Aslında Hepimiz Geçmişte mi Yaşıyoruz?
şu an diye tanımladığımız zamanı hiçbir zaman yaşayamıyoruz. çünkü içinde bulunduğumuz anın beynimiz tarafından algılanması belli bir süre alıyor. vücudumuzun şu an hissettikleri, gözümüzün şu an görüp, kulağımızın duydukları aslında tam olarak şu anda olmuyor. şimdiki zamanın vücudumuza olan etkilerinin beyinde işlenmesi 80 milisaniye gibi bir süre alıyor.
bizim şu an diye bahsettiğimiz zaman aslında gerçek şu andan 80 milisaniye öncesi. evet kayda değer bir süre değil fakat buna rağmen şu gerçeği değiştirmiyor: beynimizin tam olarak şu anı algılayabilmesinin hiçbir yolu yok.
diyelim ki bir lambayı açan bir düğmeye basıyoruz. ve düğmenin basılmasıyla lambanın yanması arasında 80 milisaniye gibi bir süre geçiyor. biz bu düğmeye bastığımızda bu 80 milisaniyelik gecikmeyi algılamayız ve ışığın düğmeye bastığımız gibi yandığını görürüz. çünkü ışığın beynimizde algılanması 80 milisaniye sürer.
peki eğer düğmenin basılmasıyla ışığın yanması arasındaki süre 40 milisaniye olursa ne olur? asıl gariplik burada ortaya çıkıyor. bu deneyin yapıldığı kişiler ışığın onlar düğmeye basmadan önce yandığını iddaa etmişlerdir. bunun nedeni daha düğmeye bastığını algılayamadan ışığın yandığını algılayan beyinlerimiz elbette.
aynı mantıkla diyebiliriz ki boyumuz ne kadar uzunsa o kadar geçmişte yaşıyoruz zira sinir uçlarımızdan beynimize giden yolun mesafesi o kadar fazla oluyor. yere ne kadar yakınsak şu ana da o kadar yakınız.
bir de analog saatin saniye kadranına gözümüzü çevirip ilk baktığımız saniye diğer bütün saniyelerden uzun algılanır ki bu da başka bir konu.