Artıları ve Eksileri İle Birlikte: Yalnız Yaşamak
yalnız yaşamak, eve girip de kapınızı kapattıktan sonra sizi takip eden düşmanlarınızdan sıyrılmış ve bugün de hayatta kalmayı başarabilmişçesine derin bir nefes almaktır.
yalnız yaşamak, evden çıktıktan sonra "ütünün fişini çektim mi lan...çektim çektim...yani çekmiş olmam lazım çünkü fişi çekip ütü masasının üstüne bıraktığımı hatırlıyorum...yoksa önceki ütü faslından aklımda kalan birşey mi bu...ama yok lan çektim...çekmedim mi ki..." diye düşünüp yolun yarısındayken taksiyi eve geri döndürmektir.
yalnız yaşamak, aileden de olsa, annen de olsa, bak annen bile olsa diyorum buraya dikkat kesil, birkaç günden fazla kalan tüm misafirlere karşı tahammülsüzlük, sehpadaki bardak izlerine göz belertmek, halıdaki sigara küllerinden kavga çıkarmak, klozet kapağı sorunsalından dolayı kalp kırmak demektir.
yalnız yaşamak, eve gelen bütün kurye, kargo, ne varsa, hiçbiriyle karşılaşamamak ve gidip tırıs tırıs şubelerini bulup sana gönderilen şeyleri oradan almaktır.
yalnız yaşamak, eğer normal mesai saatleri dahilinde çalıştığın bir işin varsa, evde bulunmanı gerektiren her türlü halde (örneğin, doğalgaz bağlanması, su fıştırması, tadilat, telefon-internet şeysi vs.) "hasktir, nerden bulcam lan şimdi birini, hadi işin yoksa öğlene kadar izin al" diye düşünmek, izin alıp akşama doğru eve gelen ptt'ci amcayı tüm gün kös kös beklemektir.
yalnız yaşamak, evde çırılçıplak dolaşırken ayna karşısında dakikalarca orana burana bakmak, tam bu sırada zil çaldığında, eline geçen en ucubik kıyafetlerle kapıyı açmak, ordan oraya koştururken serçe parmağı mutlaka bi yerlere çarpmak demektir.
yalnız yaşamak, istediğin yerde oranı buranı kaşımak, istediğin zaman ağlamak, istediğin zaman gülmek, sonsuz saadet dolu gaz çıkarma seanslarına her istediğinde dahil olabilmek, banyonun kapısı açıkken duş yapıp, tuvalete girebilmek demektir.
yalnız yaşamak, tuvalet kağıdının kalmadığını çok geç fark edip klozette "düşünen adam" gibi kaldığında kendini dünyanın en çaresiz insanı gibi hissetmektir.
yalnız yaşamak, sevişmek için mart kedileri gibi yer arayan arkadaşlarınızın işleri düştüğünde sizi araması ve sabaha kadar yan odanızda çekilen porno filme kulak misafiri olmak, gerektiğinde lojistik destek (kayganlaştırıcı, prezervatif, peçete, havlu.. vs.) sağlamayı peşinen kabullenmektir.
yalnız yaşamak, buzdolabını sadece içeceklere ayırmak, evde ne zaman sıcak bir şey pişirdiğini hatırlamamak, haftada bir kez bulaşık makinesi, bir kez de çamaşır makinesi çalıştırmak demektir.
yalnız yaşamak, istediğin saatte uyuyabilmek ve istediğin saatte uyanabilmek, işin en güzeli de, istediğin kişiyle uyuyup, istediğin kişiyle uyanabilme özgürlüğüne sahip olmaktır.
yalnız yaşamak, 4 ya da 6 kişilik yemek masasını yılda sadece iki kere kullanmak demektir.
yalnız yaşamak, bütün faturaları takip etmek, kiranı her daim hatırlamak, hesabını kitabını sağlam bir şekilde yapabilmek demektir.
yalnız yaşamak, evinizden ayrı kaldığınızda, en iyi otelde ya da en yakın arkadaşınızda bile kalsanız, evi özlemek ve ertesi gün döndüğünüzde "insanın evi gibisi yok be" demektir.
yalnız yaşamak, tatile çıkarken evdeki tüm fişleri prizden çekmiş, elektriği ve suyu kapamış olduğun halde, deniz kenarında güneşlenirken birdenbire evi hatırlayıp "acaba buzdolabının fişini çekmese miydim lan?" diye düşünmektir.
yalnız yaşamak, ev anahtarına gözünüzün bebeği gibi bakmak, dışarda bir yerde mutlaka yedeğini bulundurmak, eve geldiğinizde zil çalarak girmenizi sağlayan bir misafiriniz varsa kendi evinizin zilini çalarken bir tuhaf hissetmektir.
yalnız yaşamak, istediğin televizyon programını izlemek, istediğin şarkıyı dinlemek, istediğin zaman temizlik yapmak ve hatta yapmamak demektir.
yalnız yaşamak, çok istediğiniz chincilla cinsi kediye sahip olmaya bir türlü cesaret edememek, pet shop'tan her geçişte, camın önünde durup 5 dakka onu izlemek, içini çekerek evine dönmek demektir.
yalnız yaşamak, bir süre sonra kendi kendine konuşmaya başlamak, bundan korkulası biçimde hoşlanmak, sırf evde senden başka sesler de çıksın diye her daim bir tarafta müzik, televizyon, bilgisayar, radyo, bişey bişey açık bırakmak demektir.
yalnız yaşamak, buna çok fena alışmak ve biriyle yaşama-evlenme-ev arkadaşı olma fikrinden giderek uzaklaşmak demektir.
yalnız yaşamak, yalnız ölmeyi de peşinen kabul etmektir.