Bilimsel Açıklama: Kurduğumuz Hayaller, Esasında Olduğumuz Kişinin Zıttını mı Yansıtıyor?

Gündüz düşlerinin, aslında olduğumuz değil de olmadığımız ve olmak istediğimiz kişiyi yansıtmasının bilimsel açıklaması, buyrun.
Bilimsel Açıklama: Kurduğumuz Hayaller, Esasında Olduğumuz Kişinin Zıttını mı Yansıtıyor?
Harry Potter and the Philosopher's Stone (2002)

kurduğumuz hayallerin zayıf yönlerimizi yansıtması ve maladaptive daydreaming

"kendini tanımalısın" denildiğinde, herkes kendisini tanıdığını iddia eder. öyle ki, bu fikir çok marjinal ve gereksiz bile gelir. çünkü herkes teoride kendisini tanıdığını düşünür. kimi kendisini çok sever, kimi hiç sevmez ve sürekli suçlar, kimi de mağdur bir role bürünüp kendisini suçlayarak insanlardan menfaat sağlamaya çalışır. kiminin de hayatı başkalarına özenerek ve olmadığı biri olmaya çalışarak geçer. bu düşüncelerin içerisinde kendilerini diğer insanlardan ayırt edemezler, bunun da normal olduğunu düşünürler. bunların temelinde olan esas şey kabullenmediğimiz zayıf yönlerimizdir. “her zaman güçlü olmalıyız” yanılgısı, bize hep hata yaptırır. buradaki zayıflık, güçlü olmaya çalışırken harcanan enerji ve bunun manevi maliyetidir. bir nevi olmadığımız kişi olmanın yüksek bedeli diyebiliriz. kişi bunları her ne kadar inkar etse bile, hayal kurarken neredeyse tüm kurgu zayıf yönlerini kapatma üzerinedir.

- çok değerli biri olduğunu kurguladığında, gerçek hayatta aşırı değersiz hissetmesi

- vurdulu kırdılı bir kişi olarak kurguladığında, gerçek hayatta dirençsiz ve kırılgan olması

- hep haklı olduğunu düşündüğü kurgularda ise, genellikle haklı olsa bile bunu sağlayamadığı durumlardan bahsedilebilir.

kişinin bir noktada gerçeklikten koparak sanal bir dünyaya dalması da bunun göstergelerinden biridir. zayıf yönlerimizi ve bizi zayıf kılan konuları fark etmek için aslında zihnimizi çoğunlukla meşgul edecek şeylere bakmak gerek. bunu hiç ayırt edecek bir referansımız yoksa bile, kurduğumuz hayallere bakarak da bir fikir edinebiliriz. gerçek hayatta başaramadığımız, kimseye gösteremediğimiz zayıf yönlerimizi kapatmak için, başrolünü oynadığımız birçok hayal kurarız. örneğin; eğer biriyle olan bir tartışma üzerine kurgular kurup bağıran, çağıran, öfkelenen ve haklı olduğunu karşıya gösterdiğiniz bir hayalin sahibiyseniz, muhtemelen olay anında kendisini ifade edemeyen, kırılgan birisinizdir. yansıtamadığınız şeyler zihninizde sizi rahatsız edecek şekilde dönmeye başlar.

gün içinde kurduğunuz hayalleri veya kısa senaryoları düşünün

- haklı çıktığınızı karşı tarafa gösterdiğiniz senaryolar,

- öfkenizi yansıttığınız senaryolar,

- herkesin sizin kıymetinizi bildiği senaryolar,

- başarılı olduğunuz senaryolar,

- sevmediğiniz herkesi alt ettiğiniz senaryolar,

- seçimlerde açık ara kazanmış siyasi lider olmanız ile ilgili senaryolar,

- şampiyonlar ligini kazanmış futbolcu veya teknik direktör olmanız,

- ünlü bir mafya babası olduğunuz senaryolar,

- özel güçleri olan bir kahraman olduğunuz senaryolar,

- ülkedeki en değerli kişi olma hevesiniz gibi...

liste uzar gider... buradaki ana tema; hangi yönümüz eksik ise onun karşıtı bir güce sahip olduğumuzu düşünmemizdir. fakirseniz, zengin olma hayali gibi, hep zıt örüntüler sergilenir.

geleceği kurgulamak

çok fazla hayal kurup gerçeklikten kopanlar için maladaptive daydreaming tanımı kullanılır. bu tanım; kişinin gerçek dünyadan izole olarak kendisini görmek istediği yerde hayal etmesi ve bundan tatmin sağlaması ile alakalıdır. bunu yaparken sosyal hayatta sahip olmadığı, test etmeye çekindiği kırılgan yanlarını hayal dünyasında gerçekleştirir. hatta işten çıkar çıkmaz eve gidip en sevdiği müziği açarak bir an önce gündüz aklına gelen o hayali geliştirmeyi de ister... bunu bir bilgisayar oyunu gibi düşünün; bir çiftlik kuruyorsunuz ve her gün o çiftliğe yeni bir şeyler katarak büyütüyorsunuz. buradaki hayal dünyası da bu şekilde genişlemeye devam eder. o artık kişinin sanal evrenidir ve orada tüm kontrol o kişidedir. kişi o evrendeki en önemli ve en büyük gücün sahibidir. bunları yaparken, güler, ağlar, mutlu olur, kendi kendisine konuşur. bunu çoğunlukla kendisini değerli ve özel hissetmek için yapar.

buradaki zayıf noktamız

* çoğunlukla asosyal olmamız,

* özgüven problemi yaşamamız,

* sosyal strese karşı dayanıksız olmamız,

* depresyon ve türevleri

* teknik uyum bozuklukları ve kendimizi değersiz hissetmemiz ile alakalıdır. tabi asosyal olmanın temelinde de milyon tane sebep daha olabilir. bir yere kadar hayal kurmak normaldir ama hayal kurma bağımlılığı gerçekleştiyse ve hayatı artık zihnimizde kurduğumuz dünyada yaşamaya başladıysak bu artık bir problemdir. burada normal hayatı yaşama yeteneğiniz azalır ve dış dünyaya odaklanmakta zorluklar yaşarsınız. bu yüzden çoğunlukla asosyal ve başarısız olursunuz.

geçmişi kurgulamak

çoğumuzun yaşadığı esas kurgular ise; kafamızda kurduğumuz senaryolarda sinirlendiğimiz, öfkelendiğimiz, düşmanca motivasyon sağladığımız, hatta intikam alma döngüsünde agresörün rolüne soyunduğumuz kurgulardır. buradaki anahtar kelimeler bizim hayallerimizi maladaptive daydreaming'ten ayırır. bunları sürekli kafanızda kurmanıza rağmen sosyal ve başarılı biri olabilirsiniz ama bu durumu yaşamaya devam edersiniz. bunları, genellikle geçmişte çözemediğimiz yarım kalmış konuları tamamlamak, insanlara haklılığımızı göstermek, değersizlik hissine karşı verilen tepki, varlığımızı göstermek, suçlamak ve cezalandırmak için yaparız. bu konuların geneli, aile ile yapılan çatışmalardan kaynaklanır. zaman zaman da iş yerinde, okulda, ikili ilişkilerde uğradığımızı düşündüğümüz ve anında tepki veremediğimiz zamanları zihinde telafi etmek üzere yaparız. bunun genel bir tanımı yoktur ama hayal kurarken öfkemizi arttıran şeylerin varlığı genelde zayıf yönlerimizi gösterir.

- kendimizi ifade edemiyor oluşumuz,

- değersiz hissetmemiz,

- yalnız hissetmemiz,

- mükemmel olmaya çalışmamız

- haksızlığa uğradığımızı düşünmemiz,

- çocukken beklentilerin karşılanmaması

- yetersizlik duygusu

- dışlanma

- istismar

- yok sayılmak, buradaki kör noktalarımızdır.

eğer ki, film izlerken filme odaklanmak yerine zihniniz de annenize "bir anne bunu nasıl yapar" diye kızıyor ve sürekli olarak geçmiş olayları düşünüyorsanız, kendinizi sürekli tekrarlayan bir kurguda buluyorsanız,

eğer ki, arkadaş ortamında olmanıza rağmen daha önce olan bir konuyu aklınıza getirip getirip sinirleniyorsanız,

eğer ki, geçmiş ilişkinizde sürekli olarak açık ve yarım kalan konularda kendinizi haklı çıkarmaya çalışıyorsanız, hatta intikam alma noktasında motivasyonunuz yükseliyorsa, tüm bunlar telafi etmeniz gereken eksik yanlarınız olduğunu gösterir.

* kendisini ifade edemeyen,

* anlaşılmayı bekleyen,

* ilgiye muhtaç,

* haksızlıklara uğramış,

* sevilmeyi bekleyen biri olma ihtimalimiz yüksektir.

bu konuları çözmezsek, bu eksik olarak saydığımız taleplerimizin karşılanması için de yanlış tercihlerde bulunuruz. çünkü çocuklukta bu eksikleri kapatmasını beklediğimiz insan modeline aşinayızdır. (anne-baba-bakıcı)

kendimizi gerçekleştirmemiz için de bunları o aşina olduğumuz insan modelinden almamız gerekiyor gibi o tip kişiler ile eşleşiriz! yani sorunu çözmek için sorunu yaratan kişilere benzer birilerini bulmaya çalışırız, bilinçaltı böyle çalışır. bu da kısır döngüye sebep olur.

hayal kurarken, yaşadığımız olumsuzluğa sebep olan kişileri cezalandırır ya da haklılığımızı gösteririz. bu durumun sürekli olması ise, bozuk olan şemalarımızın her daim aktif şekilde bizi yönlendirmesi ile sonuçlanır. eğer annenize öfkeniz var ise, onun sizden esirgediği ilgisizliği ve sevgisizliği size hatırlatacak olan duygusal yoksunluk şemanız, elinde mızrak baş ucunuzda bekler. hatırladığınız ve aşina olduğunuz bu davranışı da normal ilişkilerinizde tekrarlarsınız. buradaki öfke diğer eksik yanlarımızı da beslemeye devam eder. yalnız olduğumuzda da kurguladığımız hayallerimizin çoğu bu kısır döngü üzerine olacaktır.

konu ile ilgili okumalar:

uyumsuz hayal kurma bozukluğu

gündüz düşçüleri