Bedduanın Ne Kadar Eski Bir Şey Olduğunu Gösteren Antik Çağ Beddua Örnekleri

Bedduayı modern toplumun bir sonucu sanıyorsanız fena halde yanılıyorsunuz.
Bedduanın Ne Kadar Eski Bir Şey Olduğunu Gösteren Antik Çağ Beddua Örnekleri

beddua, farsçada kötü anlamına gelen bed sıfatıyla, arapçada yakarış anlamına gelen dua isminin birleşmesiyle oluşan bir kelimedir. (bkz: kötülük dilemek), (bkz: lanet okumak)

beddua, geçmişten günümüze her toplumda var olan bir olgudur. bu olgunun ne kadar eskiye dayandığını göstermesi açısından bu yazıda antik çağ'dan bazı örneklere yer vereceğim. beddua, antik çağ'ın edebi, tarihi ve dini metinlerinde, siyasi antlaşmalarında kendisine yer bulmuştur:

1. akad hükümdarı naramsin, kutsal kent olarak addedilen nippur'a saldırır ve içindeki tapınaklar dahil tüm kenti yakıp yıkar. topladığı ganimeti de başkenti agade'ye taşır. bunun üzerine yedi sümer tanrısı birleşip akadların başkentine bedduları sıralalamaya başlarlar: (çok uzun bir metin olduğundan bazı bölümleri paylaşacağım)

"korulukların toz gibi yerle bir olsun (...) kesilen koyunlarının yerine çocukların kesilsin (...) agade, neşeli kalple yapılan sarayın bir harabeye dönsün (...) tatlı akan suların yerine acı sular aksın (...) çukurlar kafataslarıyla dolsun (...) kardeş kardeşi tanımasın..." (agade'nin laneti)


2. hitit devleti'nin kurucusu anitta'nın daha sonra ülkesinin başkentliğini de yapacak olan hattuşaş'a dair şöyle bir bedduası mevcuttur:

"...ben bir gecede onu güçle aldım ve kentin yerine yabani otlar ektim. bundan sonra kim kral olur da hattuşa'yı yeniden iskan ederse, o, gökyüzünün fırtına tanrısının lanetine uğrasın!"


3. hititler ile amurrular arasında yapılan bir antlaşmada da beddualar mevcuttur. amurruların kralı aziru antlaşmadan cayarsa lanetlenecekti:

"bu tablette yazılanlara eğer aziru uymazsa yemin tanrıları aziru'yu, şehri, ülkesi ile mahvetsin."


4. hint mitolojisinde, ramayana destanı'nda yer alan bir beddua olayı epey enteresandır:

"mithila ülkesinin yakınındaki inziva yerini gören rama, aziz vişvamitra'ya burasının kime ait olduğunu sorar. aziz vişvamitra, burada bir zamanlar aziz gautama ve karısı ahalya'nın yaşadıklarını söyler. gautama büyük bir çilecidir. bir gün ganj'a yıkanmaya gider. gautama'nın inziva yerinden ayrıldığını gören indra, gautama'nın kılığında ahalya'ya yaklaşarak güzel sözler söyler. indra'nın bu güzel sözleri karşısında ahalya gelenin indra olduğunu bile bile onunla birlikte olur. indra tam oradan ayrılırken gautama çıkagelir. indra'yı kendi kılığında gören gautama, öyle bir beddua eder ki indra'nın testisleri düşer. ahalya'yı da görünmez yapar. indra, büyük bir utanç ve üzüntüyle tanrı agni'nin ve diğer tanrıların yanına giderek yardımlarını ister. tanrıların tavsiyeleriyle agni'nin sahibi olduğu koçun testisleri indra'ya takılır, böylece indra lanetten kurtulmuş olur."


bu örneklerde de görüldüğü üzere; inanç mekanizmasının işlemeye başlamasıyla birlikte insan, kötülük, haksızlık, olumsuzluk vb. gibi durumlarla karşılaştığında bir mutlak güçten (çoğunlukla tanrı/tanrıça) bir cezai yaptırım talebinde bulunmaya başlamıştır. bu davranış da çeşitli yollardan geçerek günümüze kadar ulaşmıştır.

ayrıca eski türklerdeki beddualara bakmak isteyenler için: (bkz: beddua/@ay hatun)

yararlandığım kaynaklar:
+ ilknur taş -"hititlerde lanet ve beddua olgusu üzerine bir çalışma" - vii. uluslararası hititoloji kongresi bildirileri (2008).
+ agade'nin laneti