Bazı Hastalar Görüştükleri Psikiyatristi Neden Kandırmaya Çalışır?
psikiyatrist birçok alanda çalışan bir hekim.
tedavi amaçlı olarak, psikoterapi, farmakoterapi ve elektrokonvulzif terapi gibi girişimsel yöntemler uygular.
konsültasyon liyezon alanında, diğer branşlarla ortak zeminde yer alan hastalıkları tedavi eder. idari olarak, sağlık kurulu heyetinin asil üyelerinden biri olarak görev alır.
adli psikiyatri alanında, işlenen suçun iddia edilen hastalıkla ilişkili olup olmadığını ve ruhsal bir hastalığın olup olmadığını tespit etmek için çalışır ya da başka konularda bilirkişilik yapar.
ilk iki alan tedavi amaçlıyken, son iki alan yarı tıbbi yarı hukukîdir. tedavi alanına dair benzer bir başlığa daha önce bir aşağıdaki entry'yi yazmıştım.
tedavi amaçlı başvurup doktoru kandırmaya çalışan hastalar genellikle bunu çıkar amaçlı yaparlar
mesela rapor almak, yeşil/kırmızı reçeteli ilaç yazdırmak, hukuki, maddi ya da duygusal bir çıkar sağlamak gibi nedenlerle. bilincli olarak bu nedenle gelen hastaların yaptığına temaruz ismi veriliyor. temaruza başvuran kişilerin bir kısmı kişilik bozukluğundan muzdariptir, antisosyal kişilik bozukluğu olan kişiler bu yola başvurabilirler. rapor ve kontrollü ilaç yazdırmak gibi konularda psikiyatristler oldukça dikkatli davranır, çünkü işin hukuki bir boyutu da olabileceğini bilirler. bu nedenle doktoru kandırmak o kadar kolay olmaz.
bir kısım hasta ise duygusal olarak ya da yaşam koşullarına dair kazanç sağlamak için temaruza başvurur
mecburî hizmet yaptığım şehirde başvuran kadınların birkaç tanesi evden ancak hastaneye gitmek için çıkabiliyordu mesela.
"doktoru kandırdım" diye sevinen ama bundan başka çıkar sağlamayan kişilerin büyük kısmı da kişilik bozukluğuna sahiptir, muhtemelen narsistik bir doyum için yaparlar bunu
psikiyatristten daha 'akıllı' olduklarını hissetmek isterler. tedavi amacıyla başvurulan hekimin temel hedefi güven ilişkisi kurmaktır ve buna hastaya itimat etmek de dahildir. psikiyatristin hastadan daha akıllı olmak gibi bir ajandası yoktur. takipli hastalarda, öyküdeki tutarsızlıklar, affektin ifade edilen duygulanımla uyumsuzluğu genellikle göze çarpar. bu noktada hekim eğer durumu fark ederse hastanın söylediği yalandan nasıl bir doyum sağladığını anlayıp ona göre hareket eder. temaruz yasal olarak suç içeriyorsa adli birimlere bildirilir. suç içermiyorsa temaruz tedavi edilmez. gelelim adı birkaç kere geçen kişilik bozukluğuna...bu bozukluklarının tedavisi güçtür ve kişi kendi patolojisine sıklıkla kör olduğu için iyileşme/tedavi motivasyonu düşük olur.
hukukî /idari alanda psikiyatrist temel tutumlarından birisi olan nötr pozisyonunu yitirir
gelen hastaya kuşkucu bakmak zorundadır. özellikle adli psikiyatride bu tutum belirgindir. diyelim kişi ya da avukatı, işlenen suçun, ruhsal hastalık nedeniyle işlendiğini söylüyor. hâkim şahsı gözlem için gönderir. şahıs, tutuklu/hükümlü ya da tutuksuz olmasına göre farklı tip servislerde yatırılır. tutuklu servisi küçük bir cezaevi gibidir. infaz koruma memurları bulunur. kapısında jandarma nöbet tutar. bir de tıbbi ekip çalışır serviste.
gözlem süresince hasta serviste hem izlenir hem de görüşmelerle tanısal değerlendirme yapılır. gerekli durumlarda psikolojik testler uygulanır. dava dosyası incelenir, suçun varsayılan hastalıkla uyumlu olup olmadığı saptanır. mesela manik bir hastanın kavgaya karışması beklenen bir davranıştır. öte yandan yıkıma uğramış bir şizofreni hastasının, karmaşık bir suçu işlemiş olması beklenmez.
adlî amaçlı başvurularda psikiyatristi kandırmak zordur. ancak tedavi amaçlı olarak tek sefer gittiğinizde doktoru kandırabilirsiniz. çok büyük bir iş başarmadınız ama evet, doktoru kandırdınız. öte yandan muhtemelen ciddi sorunlarınız var, umarım çözmeye niyet edersiniz.
uzun vadede sürüyorsa danışana fayda getirmeyecek durumdur psikoloğa gidip gerçekleri anlatmamak. ama eğer psikoterapistle terapötik birliktelik henüz kurulmadıysa bu durum doğaldır.
gerçeği anlatmamak, yalan söylemek anlamına gelmez
danışanın özyaşam öyküsündeki bazı olayları terapistine aktarmaması anlamına gelir. bunun bir çok nedeni olabilir. çocukluğunda istismara uğramış bir insan bu 'gerçeği' - kendi derdine deva olsun diye gitmiş bile olsa - ilk seanslarda terapistine anlatmaz mesela. önce güven ilişkisinin kurulması gerekir. keza danışanın utandığı, kendine uygun bulmadığı ya da psikoterapistin kendisini yargılayacağını düşündüren olaylar hemen pat diye anlatılmaz psikoterapi sürecinde.
bu durumun psikoterapi ekolüyle ilişkisi yoktur. bilişsel davranışçı terapi gibi sonuç odaklı terapilerde de, psikanalitik psikoterapi gibi süreç odaklı terapilerde de danışanlar gerçekleri ilk seanslarda anlatmazlar. bu insana ve güven ilişkisine dair bir durumdur. beklenen bir haldir.
yalnııız, psikoterapistinizle tedavi süreciniz uzunca süredir devam ettiği halde kendinizle ilgili gerçekleri saklıyorsanız o terapi sürecini gözden geçirmelisiniz
daha önce ekşi sözlük'teki başlık altında bahsedildiği üzere tanısal anlamda doğru değerlendirme için bir insanın tüm yaşam öyküsünü eksiksiz bilmeye gerek olmaz. deneyimli bir psikiyatrist tanıyı kolayca koyar ama mesele tanı koymak değildir. insanı ve ruhsal yapısını anlamaktır. danışanlarım geldiklerinde bana daha önceki tanılarıyla gelirler. depresyonum var, kaygı bozukluğum var vs vs... oysa depresyon bir semptom kümesidir sadece, özgün yaşantının ne olduğu tüm terapi sürecini etkileyecektir. ali'nin depresyonu, ayşe'ninkinden farklıdır. evet anne babasıyla etkileşimi, geçmişte yaşadığı ihmal ya da istismar, sevgilisi tarafından cinsel ilişkiye zorlanmış olmak psikoterapi süreci için önemli bilgilerdir. psikoterapi, tanı koymak için değil, insanı anlamak, aynalamak ve farkındalık yaratıp işlevsiz olan her neyse onu değiştirmek için yaşanması gereken bir süreçtir. bu nedenle psikoterapistinize karşı dürüst olamıyorsanız ya terapistinizi değiştirin ya da bu tutumunuzu. böylece sizi terapistin karşısında oturmaya motive eden/arzuladığınız değişim için bir adım atmış olursunuz...