Arada Sırada Karşımıza Çıkan "Snob" Sözcüğü Tam Olarak Ne Anlama Geliyor?
Bu terim nasıl ortaya çıktı?
snob sözcüğü ilk olarak 1820'lerde ingiltere'de kullanılmaya başlandı. söylenene göre oxford ve cambridge üniversitelerinde sıradan öğrencileri aristokrat öğrencilerden ayırabilmek için adlarının hemen yanına "sine nobilitate" (soylu olmayan) ya da kısaca snob diye not düşülürmüş.
snob sözcüğünün anlamı zaman içinde değişime uğradı. snob başta yüksek statü sahibi olmayan kişileri karşılayan bir sözcük iken, kısa bir süre sonra yüksek statünün yokluğundan rahatsız olan kişiler için kullanılmaya başlandı.
kaynak: alain de botton - status anxiety
Bu tip insanların özellikleri
bu tür insanların ortak özellikleri sosyeteye meraklı olmaları, giyimlerine anormal derecede fazla önem vermeleri, insanları zekalarına ve karakterleri yerine ekonomik durumlarına göre sınıflandırmaları gibi özellikler özetle snobluğun esaslarıdır. mutlaka bir yerlerden rotary ve benzeri derneklere üye olup, boy göstermeye de bayılırlar. ama maksatları yardım etmek değil, ortalarda yardım yapıyor diye gözükmektir.
iş hayatlarına bakacak olursanız, genelde kendi işinin patronlarıdır. fakat bu patronluk onların tırnaklarıyla kazıyarak gelmiş oldukları bir nokta olmayıp, aile şirketinin başına mirası devralarak veya üst jenerasyonun yaş itibariyle emekliğe ayrılması sonucuyla başa geçme şeklindedir. asla bir başka şirkete girip, birilerinin emrine girip çalışmayı kabullenemezler. malum onlar doğuştan, emir alamayacak kadar önemli kişiler olduklarını düşünürler. bu nedenle iş bilmeden geçtikleri aile şirketlerinin başına, sıkça köklü kurumları batırdıkları görülmüştür.
ancak en tutarsız yanları, insanlara tepeden bakmaları ve başkalarına önem vermiyorlar hissiyatı yaratmaya çalışmaları, ama tam aksine o küçümsediği kişilerin ve diğerlerinin onların hakkında ne düşündüklerine aşırı derecede önem vermeleridir. çünkü eğer insan kendisine güveni çok fazlaysa, el alemin ne düşündüğünü veya ne dediğini aldırmaz. yani "sizi takmıyorum küçük insanlar" diye davranırlarken, o küçük insanların kendileri için methiyeler düzmeleri hayatta en çok istedikleri şeylerden biridir.
Edgar Allan Poe'dan bir örnekle bitirelim
edgar allan poe, the literary life of thingum bob adlı kısa hikayesinde yazın hayatından çekilmeden önce son bir eser ortaya koymaya yeltenen bir yazarı anlatır.
yazar ilk şiirinin sonuna snob imzasını koyar. bu sıradan bir takma isim değildir. onun karakterini yansıtır. çünkü bob züppe bir yazardır. başkalarını üstün zekasıyla nasıl aldattığını, başarıya nasıl adım adım ulaştığını büyük bir zevkle anlatır. poe bu karakterle kendi yaşamını resimlerken, her yazarın doğasında biraz da olsa bulunan züppeliğe işaret eder. bizim gibi işi yazıdan geçen her insanın okuması ve yazı yazmanın sırları hakkında bir şeyler öğrenmesi gereken bir karakterdir snob:
"bana bakın! - öyle çok çalıştım - öyle çok didindim - öyle çok yazdım ki! ey tanrılar söyleyin, yazmadım mı? gevşemek nedir bilmedim. gündüzleri masamda çalıştım, geceleri sabaha kadar okudum. sarardım soldum. beni görmeliydiniz -gerçekten görmeliydiniz. sağa yaslandım. sola yaslandım. öne eğildim. arkaya yaslandım. dimdik oturdum. tete baissee: başı eğik (kickapooların dediği gibi) oturdum ve başımı ak sayfalara eğdim. ve bu arada sürekli - yazdım. iyi günde, kötü günde - yazdım. açken, susuzken - yazdım. gün ışığında, ay ışığında - yazdım. ne yazdığımı söylemeye gerek yok. tarz! - önemli olan buydu. bunu fatquack'ten öğrendim ve işte size bir örneğini sunuyorum."