Anadolu Topraklarındaki İlk İmparatorluk: Hititler

MÖ 1600'lü yıllarda Anadolu'da güçlü bir imparatorluk kurmuş olan ve geniş bir coğrafyada hüküm süren Hititler'e dair merak edilenler.
Anadolu Topraklarındaki İlk İmparatorluk: Hititler

kadim asur koloni sisteminin çöküşüyle birlikte anadolu'da başlayan karanlık ve fazla belgelenememiş olan dönem mö 17. yüzyılın sonlarına dek sürmüştür. kaynak sayısının yeniden arttığı dönemde ise bölgenin, anadolu'ya ve kimi zaman suriye'ye geç bronz çağı'nın sonlarına dek hakim olacak tek bir hanedanın, yani hititlerin otoritesi altında birleştiği görülür. yine, ön asya'nın bu savaşçı ve dirayet sahibi kavminin yayılmacı politikalara olan eğilimleri de, ortaya çıktıkları ilk günden itibaren kendini gösterecektir.

1. hattuşili ile 1. murşili'nin güneydoğu anadolu ve kuzey suriye'ye düzenlediği bir dizi askeri sefer, hititlerin beynelmilel siyaset sahnesinde ilk defa hakimiyet tesis etmesine olanak tanımıştır. nitekim 1. murşili, mezopotamya içlerine dek inerek babil'e kadar uzanmış ve bu seferin kısa vadeli sonucunda hititler, anadolu'yu mezopotamya'ya bağlayan ticari yolları kontrolleri altına almışlardır. ancak anadolu'nun çobanları'nın gerçekleştirdiği bu askeri harekatın bilhassa kültürel tarih üzerinde çok daha geniş kapsamlı bir etkisi olacaktır, zira hititler söz konusu seferler esnasında suriye'den çivi yazısını ithal edeceklerdir. hitit diline uyarlanacak olan bu yazı da, günümüzde onların tarihini ve kültürünü incelememize olanak tanıyan binlerce tablette kullanılacaktır. başlıca arşivler, krallığın başkentinde, yani mö 2. binyılın en büyük şehirlerinden biri olan hattuşaş'ta (bkz: boğazköy) gerçekleştirilen arkeolojik kazılarda gün yüzüne çıkarılmıştır. mevzubahis kalıntıların büyük bir kısmı ise mö 13. yüzyıla yani başkentin nihai dönemine tarihlenmektedir: büyük ölçüde zeminin engebeli oluşunun sağladığı doğal savunma sistemini temel alan görkemli surların içerisinde, kraliyet sarayı ile daha çok tapınakları içeren aşağı ve yukarı şehrin yer aldığı akropol bulunmaktadır. aynı şekilde, ülkemizde araştırma yürütülen ve son derece önemli buluntuların gün yüzüne çıkarıldığı diğer hitit merkezlerinin en önemlileri tapigga, sarissa ve şapinuva'dır. yine, geç bronz çağı'nda hitit imparatorluğu'nun bir parçası olan suriye'deki ugarit, katna, emar ve alalakh da hitit araştırmaları açısından kaynak teşkil eden yerler arasındadır. ayrıca el-amarna'da bulunan yazışmalarda da hatti'den söz edilmektedir ki; bu, hititlerin bölgede ne kadar önemli bir güç olduklarının bir diğer göstergesidir. hititlerden günümüze dek ulaşmış metinler arasında sayıları en yüksek olanlar ise dini içeriklidir. bu tabletler bizlere, hititlerin tarih boyunca temas ettiği kültler ve tanrılar konusunda ne kadar hoşgörülü bir medeniyet olduklarını göstermektedir. hatta hatti'nin 1000 tanrısı olarak ifade edilen ve bütün tanrıları bir devlet kültü altında bir araya getirme girişimleri de bu tavırlarının bir ifadesidir.

1. hattuşili ile 1. murşili'nin elde ettiği başarılardan sonra hitit krallığı için, muhtemelen hem hanedan kavgaları hem de düşmanlar saldırılarından dolayı bir zayıflama dönemi başlamıştır. telipinu döneminde bir canlanma söz konusuysa da, gerçek anlamda yeniden toparlanma ancak 1. / 2. tuthaliya'yla (mö 1420 -1400) birlikte gerçekleşmiştir. bu dönemde toprakların düzenli ve etkili bir şekilde yönetilmesi sayesinde krallık güçlenmiş ve büyümüştür. tuthaliya'nın başlattığı başarılı politikaları devam ettiren halefleri 1. arnuwanda ve 3. tuthaliya da, hititlerin yavaş yavaş büyük krallıklar kulübüne dahil olarak imparatorluk çağına giriş yapmasına imkan tanımışlardır. hitit imparatorluğu ile mısır arasındaki resmi ilişkilere dair en eski tanıklıklar yine, arnuwanda ile 3.tuthaliya'nın iktidarda oldukları dönemlere tekabül etmektedir. nitekim hitit başkentinin arşivlerinde, kuzey anadolu'da olduğu sanılan kuruştuma'dan gelen bir topluluğun mısır'a sürülmesiyle ilgili olarak iki devlet arasında imzalanan kuruştuma antlaşması'nın metni bulunmuştur. her ne kadar bu metin günümüze deforme bir biçimde ulaşmış olsa da, hatti ile mısır arasındaki ilişkileri eşitlikçi ve barışçıl anlamda tanımlayan maddeler içerdiği aşikardır. lakin bu barışçıl dönem mö 14. yüzyılın ikinci yarısında 1. şuppiluliuma'nın (mö 1355 - 1320) iktidarı esnasında sona ermiştir; zira bu kralın suriye'ye yönelik yayılmacı politikası, suriye - filistin bölgesinin idaresinin o ana kadar temel aldığı güç dengelerini alt üst edecektir. şuppiluliuma'nın seferlerinin başlıca sonuçları, mitanni'nin bu dönemden itibaren bağımsız büyük krallık statüsünü kaybederek bir hitit vasalına dönüşmesi ve kuzey suriye'de o döneme kadar mitanni'ye tabi olan bütün toprakların hatti tarafından ilhak edilmesi olacaktır. geleneksel olarak ve stratejik konum açısından en önemli iki merkez olan halep ve karkamış ile yeni elde edilmiş topraklar, şuppiluliuma'nın oğullarından ikisine verilmiştir. halep siyasi merkez işlevini hızla kaybedip fırtına tanrısı'nın kült merkezine dönüşürken, karkamış bölgesinin kralları da zaman içerisinde hitit kontrolündeki suriye'nin fiili valileri gibi işlev görecek ve krallık hiyerarşisindeki statüleri veliaht prensinkine benzeyecektir. şuppiluliuma'nın hakimiyeti altına aldığı diğer krallıklar ise (mukiş, ugarit, nukhaşe, amori, katna ve kadeş) hititlerin fethettikleri toprakları idare sisteminde temel bir unsur olan bağlılık antlaşmalarıyla uydu haline getirilen yerel hanedanların temsilcilerine bırakılacaktır. daha önceleri komşu krallıklarla eşit düzeydeki ilişkileri teyit etmek için kullanılan mezkur antlaşma modeli, imparatorluk çağında hitit krallarının suriye ve anadolu'da yürüttükleri askeri seferler sırasında fethettikleri krallıkların boyun eğmesini resmileştirip düzenlemek için başvurdukları ayrıcalıklı hukuki ve diplomatik bir araç haline gelmiştir. ortak noktası son derece standart ve fomüler bir yapı olan bağlılık antlaşmaları; komşu krallıklarla ilişkiler, saldırı ve savunma amaçlı askeri ittifaklar, haraç, sınırların tanımlanması, tahtın yasal varisinin korunması ve kaçakların sınır dışı edilmesi gibi konuları kapsayan maddeler içermektedir. bu antlaşmaların görece en önemli unsuru ise vassalın hatti tanrıları ve hitit krallarına etmesi gereken sadakat yeminidir.

şuppiluliuma'nın yayılmacı politikası kaçınılmaz olarak, hititlerin kontrolü altındaki bölgeyle komşu haline gelen mısır ile çatışmaya yol açmıştır. böylelikle iki krallık arasında başlayan gerilimli dönem, mısır'da "kralın karısı" anlamına gelen ünlü dakhamunzu olayı sonucunda silahlı bir çatışmaya yol açacaktır. bu hadisenin anlatıldığı ve şuppiluliuma'nın kahramanlıkları olarak bilinen tarihyazımsal eserde, kimliği günümüze kadar tartışmalı olmaya devam eden bir firavunun dul karısının şuppiluliuma'ya yazarak, mısır tahtında kendisine eşlik etmesi için ondan evlenmek üzere bir oğlunu istediği anlatılmaktadır. hitit kralı bu talebin karşısında bir süre kararsız kalmış olsa da, bilahare oğlu zannanza'yı göndermiş ancak prens mısır'a varır varmaz öldürülmüştür. bunun üzerine şuppiluliuma mısır'ı cezalandırmak üzere sefer çıkmış ve hatti ile mısır arasındaki ilişkiler o andan itibaren tamir olunamaz bir şekilde bozulmuştur. on yıllarca sürecek olan mücadelenin sonucunda da (neredeyse bir yüzyıl sonra) meşhur kadeş savaşı (mö 1285) gerçekleşecektir. şuppiluliuma'nın düzenlediği cezalandırma amaçlı seferin sonuçları arasında, askerlerin memleketlerine dönerken getirdikleri salgın hastalığın yayılmasının önemi de unutulmamalıdır; zira şuppiluliuma'nın halefi olan 2. arnuwanda tahtta birkaç yıl kalmasının akabinde bu hastalıktan mütevellit hayatını kaybedecektir.

2. arnuwanda'nın ölümü üzerine iktidarı devralan 2. murşili (mö 1318 -1290), hitit imparatorluğu'nun tarihinde büyük öneme sahip bir başka şahsiyettir. murşili'nin uzun dönemi, kralın bizzat kendisi tarafından hazırlattırılan on yıllık yıllıklar ve tam yıllıklar şeklindeki iki tarihyazımsal metin sayesinde büyük ölçüde yeniden kurgulanabilmektedir. eski krallık döneminden itibaren hititlerin kullandığı bir türün en üstün örnekleri olan bu yıllıkların murşili devrinin ilk on yılını kapsayan ilkinde olayların anlatımı özet şeklindedir, ikinci grup ise daha geniş bir süreyi kapsar ve daha ayrıntılıdır. murşili'nin anadolu ve suriye'deki vassallarına yönelik olarak yayınladığı antlaşmalar ve emirnameler ile kralın dindarlığına tanıklık eden mezkur yıllıklar, çağdaş olaylara dair atıflar ile tanrılara yönelik sayısız duayı da kapsamaktadır.

2. murşili'nin iktidarında hitit imparatorluğu, batı anadolu'daki arzawa krallığı'nı fethetmiş ve anadolu coğrafyasındaki hakimiyetini pekiştirmiştir. suriye'deki durum ise muhtelif vassalların zaman zaman başkaldırması ve mısır'la aralıksız bir şekilde süregiden çatışmalar hasebiyle daha da karmaşık hale gelmiştir. bilhassa firavun 1. sethi'nin suriye düzenlediği askeri seferlerle ve hititlerin amori ile kadeş üzerindeki kontrolü kaybetmeleriyle vaziyet daha da ciddi bir hal almıştır. mısır ile asıl çatışma ise 2. murşili'nin halefi olan 2. muwatalli'nin (mö 1290 - 1272) döneminde patlak vermiş ve 2. ramses ile yakındoğu'nun klasik dönem öncesi tarihinin en önemli olaylarından biri olan kadeş savaşı yaşanmıştır. neredeyse yalnızca mısır kaynakları sayesinde bilgi sahibi olduğumuz bu savaş neticesinde hititler, kaybettikleri toprakları geri kazanmış ve ülkenin sınırlarını tekrardan bir yüzyıl kadar önce şuppiluliuma tarafından kararlaştırılan hatta geri getirmeyi başarmışlardır.

2. muwatalli döneminde gerçekleşen bir diğer önemli hadise ise başkentin hattuşaş'tan, anadolu'nun güneyinde bulunan fakat yeri henüz tam olarak belirlenememiş olan tarhuntaşa'ya taşınmasıdır. bu kararın hattuşaş'ın kuzeyine yerleşen kaşka kabilelerinin sıklıkla tekrarlanan saldırıları sebebiyle mi yoksa muwatalli'nin dini reformuyla mı bağlantılı olduğu ise kesin olarak bilinememektedir. her halükarda hattuşaş, muwatalli'den sonra yeniden hitit imparatorluğu'nun başkenti olacaktır. tarhuntaşa ise kraliyet ailesinin yan bir koluna verilecek ve daha evvel bahsini geçirdiğimiz karkamış'a benzer bir statü elde edecektir.

ilerleyen yıllarda hatti ile mısır arasındaki statüko, 2. ramses ile 3. hattuşili (mö 1265 - 1240) arasında imzalanan bir barış antlaşmasıyla resmen teyit edilmiştir. iki hükümdarı süregelen ihtilafı diplomatik yollar ile çözmeye iten başlıca nedenler ise, her iki krallığın da başka düşmanların tehdidi altında olması ve en azından bir cephede çatışmaktan vazgeçmenin ikisi açısından da elverişli konumda bulunmasıdır. velhasıl bu antlaşma ile doğu akdeniz'in bir yüzyıllığına biri kuzeyli diğeri de güneyli olmak üzere iki büyük güç arasında bölündüğü teyit edilmiştir. ayrıca antlaşma öncesindeki müzakereler ve iki hitit prensesi ile 2. ramses arasındaki evlilik, saraylar arasında gerçekleşen ve hitit arşivlerinde bulunan yoğun yazışmalar sayesinde kapsamlı bir şekilde belgelenmiştir. aynı zamanda içeriği hasebiyle ittifak anlamına da gelen bu antlaşmayla birlikte hitit imparatorluğu son güçlü dönemini teşkil eden pax hethitica'ya girmiştir. nitekim 3. hattuşili'nin haleflerinin döneminin ana özelliği; bir yandan giderek artan otorite kaybı, diğer taraftan ise hem batı hem de doğu cephesindeki saldırılardan kaynaklanan istikrarsızlık ve zayıflık hali olacaktır. aynı şekilde, kaynaklardan da bu dönemde suriye'deki toprakların kontrolünden sorumlu olan karkamış kralının giderek güçlendiği ve hatti hükümdarının vassalları üzerindeki otoritesinin giderek azaldığı da gözlemlenebilmektedir. keza hititlerin çöküşünün akabinde kuzey suriye'de kendini hitit geleneğinin varisi ilan edenin karkamış olması tesadüf değildir.

sonuç olarak mö 13. yüzyılın sonlarından itibaren giderek artan zayıflama ve parçalanma sürecinin önü alınamamış ve hem iç hem de dış kaynaklı bir dizi faktörden dolayı (kurumsal kriz, topraklar üzerindeki kontrol kaybı ve deniz kavimleri olarak da bilinen halkların saldırıları başta olmak üzere) hattuşili'den bir kuşak sonra yani 2. şuppiluliuma döneminde (mö 1200 - 1190) hitit imparatorluğu tarih sahnesinden çekilmek durumunda kalmıştır.

konuya dair daha fazla bilgi edinmek isteyenlere amelie kuhrt'tan eski çağ’da yakındoğu, ord. prof. dr. ekrem akurgal'dan anadolu uygarlıkları ve trevor bryce'tan hititler: anadolu savaşçıları adlı eserleri tavsiye ediyorum.