
1196'da nave kısmı tamamlanır, piskopos sully ölür.
henüz sahın tamamlanmadan önce, 1200 yılları civarı, batı cephesinin ve dikkat çekici iki kulesinin yapımı başlar. katedralde, farklı yüksekliklerde farklı stillerin görülüyor olmasının sebebi, yapımı boyunca çok sayıda mimarın çalışmış olmasıdır.
1225 yılında batı cephesi tamamlanır.
1210 ve 1220 yılları arasında dördüncü mimar gül pencerenin hizasını görür.
1245-1250 yıllarında batı kuleleri ve kuzey gül pencere tamamlanır.
katedralin tamamlanması ise 1345 yılını bulur.
5500 metrekarelik bir alanı kaplayan katedralin; heykelleri, işlemeli pencereleri ve 10 adet dev çanı haricindeki en belirgin özelliklerinden biri, dış duvarlara destek sağlayan ve adeta bir iskelet sistemini andıran formlardır. 


yıllar içinde kiliseye birçok org getirilir fakat bunların hiçbiri binanın yapısına uygun bulunmaz

ilk uygun org, clicquot firması tarafından 1700'lü yılların başlarında tamamlanır. clicquot'un eserinin bir kısmı günümüze kadar dayanır, fakat org 19. yüzyılda aristide cavaillé-coll tarafından neredeyse yeniden yapılmıştır. katedral de, org da paris'in en büyüğü değildir, fakat notre dame'nin piyanisti şehrin en kıdemlisi sayılır. bu durumun 18. yüzyılda oluşturduğu rekabet ortamı sebebiyle, unvan verilen dört piyanistten her biri, yılın üç ayı boyunca katedralde çalacak şekilde görev dağılımı yapılır. 1900-1937 yılları arasında görev yapan louis vierne, kilisede çalan en iyi piyanist kabul edilir. başta pierre cochereau olmak üzere, sonradan çalan tüm org sanatçıları, önemli katkılarda bulunurlar. her şeye rağmen, bugün bile orgun orijinal tınısının cavaillé-coll versiyonuna ait olduğu düşünülmekte ve orgun yaptığı en iyi enstrümanlardan biri olduğu kabul edilmektedir.

hristiyanlığın fransa'daki sembolü olarak kabul edilen katedral, özellikle fransız ihtilali sırasında ciddi zarar görür ve birçok kez restorasyon çalışmasına tabi tutulur. 

1804'te napoleon bonaparte, fransa imparatoru olarak burada taç giyer, böylelikle katedral bir kez daha tarihe tanıklık eder. 

Jacques-Louis David, Le Sacre de Napoléon, (1805-1807)

birçok tarihi yapıdan farklı olarak, notre dame katedrali, bir edebi esere konu olma ayrıcalığına erişir

victor hugo'nun 1831 tarihinde yayınlanan, kendisiyle aynı adı taşıyan, türkçeye notre dame'ın kamburu olarak çevrilen, notre-dame de paris adlı eserine. 1482 yılında, xı. louis dönemi fransa'sında, notre dame katedrali başta olmak üzere paris'in çeşitli mekanlarında geçen romanda; katedralin çirkin, kambur, yarı engelli fakat iyi kalpli zangocu quasimodo ile, manevi babası konumundaki, bakir kalması gereken, iç dünyası karanlık, çirkin ve yaşlı başrahip claude frollo'nun, genç, güzel ve çekici çingene kızı esmeralda'ya duydukları karşılıksız aşk sonucu yaşanan çatışmalar ve garip olaylar konu edilir.

19. yüzyıl başlarında paris şehir planlamacılarının, bakımsızlığından ötürü notre dame katedrali'ni yıktırmak istemeleri sonucu victor hugo tarafından halkın ilgisini buraya çekmek ve katedralin yenilenmesini sağlamak için yazılan eser, amacına ulaşır. roman, yalnızca notre dame katedrali'ni yıkılmaktan kurtarıp yenilenmesinde büyük rol oynamakla kalmaz, dünya edebiyat başyapıtları arasına girer ve hugo'nun kariyerinin en parlak dönemlerinden birini yaşamasını sağlar. 

eser ilki 1905 yılında "esmeralda" adıyla olmak üzere; esmeralda, notre dame de paris, the hunchback of notre dame (notre dame'nın kamburu) gibi isimlerle, bugüne kadar defalarca filme alınarak sinema ve tv'ye uyarlanır. 

zaman içerisinde hugo'nun bize anlattığı bu hikaye öyle sevilir ki, sonunda notre dame de paris ismiyle bir müzikale bile dönüşür

ilk olarak 1998'de, paris'te perde açan yapımın sevilen müzikleri riccardo cocciante'ye, sözleri ise luc plamondon'a aittir. sonradan sözleri ingilizceye çevrilerek de sahne alır. ilk sahneye konduğunda esmeralda'yı ünlü fransız şarkıcı helene segara'nın canlandırdığı müzikal, yıllar içerisinde türkiye de dahil olmak üzere dünyanın birçok ülkesinde sahnelenir ve yoğun ilgi toplar. guinness rekorlar kitabı'nda "ilk yılında en çok izleyiciye ulaşan müzikal" olarak yer alan ve 20 yılı aşkın süredir seyircisinin ilgisini hala çeken müzikal; vivre, belle ve le temps des cathédrales gibi unutulmaz şarkılarıyla da uzun yıllar müzik listelerinde üst sıralarda olmayı başarır. toplam 12 milyondan fazla bilet, 10 milyondan fazla dvd ve müzik cd'si satan; sekiz dilde, 20 ülkede, 4500'den fazla sahnelenen müzikal, bir başyapıt olarak nitelendirilir.

görüldüğü üzere notre dame katedrali, insanlık tarihine silinemez bir şekilde damga vurmuştur. bilinçli veya bilinçsiz olarak tamamen yanmasına bile sebep olsanız, tarih sahnesinden izlerini silemezsiniz.

Final yorumu

dünyadaki birçok kültürde ilk ve en önemli mimari yapıtlar mezarlardır. çünkü mimarinin ortaya çıkmasındaki temellerden birisi de hatırlatma/hatırlama arzusudur.
bizim için değerli olan bir şeyi unutmaktan korktuğumuz için hatırlatmak istediğimiz şeyi bize daima hatırlatacak bir yapı inşa etmek isteriz. dini yapılar da bu sebeple özeldir. simgesel değeri çok büyüktür. tarihi sadece kitaplardan değil yapılardan da okuruz. dünya üzerinde bu çapta önemli az bina vardır. 

birden fazla defa gidip görmüş biri olarak ave maria eşliğinde yangını gösterdikleri videoda bir tanıdığımı kaybetmiş gibi hissettim:


benimsediğim bir din yok ama bugün süleymaniye yansa (en korktuğun şeylerdir bunlar) koşa koşa gider, kurtulsun diye kalbimden geçen duayı okurdum. bunun dinle alakası yok, o binanın size hatırlattıkları, öğrettikleri ve sevdirdikleriyle alakası var.
insanlığın anıları yanıyor, çok üzgünüm.

Amatör Bir Mimarın El Atmasıyla Bitirilebilen Floransa Katedralinin 140 Yıllık İnşa Hikayesi