Beyne Dair Hafıza, Öğrenme ve Zekâ Gibi Başlıca Soru İşaretlerinin Cevabı: Nöroplastisite

Basitçe sinir sisteminin çevresel değişikliklere ve hasarlanmaya karşı nörofiziksel ve nörokimyasal uyum geliştirme yetisi diyebileceğimiz bu olay, öğrendiğinizde epey şaşırtıcı ve ufuk açıcı bir anatomi hadisesi.
Beyne Dair Hafıza, Öğrenme ve Zekâ Gibi Başlıca Soru İşaretlerinin Cevabı: Nöroplastisite
iStock


entry'nin içeriği

- nöronların nasıl çalıştığına dair kısa bir giriş.
- nöroplastisite: hafıza, öğrenmenin çalışma mekanizmaları.
- çocuklar için ve ergin bireylerin beyin sağlığını korumak için tavsiyeler.

ufuk açıcı bilgi

bir şeyleri unutmanın pasif bir eylem değil, aktif bir eylem olması.

bir şeyi unuttuğumuz zaman bunu kendi isteğimiz dışında gerçekleştirdiğimizi düşünürüz. ancak beynimiz bunu kasten yapmaktadır.

yakın zamana kadar beynin sabit olduğu yani gelişimin belli bir evresinden sonra yapısal olarak hiç değişmediği düşünülüyordu. insan beyninde nörojenezin (yeni nöronların üretilmesi) çocukluktan sonra sona tamamen erdiği düşünülüyordu. 20 yıl önce öğrendik ki, insan beyninde nörojenez erginlikten sonra beyin belli bölgelerinde, örneğin hippokampus'ta devam ediyor. nörojenez erginlikten önce ise en çok fetal gelişimde ve doğumdan sonraki bir yıl içinde gerçekleşiyor. sonra da çoğu beyin bölgesi için duruyor.

yeni nöronların üretimi bu kadar sınırlıysa, beynimiz nasıl oluyor da yeni şeyler öğreniyor? çevresel değişimlere nasıl uyum sağlıyor? örneğin görme engelli insanların görme dışındaki duyuları nasıl güçleniyor?

anahtar kelime: nöroplastisite veya nam-ı diğer adıyla nöronal plastisite

nöroplastisiteyi anlayabilmek için önce nöronlarla ilgili biraz açıklama yapmam lazım. bir zamanlar dünya bir gaz ve toz bulutuydu... şaka şaka, o kadar da geriye gitmemize gerek yok.

nöronlar birbirleriyle elektrik sinyalleri aracılığıyla iletişim kurar. iki nöronun birbiriyle kurduğu bağlantıya sinaps denir. bir nörondan gelen elektriksel sinyal, diğer nörona kimyasal sinyale dönüştürülerek iletilir. bu iletim nöronda somada ve somanın dendritlerinde gerçekleşir. birbiriyle bağlantı kuran iki nöron, elektrik sinyalini sinaptik terminalden nörotransmitter salgılayarak kimyasal sinyale çevrir. kimyasal sinyal, diğer adıyla nörotransmitter bir kabarcık küre (vezikül) içindeki bir kimyasaldır. örnek olarak serotonin veya dopamini verebiliriz. bu nörotransmitter dendritlerde bulunan reseptörlere bağlanarak diğer nöronu uyarır. bu uçakla havaalanına inip, sonra arabayla başka bir havaalanına geçip, tekrar uçağa binmek gibidir. bu analojideki araba yolculuğu, nörotransmitter salınımı, kimyasal sinyal dediğimiz sinyaldir. bu kimyasal sinyal diğer nöronun iyon kanallarını aktive ederek elektriksel sinyalin alıcı nöronda tekrar üretilmesini sağlar. bu sinyaller, başka nöronlardan gelen sinyallerle birleşir. bu sinyaller belli bir seviyeyi aşarsa elektriksel sinyal akson terminalini geçerek bir başka nöronu uyarır ve bu böyle devam eder. farklı sinaps türleri olsa da, genel olarak gözlemlediğimiz sinaps türü budur.

yaptığım canlandırma yalnızca iki nöron içindi. gerçekte ise bir nöron, binlerce nöronla sinaps yapmaktadır.

uzaya benziyor, değil mi? belki de evren bizim algılayabildiğimiz boyutların dışında yaşayan bir canlının bir beynidir?

dendritlere gelelim. bu dendritlerde bir takım tırtıklar görüyoruz. bu tırtıklara dendritik dal denir. bu dendritik dallar nöroplastisite sonucu oluşur.


biraz daha zoom yapalım


bir bilgi hafızanızda yer edindiği zaman nöronlarınızın yapısında birtakım değişimler gerçekleşir

burada dikkat etmemiz gereken bir husus var. çocukluğunuzda geçirdiğiniz bisiklet kazasının anısını tek bir nöron temsil etmez. birçok nöron bu bilgiyi bölünmüş bir şekilde (hatta tekrarlarla) bulundurur. üstelik bu bilgi beynin tek bir bölgesinde değil, birçok bölgesine yayılmış olabilir. o gün yere düştüğünüzde gözünüzü açtığınız anda gördüğünüz ağaç, topraktan gelen koku, annenizin size bağıran sesini unutmazsınız. bütün bu bilgiler farklı beyin bölgelerinde kümelenmiştir. işte bu beyin bölgelerinden gelen sinyallerin bir araya gelmesiyle hatırlama süreci gerçekleşir.

öğrendiklerimiz, beyinde nöronlar arasında bölünmüş durumdadır. nöronlar birbiriyle sinaps (bağlantı) kurarak bu bilgileri ortaya çıkarmaya çalışır. bir anıyı hatırlamaya çalıştığınızı varsayalım. sizin hatırlamadığınız bir ayrıntıyı o an sizinle beraber olan bir başkası hatırlayabilir. bu kişi size bu ayrıntıdan bahsettiğinde nöronlarınız gerekli bağlantıları kurarsa siz de bu kişinin bahsettiği ayrıntıyı hatırlamış olursunuz. o ayrıntıyı o an hatırlayamazsanız bile bir süre sonra tekrar denediğinizde hatırlayabilirsiniz. bunlar bilginin nöronlar arasında bölünmüş olmasından ve bu bilginin farklı nöronlardan gelen sinyallerin bir araya gelmesiyle işleniyor oluşundan kaynaklanmaktadır.

nöronlar statik olmadıkları gibi oldukça dinamiktir. bu yüzden nöronlarımızdaki dendritlerin şekli sürekli değişmektedir. nöronların şeklinin değişmesi öğrenilen bilgilerin de değişmesine ve hatta tamamen yok olmasına sebebiyet verebilir. beynimiz yeni şeyleri hatırlayabilmek için dendritlerin şeklini sürekli değiştirmekte ve başka nöronlarla yeni sinapslar oluşturmaktadır. tecrübelerimiz, beynimizi sürekli değiştirmektedir.

belli başlı beyin bölgelerindeki nöronların bağlantıları kullanılmadığı zaman yavaş yavaş körelir. oluşturulmuş sinapslar geri çekilir ve dendritlerdeki yapısal değişimler zamanla yok olmaya başlar. bu nöronları yeteri kadar çalıştırmazsak yeteneklerimizi, duyularımızı, motor kabiliyetimizi kaybeder, öğrendiğimiz bilgileri unuturuz. bu yüzden öğrendiklerimizi unutmamak için tekrar yapmamız gerekir. 


evrim, sinir sistemini canlının çevresinde gerçekleşen değişimlere uyum sağlayabilmesi amacıyla oluşturmuştur

hayvanlarda beynin; çevresel değişimlere uyum sağlamak, çiftleşmek için eş bulmak, yırtıcılardan kaçmak için gerekli komutların sağlanması vb. birçok amacı vardır. tabii bütün bunları primitif bir sinir sistemine sahip olup ya da bir sinir sistemine dahi sahip olmadan başarabilen canlılar da var. bu yüzden beyin çevresel etkilere ve değişimlere anında uyum sağlamaya yatkın olacak şekilde evrimleşmiştir. beyin duyular aracılığıyla ne alırsa onu işler ve kendisini dışarıdan gelen uyarılara göre değiştirir, ortama uyum sağlar.

beynin farklı bölgelerinde farklı tür nöronlar bulunur. bu nöronlar bölgeden bölgeye özelleşmiş ve belli bir amaca yönelik evrimleşmiştir. fakat nöroplastisite sayesinde farklı beyin bölgelerinin ihtiyaca göre daha verimli çalışması için değişiklikler yapılabilir. hatta burada bulunan nöronların farklı görevler kazanabilmesi mümkündür, ancak bu değişim oldukça sınırlıdır. görme engelli insanların, görmeyle alakalı beyin bölgelerinin farklı işlevler kazanması bu sayede gerçekleşir.

nöronlar kurdukları sinapslar sayesinde birbirlerinin çalışma verimini de arttırmaktadır. prefrontal korteks ve limbik sistem arasındaki bağlantılar motor işlevlerle bellek işlevi ya da duyu işleviyle limbik aktivite ortaklık göstermesini sağlar. örneğin yapılan bir fiziksel aktivite sırasında öğrenilen yeni bilgi, o aktiviteyle özdeşleştirilip aynı aktivite gerçekleştirilirken daha kalıcı hale gelebilir. veya hatırlamakta zorlanılan bir anı, ilgili zamanda duyulan spesifik bir koku sayesinde daha rahat anımsanabilir. örneğin dedenizi düşününce onun kokusunu hatırlamanız buna bir örnektir. sinapsların sayısındaki artış, dejeneratif yahut travmatik hafıza kaybına karşı da koruyuculuk sağlamaktadır. ne kadar çok nöron birbiriyle iletişim halinde olursa bilişsel işlevlerin korunumu da o derece mümkün olur.


zekâda genetik etkenler olduğu gibi çevresel faktörler de rol oynamaktadır

özellikle çocukluk döneminde yaşanan stresin, sosyoekonomik şartların etkisi vardır. 7-8 yaşına kadar edindiğimiz tecrübelerin beynimize uzun vadede büyük etkileri olmaktadır.

zeka seviyenizi yükseltmeniz mümkün olmasa da, zekanızı mevcut seviyesinde tutmak için birkaç şey yapabilirsiniz. çünkü zeka seviyesi yaş ilerledikçe düşmektedir.

öncelikle zekayı geliştirdiği iddia edilen oyunlarla zamanınızı kaybetmeyin. yapılan araştırmalarda bu oyunların zekanızı korumadığı yalnızca o oyunlarda daha iyi olmanızı sağladığı tespit edilmiş. bu oyunların bir etkisi varsa bile fazla olmayacaktır.

beyninizi daha efektif kullanmanızı sağlayan, nöroplastisiteyi olumlu yönde etkileyen aktiviteleri şöyle sıralıyorum

- dil öğrenmek. ilginç bir şekilde beyin sağlığını olumlu yönde etkiliyor. çocukların 7-8 yaşına kadar anadile ek olarak 1-2 dil daha bilerek büyümesinin çok olumlu etkileri var. bu ergin bireyler için de geçerli ancak çocuklarda daha etkili.

- spor yapmak. spordan kastım gym'e gidip 1 saat dumble kaldırmak değildir. üzgünüm vücut geliştirmeciler, bunun beyninize pek etkisi yok. beyni etkileyen fiziksel aktiviteler kardiyo tipi aktivitelerdir: yüzmek, bisiklet sürmek, koşmak, trekking vb. bu aktiviteleri de temiz hava soluyacağınız yerlerde yapmanız çok önemli. havasız bir gym'de veya şehrin merkezinde; egzoz dumanı içinde değil doğanın içinde veya sahilde yapmaya çalışın. kardiyovasküler sağlığınızı korursanız, kalbiniz kanı vücudunuza daha verimli pompalar, kan beyin tarafından daha verimli kullanılır.

- karate vb. savunma/dövüş teknikleri öğrenmenin, beyinde olumlu etkileri olduğu saptanmış. bu tür tekniklerde ustalaşmanın motor becerileri geliştirdiği de biliniyor.

- enstrüman çalmak. bunun beyine önemli etkileri var. herhangi bir enstrüman olabilir. benim şahsi görüşüm bu amaç için en iyi enstrümanın piyano olduğudur.

- sağlıklı beslenmek: omega-3 esansiyel yağ asitlerinizi alın. organik zeytinyağı gibi sağlıklı yağlarla beslenin. vücutta ne tür etkileşimi olduğu bilinmeyen kimyasallar bulunduran hazır yemeklerden uzak durun. yediğiniz yemeğin, içtiğiniz suyun vücudunuza ve özellikle de beyninize etkisi olduğunu unutmayın. esansiyel vitaminleri alabilmek için bol bol meyve, sebze yiyin.

- uyku düzenini sağlamak. beyindeki çoğu değişim uyuduğumuz süre zarfında gerçekleşir.

- meditasyon yapmak. son araştırmalar gösteriyor ki, meditasyon yapmanın da beyinde özellikle stres yönetimi ve "dinginlik" bazında olumlu etkileri var.

- düzenli alkol tüketiminden kaçınmak ve alkol alımını ciddi şekilde sınırlandırmak. uyuşturucu kullanmayın dememe ise hiç gerek yok sanırım.

- sigara içmeyin.

- azıcık stresten zarar gelmez hatta yararı bile olabilir. kronik stresten ise uzak durmaya çalışın.

- sarılın. evet gerçekten, insanlara ve hayvanlara sarılın. beyin kimyasında olumlu etkileri var.

- sosyal yaşam. arkadaşlarla geçirilen eğlenceli zamanın da beyine olumlu etkisi vardır. sosyalleşmek stresi azaltır. ancak içe dönük bir insansanız (introvert) ve böyle mutlu hissediyorsanız, kendinizi sosyalleşmek için zorlamayın.

- dedikodudan, boş muhabbetten kaçının. size bir şey katmayan muhabbetlerden uzak durun. magazin takip etmeyin.

- mavi ışık. günümüzdeki kolaycılıktan ötürü beynin kendini rölantiye alması ve güneş battıktan sonra teknolojik aletler yüzünden mavi ışığa maruz kalmaktayız. mavi ışığa uzun süre bakmanın uyku düzeninin yanı sıra fizyolojik düzeni bozması nedeniyle sinir sistemimiz olumsuz etkilenmektedir. teknolojiyle aranıza mesafa koyarak beyninizi verimli kullanmanızı sağlayacak aktiviteler yapmak beyin sağlığınızı koruyacaktır. mavi ışığın zararlı etkilerinden korunmak için ekrana kırmızı filtre geçmesini sağlayan "gece modu, okuma modu" gibi modları veya "twilight" gibi uygulamaları kullanın. bilgisayar için ise "f.lux" isimli yazılımı kullanabilirsiniz.

çocuğunuz varsa veya çocuk yapmayı düşünüyorsanız bütün bunları göz önünde bulundurun. çocuklarda bunlar 7-8 yaşına kadar hatta ergenlik çağına kadar etkili oluyor.


çocukluk dönemi

fetal gelişimde ve çocukluk döneminde beyin gereğinden fazla nöron üretmektedir. beyin sürekli yeni nöronlar üretir, bu nöronlar uyarılarak diğer nöronlarla sinaps kurar. sinaps kurmayan / kullanılmayan nöronlar zaman geçtikçe beyin tarafından temizlenir. bebeklik ve çocukluk döneminde üretilen nöronların büyük bir kısmı erginliğe erişildiğinde temizlenmiş olur. çocukların beyni daha plastiktir, ancak bu plastisite hemen hemen 30 yaşına kadar az da olsa korunmaktadır. çocukluktaki bu yüksek nöroplastisite, genetik faktörler etkisinde erginlikten sonra çok uzun yıllar da sürebilir.

çocuk yapmadan önce uyumlu bir çift olduğunuzdan, eşinizin de kaliteli birisi olduğundan emin olun. bu kriterlere uymuyorsanız çocuk yapmayın. hatta direkt boşanın, manyak mısınız? mutsuz ilişkiler sadece çocuğunuzu değil sizi de etkiler. çünkü kronik strese sebep olur. anne-babanın birlikteliği, çocuğun anne ve babayla etkileşim içinde olması da beynin gelişimini olumlu yönde etkileyen faktörlerdir.

anneleri ilgili olan ve anneleriyle sağlıklı ilişki kuran yavru farelerin, erginlikte strese karşı daha dayanıklı olduğu saptanmış. aynı etkinin, insanlarda da geçerli olduğuna dair bulgular var.

bu da epigenetik faktörlerin de beyinde etkisi olduğunu gösteriyor. epigenetik faktörler vücutta bulunan genlerin çevresel değişimlere bağlı olarak aktif veya inaktif olması durumudur. beyin sağlığımızın çocuklukta dış çevreden gelen uyarılar sayesinde etkilendiğini görüyoruz. beynimizdeki genlerin ifadesi, tıpkı vücudun geri kalanında olduğu gibi, dış faktörlere bağlı olarak değişmektedir.

çocuğunuzu stresten, mümkünse de teknolojiden de uzak tutun. silikon vadisi yöneticilerinin çocukları teknolojisiz bir okula gidiyor.

milyonlarca yıllık evrimin sonucu olarak bulunduğumuz noktaya geldik ve şimdi ise evrimi inceliyor, hatta evrimin bir ürünü olan beynimizi evrimin ürünü olan beynimizi kullanarak inceliyoruz.

not: katkıları için medeniyet budalasi 2'ye teşekkürler.

Bu içerikler de ilginizi çekebilir