Asla Unutamayacağımız Bir Tecrübe: İlkokulun İlk Gününden Akılda Kalanlar
Her şey böyle başlıyor
sabahın köründe kalkıp, daha sonra pazartesi sendromu olduğunu anlayacağım duygular eşliğinde tanımadığım kalabalık bir yere götürülmem, bu tanımadığım yerde tanımadığım insanlarla birlikte saatlerce beklemem, erkeklerin şaşkın ve çekingen, kızların ise güzel olması. sonrasında annemin beni gelip alması ve rahatlamam.
annenin bir anda sınıftan dışarı çıkmasıyla göğüste oluşan boşluk hissi.
İlk tenefüste ne yapacağını şaşırmak
ılk dersin teneffus zili caldiginda dersler bitti sanıp eve gitmek. o kafayla iyi hayatta kalmışım yeminle.
ilk dersin teneffüsünde annemi bulmak için koştururken koridorda bir öğretmene çarpıp "özür dilerim amca" demek.
Altına yapan çocuklar
bok kokusu.
sınıf 60 kişilikti ve arka sıralarda sürekli altına sıçan birileri vardı.
şimdi düşününce kokusu burnuma geldi yeminle.
çok affedersiniz, altıma sıçmıştım. okuldaki tuvalete gidemeyeceğimi anlayınca, 10 dakika uzaklıktaki evime firar etme kararı almıştım. daha yolun yarısında paçaları doldurmuştum.
okulun tuvaleti cehennem gibi bir yerdi. daha tuvaletin olduğu koridora girmeden burnunuzu keskin sidik kokusu yakardı. halen rüyalarıma girer o tuvalet.
okulun ilk günü altıma yapmıştım.
sağlam doldurmuştum beyaz slip donuma. sonra da elimle arkadan popoyu tuta tuta, okuldan eve kadar alelacele yürümüştüm.
yalnız mallığa bakarmısınız; altıma doldurmuşum, ama hala okuldaki tuvalete gitmeyip de eve kadar taşıyorum yani o boku :/
lan girsene tuvalete de halletsene orada?
allahtan ev okula 500 metre mesafedeydi de fazla saçmamıştım sağa sola yola falan.
ah baba ah, hep senin yüzünden...
babam tuvaletin gelirse öğretmenine "dışarı çıkabilir miyim" de, öğretmenin seni dışarı çıkarır, sen de tuvaletini yaparsın demişti.
ben de tuvaletim gelince el kaldırıp "öğretmenim dışarı çıkabilir miyim" diye sordum. o da "daha teneffüse var, teneffüs zili çalınca çıkarsın" dedi.
nerden bilsin adam benim sıkıştığımı? soru böyle gelince o da öyle cvp verdi.
ben 2 kez daha sordum "öğretmenim dışarı çıkabilir miyim" diye. o da inatla "teneffüse daha var, zil çalınca çıkarsın" diyince, ben zile kadar tutup, zilin çalmasıyla beraber sıçtım altıma.
ilk gün kızın teki de oturduğu sıraya işemişti, adı ayla'ydı.
işemeli sıçmalı bi sınıfmış bizimkisi, şimdi tekrar düşündüm de...
Ve saçma sapan bir sürü anı...
beril diye görür görmez hoşlandığım bir kız ve bir eleman 3'ümüz, hangimizin babasının fotoğraf makinesi daha iyi muhabbetine girmiştik. beril'i etkileyeceğiz diye öyle sallıyorduk ki ben en son "çekme tuşuna basınca otomatik olarak bir palyaço çıkıyor ve sizi güldürüyor. böylelikle her fotoğrafta gülerek çıkıyorsunuz" demiştim.
1) beril ile hiç kopmadık, şu anda evli ve 2-3 ay önce bir çocuğu oldu
2) elemanı hala hatırlamıyorum
3) hala böyle spastik bir fotoğraf makinesi piyasaya çıkmadı
sene '96, esenler "fatih ilkokulu."
annemle beraber korka korka okula gitmiştim. annem beni sınıfa bıraktıktan sonra çıkarken kapının önünde beklemesi için yalvarmıştım. ve ilk ders esnasında silgimi yere düşürmüştüm.
öğretmenden nedense çok korkuyordum (oysaki elif hoca çok yumuşak bir öğretmendi). bu yüzden eğilip silgiyi almaya korkmuştum. sonra da bir türlü bulamamıştım. ilk günden silgimi kaybettiğim için de kendimi çok suçlu hissetmiştim. *
edit: aha silgi de bundandı:
okulun bahçesindeki açılış töreninde eski öğrencilerin hep bir ağızdan yüksek sesle andımızı okuduğu sırada, ezbere bilmem gerekiyormuş gibi triplere girip andımız bitene kadar dudaklarımı oynatmam.
yıllardır aile içerisinde en çok geyik yapılan konu olarak aile içi tarihimizde yerini alan olay.
mal canin yongasidir mottosuyla daha ılk tenefuste sirtima cantami su matarami beslenmemi gecirip bahcede cocuklarla oyle oyun oynamistim. biride demiyorki lan dingil sen napiyorsun diye bildigin uzman bascavus gibi muhimmatlarimla dolasiyorum okulun ortasinda bikac tenefusten sonra sicaginda etkisiyle mecbur kalip birakmistim ama siraya dugumlerle baglamistim. korkum esyalarin calinmasimiydi yoksa babama masraf olur yorulur korkusumuydu hala bilmem.
30 kişilik "önüme gelene bir tekme" ekibi altında kalmak.
sırada üç kişiydik ve yanımdaki iki çocukta hep ağlıyordu. ben de o zamanlar istediğim zaman hemen ağlayabilirdim. neyse baktım burda böyle bir racon var herhalde diye düşünerek bende ağlamaya başlamıştım. öğlen annem beni görünce şok olmuştu. ağlamaktan şişmiş bir surat.çünkü annem beni bırakıp giderken çok keyifliydim. buda böyle bi anımdır. koyun olduğum o zamandan belliymiş.hemen sürü psikolojisine uymuşum.
erkekler tuvaletine girmiştim. benden daha malak başka bir çocuk sende mi erkeksin diye sorduydu koşarak uzaklaştığımı hatırlıyorum. *
hatırladığım kadarıyla deftere siyah kalem ile yatay dikey çizgiler çiziyorum. yanımdaki arkadaşım ise kırmızı kalem ile yatay dikey çizgiler çiziyor . defterlerimiz aynı kalemlerimiz farklı.
bir sayfayı doldurduk ama arkadaşın çizdikleri bir başka güzel. benimkiler onun yanında çirkin duruyor.
sıra arkadaşım böyle düşündüğümü hissetmiş ki bir tane kırmızı kalem bana veriyor.
keramet gerçekten kalemdeymiş diye düşünüyorum çünkü artık benim çizdiklerim de onun ki kadar güzel.
şimdi ise ne çizgiler, ne defter umurumda.
bu anıyı bana unutturmayan o sıra arkadaşımın ben istemeden, düşündüklerimi hissedip, gülen, samimi bir yüzle kalemi vermesi ve benim defterimin de onun ki kadar güzel olmasından mutluluk duyması.