Beykoz'dan Küçük Olmasına Rağmen Spor, Kültür ve Mimari Alanlarda Yardırmış Şehir: Boston
amerika'nın en eski yerleşimlerine ev sahipliği yapan massachussetts eyaletinin başkentidir boston
kişisel tecrübelerime göre, avrupa'ya ve amerika'nın diğer şehirlerine kıyasla, yaşamaktan en çok keyif aldığım yer.
kağıt üzerinde şehir diye geçiyor ama yüzölçümü oldukça küçük. şehir hayatının bütün avantajları var ama siniri stresi kalabalığı yok. yürümeye, bisiklet hayatına uygun. şehrin bi ucundan başlasan (backbay) diğer ucuna (north end) bütün turistik yerleri göre göre, arada da parkta (boston commons) dinlenerek, insanları seyrederek 1 saatte varırsın. 10 dakika mesafede yapılabilecek bin tane aktivite var.
okul desen en iyisi burda; harvard, mit. bir çok konuşmayı gidip dinlemek mümkün. bundan on sene önce üniversitede chomsky dil hiyerarşisini okurken, bugün chomsky ile aynı yerden kahve alıp gezi parkı sohbeti etmek güzel şey.
kültür sanat etkinlikleri, paris'e kıyasla daha az ama takip edebildiğinden daha fazla.
spor ile haşır neşirsen sporun her dalında şampiyon bir takımı var
basketbol'da celtics, buz hokeyi'nde bruins, amerikan futbolu'nda patriots, beyzbol'da red sox. yılın her zamanı ilgiyle takip edelecek bir takımı var. bir tek futbol takımı, revolutions, onların gerisinde. eski beşiktaş'li jermaine jones takımın yıldızı ordan hesap et.
"kardeş bize ne buz hokeyinden" diyenler için söylüyorum: yaşadığın şehirle özdeşleşmiş aktiviteler ve spor takımlarının komünite olarak insanların üzerinde güzel bir etkisi var. günlük hayata renk, şehre de bir aidiyet duygusu getiriyor. misal, bi şehir düşün, herkes beşiktaşlı ve akşama beşiktaşın maçı var.
işin ilginci liverpool'un amerikalı sahibi aynı zamanda red sox'un da sahibi. bölgedeki irlandalı, italyan ve portekiz nüfusunun da etkisiyle liverpool, roma, milan, barcelona vs gibi bir çok kulüp yaz turnelerinde sıkça uğruyorlar ve concacaf çerçevesinde amerika'nın brezilya, uruguay, arjantin maçlarını izlemek mümkün.
tahmin edileceğinin aksine futbol aşırı derecede yaygın. kızlı erkekli oynanan birçok co-ed lig mevcut. tam saha, hakemli, ofsaytlı 11 vs 11 ligler bunlar. türkiye'de oynamadığım kadar maçı burada oynadım. amerika'nın dünya kupalarına sürekli katılması ve gruptan çıkması kesinlikle tesadüf değil. spora, atletizme yatkınlar ve yarışmacı bir kültürleri var. dünya kupasını kazanma ihtimalleri türkiye'den çok daha fazla. aksanlı adam bu işi biliyordur kontenjanından f lisansım ile u14 takım bile çalıştırıyorum. 90'li yılların sonunu championship manager ile geçirmiş nesiller için bunlar parayla satın alınamayacak zevkler. bölgede iskoç, ingiliz, irlandalı menşeili genelde kel ve göbekli bir çok antrenör görev yapıyor. haftasonu irish publarda bir pint eşliğinde premier league ya da north end italyan mahallesinde sürekli küfür eden yaşı geçkin italyan amcalarla serie a izlemek mümkün.
spor takımlarıyla perçinlenmiş bu aidiyet duygusunun en iyi örneğini boston maratonu ve tsarnayev kardeşlerin bombalı saldırılarında gördüm. maraton patlamasında oradaydım, ortadoğu'dan sağ çıkıp medeniyetin beşiğinde bombalı saldırıda ölseydim kendi kendime gülerdim ne yalan söyliyim. kaçan tsarnayev kardeşlerden birini bulmak için şehri kapattılar, adeta hayat durdu. kimse evden çıkmasın dediler, swat timleri sokakları bastı, gökyüzünde helikopterler, televizyondan canlı yayında manhunt izledik. (bkz: devlet nedir, nasıl olunur?) (bkz: boston strong). bu olaydan bir sene sonra kar fırtınası altında kaldığımızda rastgele bir eleman boston maratonu bitiş çizgisini temizleyip local hero (yerel kahraman) olmuştu.