Arabesk, İnsanı Tembelliğe ve Eylemsizliğe İten Bir Müzik Türü mü?
arabesk, türk toplumuna bir virüs gibi bulaşmıştır
insanları tembelliğe ve eylemsizliğe teşvik ederken mutluluğa ulaşmalarını ve iyiye dair olanı görmelerini engelleyen, işlevsiz, mazoşistik çirkef bir kültür. bireylerin umutsuzluğuyla beslenerek onların yaşamını renksizleştirir. insanları acı çekmeye, intihar etmeye ve meydan okumamaya yönlendirir. bol salyalı ve sümüklü bir tavır ile yaşamın karşısında durmayan, hayata küsmüş, pes etmiş, ezik bir zihniyet. yaşam enerjisini, başarıyı, iyimserliği ve azmi çürüten tehlikeli bir canavar, hastalık, virüs. arabesk, klişe laflarla ifade edildiği gibi insanların acılarına ve dertlerine "merhem" olamaz. iyileştirici bir özellik taşıyamayacak kadar işlevsiz bir lanettir bu. bireyin acılarını ve dertlerini bir yaraya benzetirsek eğer arabesk denen bu zillet yaraya merhem olmaz, aksine onu daha çok kanatır. aynı şekilde melankoli denilen zırvalık da arabesk ile benzerlik gösterir. arabesk dinleyen ve bunu yaşam tarzı olarak benimsemiş bireyler sürekli acı çekme halindedir çünkü arabesk insanı acıya bağımlı hale getirir ve insanı kendine bağlayıp bir döngü içerisinde çürütür.
arabesk müziklerinin melodileri, insanlara geçmişte yaptıkları hataları, acıları vb. şeyleri hatırlatarak geleceğe odaklanmalarını engeller. geçmişi, acıları, dertleri ve hataları eşeleyip durarak insanın unutmasını engeller. geçmişe takılan birey geleceğe odaklanamaz. insan adlı canlı, kendini ifade etme manyağı olduğundan dolayı çektiği bu acılarla övünmeye çalışır. arabesk tarzı akılcılıktan o kadar yoksundur ki birey acı çektikçe büyük işler başardığına inanır. arabesk denen zillet, otu boku anlamlandırma tutkusundan dolayı acılarını da anlamlandırmayı başarmış bir varlığın ekmeğine tereyağı olmuştur. arabesk yaşam tarzı, akılcılığın yanında üretkenlikten de yoksundur. acı çekiliyor da ne oluyor? heykelcilik, mimari, edebiyat vb. ne gelişiyor? akılcılıktan ve üretkenlikten o kadar yoksun ki ortaya ürün çıkartamıyor arabesk zihniyeti çünkü kendi kendini yiyen bir hastalıklı bir bedenden fazlası değil. kendi kuyruğunu yiyen yılan gibi. kısır döngü. eğer birazcık akılcılık barındırsaydı içerisinde arabesk/melankoli gibi şeyleri benimseyenler bir süre sonra bu kavramları yaşamlarından uzaklaştırırlardı.
birey, kendisini bir kısır döngüde hissettiği zaman şöyle bir yüz ifadesiyle yaşamını gözden geçirmeli mesela:
toplumların, özellikle türk toplumunun refaha kavuşması için üzerindeki bu romantizm, arabesk ve acıları anlamlandırma fantezisinden vazgeçmesi gerekiyor. romantizm, aşk, arabesk gibi şeyler bireylerin mücadeleci ruhlarını zehirlemekten ve öldürmekten başa bir boka yaramıyor. bunların en basit örneğini türk televizyon kanallarındaki vıcık vıcık romantizm konulu dizilerdir. romantizm, aşk vs. ile milleti yumuşatırlarken aynı zamanda adam kaçırma, silah taşıma, serserilik, aldatma, mafya, kadına şiddet vb. pislikleri de ister kasıtlı, ister kasıtsız olarak normal şeylermiş gibi pazarlıyorlar.
müzik dediğimiz şey insanın duygularını ciddi şekilde harekete geçirir
eğer ki toplumlar sürekli aşk, arabesk, sevgi, acı çekme vs. temalı şarkıları dinlerse başarılı bir yaşam tarzı elde edemezler, uyuşurlar, mücadele etmekten yoksun kalırlar. mesela ben ülkeyi yönetecek olsam televizyon kanallarına teklif edeceğim ilk şeylerden birisi tarkan filmlerini modern şekillerde yeniden çekip dizi haline getirmek olacaktır.
tarkan film müziği
bu tarz melodiler bireylerin duygularını olumlu yönde etkilerken aynı zamanda motive edip iyiye odaklanmalarını sağlayacak. toplumun ve insanların dışında hükümetlerin mükemmeliyetçi bir tutum ile iyiye odaklanmaları ve toplumun arabesk gibi yaşayış tarzlarını benimsemelerine engel olması gerekir. mesela, diyelim ki benim bir ülkem var. toprak sınırları içerisinde arabesk, aşk ve romantizm temalı şeyleri benimseyenler olacak iki tokat, iki tekme çeker acımadan timsahlara yem ederim hepsini. ülkenin toprağına mağduriyetin, acının, umutsuzluğun, garibanlığın vs. abuk subuk şeylerin gözyaşları akmayacak.
ayrıca bu arabesk denen zilletin kaynağındaki şey "istenilen ve arzulanana ulaşılamama" olsa gerek. coğrafyadaki ekonomik şartların büyük bir etkisi olduğunu düşünüyorum. insanlar aşık oldukları kişilerle bir yaşam süremiyor pat! arabesk, acı çekme, içki, dert tesellisi. mutlu olamıyor pat! bir tutam arabesk. istediğini yaşamı elde edemiyor pat! ulan yine arabesk. yani akıllanmıyor da. bu arabesk nasıl bir zehirse bireyi tembelleştiriyor. birey çözüm aramak yerine eylemsizliği tercih ediyor. böyle bir hastalık bu arabesk. çözüm aramaya teşvik etmiyor. yani kobra murat ile müslüm gürses iki farklı topluma öncülük etseler, kobra murat'ın öncülük ettiği toplum daha başarılı olur. çünkü neşe var, çözüm arama ve teşvik etme var. başın mı ağrıyor? kremini sür diyor. ayağın mı kırıldı? kremini sür diyor. gözlem, tespit ve çözüm. arabeskte bu yok işte. acı çekiyorsun, dertler olmuş derya, yaşamın renkleri kaybolmuş, sıfır yaşam libidosu ama çözüm yok... sürekli sebepsiz yere acı çekme hali. yani yaşamamaya bu kadar istekliysen git yaşama kardeşim.
bu arabesk tarzını benimseyen insanlara mutlu bir yaşam versen bile bunlar gider acı çekecek bir şey bulur o yaşamı da kendilerine zehir ederler. böylesine hastalıklı bir şey bu.