Bilinmeyen Yönleriyle Baştan Sona Led Zeppelin'in Hikayesi
led zeppelin, 1968 yılında gitarist jimmy page tarafından kuruldu. kuruluş ismi the new yardbirds'dü. aslında bu isim, bir tür 'öz yardbirds' gibi de okunabilir çünkü orijinal yardbirds dağıldığı için parası peşin alındığı halde gerçekleştirilemeyen bir dizi konser verilebilsin diye jimmy page tarafından biraz da alel acele biraraya getirilmişti...
bugün heavy metal'in büyük babaları olarak biliniyorlar. kendi dönemleri boyunca en özgün ve en 'gürültülü' blues yorumcusu olarak tanındılar. gerçekten de özgün sound'ları bu iki türün (blues ve rock) o güne kadar rastlanmamış özel bir bileşiminden doğuyordu ama bundan ibaret değildi. funk, psyhedelic öğeler, fusion gibi giderek ayrı birer tür olarak gelişen bir çok öğenin yanı sıra, biraz mitoloji, biraz mistisizm, fazlasıyla folk müziği öğeleri karıştırdıkları müzikleri, 70'li yıllar boyunca listelerden inmedi. unutulmaz stairway to heaven şarkısı, radyo tarihinin en çok çalınan parçası oldu...
müzik tarihinin en renkli, rock tarihinin gelmiş geçmiş en büyük grubu olduğu konusunda hemen herkesin birleştiği efsane, led zeppelin'in kuruluşuna damgasını vuran bu 'acele', kısa zamanda bir kaç şeytanın daha karıştığı bir işe dönüşecektir. page, bütün acelesine rağmen rasgele davranmaz. aklındaki ilk isim, o sıralar çoktan grubu band of joy (haz grubu) ile adından söz ettirmiş olan, robert plant'e gider. plant'i daha west midlands college of education'daki toplama grubuyla verdiği konserde gördüğü gün defterine yazmıştır. kendi albümünü dolduracak kadar işi ilerletmiş olan plant, sözleşme hazırlığında olmasına rağmen page'in teklifini kabul eder. bununla da yetinmez, beraberinde davulcu john bonham'ı da getirir. haber kısa sürede yayılır. çok yetenekli bir bas gitarcı olmasına rağmen evde boş boş pineklemesinden nefret eden sevgilisinden page'in yeni bir grup kurduğunu öğrenen john paul jones, derhal harekete geçer. page'i zaten tanımaktadır. bir çok kez başkalarına ait albümlerin stüdyo kayılarında birlikte çalmışlar, gözleri birbirini tutmuştur. led zeppelin efsanesi, the new yardbirds adı altında, işte böyle başlar...
the new yardbirds adı altında 'vadedilen konserler'i vermek için çıktıkları turnede, zamanın büyük gruplarından the who'nun davulcusu keith moon'da dinler onları. yorumunda açık sözlüdür: ''siz bu kafayla kurşundan bir zeplin gibi çakılırsınız yere!''. grubun bu yoruma ne dediği bilinmez, ama metaforu beğendikleri kesin gibidir. hemen isimlerini değiştirirler. led zeppelin kurulmuştur...
çok beğenmiş olmalılar ki, 1969'da, ilk turnelerinin ardından piyasaya çıkan ilk albümlerine de bu ismi verdiler. dönemin modası blues'un etkileri kaçınılmaz olacakatı kuşkusuz ama led zeppelin albümü, daha çok, blues ve rock temalarının neredeyse kusursuz bir bileşimini yakalamasıyla dikkat çekti. ama bugün bile önemsenen asıl özelliği albümün anfi distorsiyonları kullanarak elde ettiği sound ve heavy metal müzik tarihinde bu yanıyla oynadığı öncü rol oldu. bu yenilikçi tutuma dinleyici de onay vermekte gecikmeyecek, albüm özellikle abd'de büyük bir başarı kazanarak bir anda satış listelerinde beatles'ın ardından ikinci sıraya yerleşecektir.
derhal albümü desteklemek üzere abd turnesine çıkan led zeppelin, aynı yılın sonlarına doğru yine kendi isimlerini taşıyan ikinci albümünü çıkardı...
led zeppelin ii albümü, biraz da ilkinin kazandığı başarıyı sürdürmek üzere, tarz olarak çok farklı olmamamkla birlikte, grubun kendine özgü sound'unun daha da belirginleştiği bir müzikal içerik taşıyordu. albümün özellikle bonham ve jones'un sürüklediği muhteşem ritmiyle unutlmazlar arasına giren hit şarkısı whole lotta love, grubun zirveye doğru attığı ilk adım olarak tarihe geçti. ancak bu şarkı ve albümle ilgili tarihe geçenler bununla sınırlı kalmadı; bazı müzik yorumcuları yalnızca 'whole lotta love'ın değil ama you shook me şarkısının da ünlü blues'cu willie dixon'dan (ç)alındığını, hatta şarkı sözlerini kullandıkları halde albümde sanatçıdan söz etmediklerini ileri sürdü. jimmy page ve robert plant'in iflah olmaz birer blues hayranı olduğunu bilmeyen yoktu; böylece inandırıcılık kazanan bu iddialar, yıllar sonra chess records firmasının dixon'a telif hakkını ve itibarını iade etmesiyle bir anlamda doğrulanmış oldu. ancak bu iddiayı fazla ciddiye almayıp, grubun aynı zamanda amerikan rock and roll müziğinin de en ateşli fanatiklerinden olduğuna dikkat çeken müzik tarihçileri de oldu. led zeppelin sound'unu blues'dan ibaret saymak, grubu dönemin bu müzikten esinlenen ve daha sonra esamesi okunmayan bir çok grubuyla aynı kefeye koymak demekti. led zeppelin'i led zeppelin yapan, blues ve rock'ın, willie dixon ile elvis presley'nin ideal karışımını keşfetmiş olmalarıydı...
bugün bile grubun fanları arasında tartışılmaya devam eden bu konu bir yana, led zeppelin bir özelliğiyle daha benzerlerinden ayrılmaya başlamıştı: grubun canlı performansları üç saati aşkın bir süre aralıksız sürebiliyor, albüm şarkıları blues esintileri taşıyan doğaçlama katkılarla uzatılıyor, konserler soluksuz bir gösteriye dönüşüyordu. ilk iki albümün kazandığı başarı, edinilen şöhret ve mali olanaklarla, led zeppelin'de dönemin diğer gözde grupları beatles ve rolling stones'un daha önce yaptığını yaptı ve aynı zamanda stüdyo olarak kullanabilecekleri gözlerden uzak bir kır evine çekildiler.
grubun üçüncü albümü led zeppelin iii galler'de oldukça uzak ve elektrikleri bile olmayan bu evde hazırlandı. ''bron- yr- aur'' ismiyle bilinen bu inziva mekanı, burada üretilen şarkılar üzerinde de beklenen izleri bırakmıştı. albüm, elektriksiz bir evde hazırlanmış olmasının bir sonucu olarak her şeyden önce çok daha akustik bir sound'a sahipti. şarkılarda yoğun bir kelt ve folk müziği etkisi hissediliyordu. ve son olarak, jimmy page'in gitardaki ustalığının ilk kez bu kadar belirgin olarak yansıtan bir albüm olmuştu. led zeppelin iii albümünün gördüğü ilgi, grubun başarı grafiğinin giderek yükseldiğini gösterdi. grubun yapımcı firması atlantic records, bundan yararlanmak istedi ve albümün hit şarkısı 'immigrant song'u 45'lik plak olarak bastı. plağın b yüzünde yeni bir şarkı ''hey hey what can i do'' yer alıyordu. müzik kariylerleri boyunca albümlerinin kendi başına bir bütün olduğunu, içlerinde yer alan şarkıların tek başlarına bir anlam ifade etmediğini savunan grup üyeleri, şirketlerinin bu niyetine şiddetle itiraz etti ama bir sonuç elde edemedi. atlantic records bunu daha önce de yapmış ve çok ilgi gören ''whole lotta love'ın 5.43 dakikalık orijinalini 3.10 dakikaya indirerek plağa basmıştı. şirketleri bununla kalmayacak, bütün itirazlarına rağmen dokuz single'ını daha piyasaya sürecekti. bir tek, unutulmaz şarkıları ''stairway to heaven'' ı bu furyadan kurtarabildiler ve abd'nin dört bir yanındaki radyolarda istek yağmuruna tutulan, daha sonraları tersten dinlendiğinde satanik mesajlar verdiği iddia edilecek olan bu şarkının albüm dışında piyasaya sürülmesini engellediler. sonuçlarını 'düş kırıcı' ve hatta 'utanç verici' buldukları bir kaç denemeden sonra, led zeppelin'in ses kalitesi ve sunum koşullarını kontrol edemedikleri için tv performanslarına da uzak durmaya çalıştıkları bilinir. bu konuda, led zeppelin'i canlı olarak dinlemek isteyen hayranların baskısının da etkili olduğu söylenir...
led zeppelin'in 8 kasım 1971 tarihinde çıkan dördüncü albümü isimsiz çıktı. üstelik isimsiz olan yalnızca albüm değildi. albümün orijinal kapağında grubun ismi de yoktu. bu yüzden albüm hayranlarının isteğine göre farklı isimler aldı. en yaygını, o zamana kadarki albümlerin isimlerini izleyerek led zeppelin iv odlu. ama bu albüme kapağındaki tartışmalı simgeden dolayı 'zoso', ya da yine aynı nedenden ötürü 'four symbols' diye isimlendirenlerin de sayısı hiç az değildir.
bu kez albüme jimmy page ve onu o dönemlerde yoğun bir biçimde etkisi altına alan hermetik-mistik eğilimler damgasını vurmuştu. isim olarak seçilen okült simgeler, ''battle of evermore'' şarkısının tolkien romanlarından çıkmışa benzeyen fantastik gizemciliği ve hiç kuşkusuz en çok tartışamya konu olan ve tersinden dinlendiğinde satanik mesajlar içerdiği bile öne sürülen şarkı, 'stairway to heaven', jimmy page ve arkadaşları hakkında bugün bile sona ermeyen söylentilere yol açacaktır. ancak albümdeki şarkıların kalitesi her zaman bu tartışmaları bastırdı. stairway to heaven, en 'akademik' müzik eleştirmenlerince bile bütün zamanların en iyi klasik hard rock şarkısı' olarak kabul edildi. yine, grubunu en iyi blues yorumlarından biri olarak kabul edilen şarkı da bu albümdeydi: bir memphis minnie bestesi when the levee breaks...
led zeppelin bu albümden sonra uzun sayılacak bir dinlenme dönemine girdi. yaklaşık iki senelik bir ara ve hazırlık döneminin ardından 1973'de tamamnlanan houses of the holy birbiri ardı sıra çıkan albümler ve bitmek bilmeyen turnelerin ardından bitkin düşmüş olan grubun gerçekten de iyi dinlendiğini gösteriyordu. o güne kadarki her albümüyle hard rock müziğe yeni bir tanım getiren led zeppelin'in, deneysel çalışmaların ağırlık kazandığı houses of the holy ile bu türün sınırlarını sonuna kadar zorladığı, müzik çevreleri arasında genel kabul gören bir saptamadır. telaffuzu jamaika sözcüğünü çağrıştıran d'yer mak'er ile reggea müziğine kadar ilerletilen bu sınırlar, öte yandan jones'un aranje ettiği yaylı sazlar bölümleri ve yoğun bir synthesiser kullanımına kadar götürülüyor, hem eleştirmenlerin hem de fanatiklerinin beğenisini kazanmak gibi zor bir işi başarıyordu.grubun bu ilgiye karşılık olarak hemen çıktığı abd turnesi bir kez daha izleyici rekoru kırdı ve florida'daki tampa staduyumu'nda tam 56.800 kişiden oluşan bir dinleyici topluluğu önünde çaldılar. bu, beatles'ın shea stadı'nda 1965'te verdiği konserde toplandığından daha büyük bir kalabalıktı...
led zeppelin 1974 yılında plak şirketiyle yaşadığı sorunlara radikal bir çözüm getirmek üzere kendi şirketini kurdu. şirketin ismi swan song, grubunu hiç piyasaya sürülmemiş ve zaten bu amaçla yapılmamış beş şarkısından birinin ismini taşıyordu. bu şarkı daha sonra, page'in zeppelin sonrası grubu the firm'ün ilk albümünde midnight moonlight ismiyle yer aldı. swan song, ilk başlarda grubun kendi albümlerini pazarlamaktan çok başka sanatçıların albümlerini çıkardı. bad company, pretty things, maggie bell, detective, dave edmunds, midnight flyer, sad cafe ve wildlife bu etiketle çıktı...
nihayet 1975'de kendi plak şirketlerinden kendi albümlerini çıkarmayı da başardılar. physical graffiti bir kez daha türler arası çok geniş bir yelpazeye yayılan zengin bir albümdü. bu tarihte led zeppelin'in tam altı albümü birden 'en iyi 200' listesinde yer alıyordu ki, bu daha önce hiçbir grubun yakalayamadığı bir başarı olarak tarihe geçti. grup aynı yıl içinde bir abd turnesi daha yaptı ve yine seyirci rekorları kırdı...
şansızlıklar başlıyor
1976 yılından itibaren, sonunda grubu dağılmaya kadar görüecek felaketler zinciri başladı. önce yunanistan'ın rodos adasında tatillerini geçirmekte olan robert plant ve eşi çok ciddi bir trafik kazası geçirdi. bunun üzerine turneye çıkmaktan vaz geçen grup yedinci albümleri için tekrar stüdyoya döndü. presence albümü yakaladığı satış başarısının yanı sıra led zeppelin'in müzikal macerasında da önemli bir dönüm noktası oldu. albüm içindeki şarkılar, ''nobody's fault but mine'' ve ''achilles last stand'' grup üyelerinin artık virtüözite noktasına çıkan yeteneklerini sergilemesin izin veren olgunluk dönemi eserleri olarak kabul edilmekle birlikte, gerek eleştirmenlerden gerekse hayranlarından olumsuz eleştiriler aldı. led zeppelin ilk kez özensiz davranmak, kolayına kaçmak ve hatta yolun sonuna gelmekle itham edildi. hemen ardından, 1977'de led zeppelin yine kapalı gişe konserlerle sürdürdüğü abd turnesindeyken, felaketler zincirine yeni bir halka eklendi ve robert plant'in oğlu karac'ın bir mide enfeksiyonu sonucu hayatını kaybettiği haberi geldi. grup turneyi iptal ederek apar topar ingiltere'ye döndü. page'in gizem bilime olan merakının sonunda bir lanete dönüştüğü söylentileri hızla yayılmaya başlamıştı. bir yıl sonra, çok yakın arkadaşları olan ve gruba ismini veren keith moon'un ölüm haberini aldılar. moon, ünlü grup who'nun davulcusuydu...
led zeppelin 1978'de ''in through the out door'' ile yeni bir albüme imza attı. john paul jones'un düzenlemeleri ve artık iyice yaygın bir biçimde kullandığı synthesiser efektleriyle damgasını vurduğu albüm, john bonham'ın adeta show yaptığı ''carouselambra'' ve plant'in ölen oğlu için bestelenen ''all my love'' ile dikkat çekti. disco ve punk rock modasının başladığı bir dönemde biraz demode olarak eleştirilse de 'in through the out door' albümü ingiltere ve abd listelerinde 1 numaraya kadar çıkmakta hiç zorlanmayacaktır. bu albümü desteklemek üzere yine bir abd turnesine çıkan grup son büyük felaketi yaşadı ve led zeppelin'in efsanevi davulcusu john bonham, çok aşırı alkol alarak sızdığı bir geceden sonra uyanamadı. led zeppelin'in bu şoku kaldırması mümkün olmayacak, bonham'ın yerine aday bir yığın bateristin adı geçmeye başlamasına rağmen grup dağılma kararı alacaktır...
yeniden led zeppelin
13 temmuz 1985'de live aid konseri için kısa bir performansta bir araya gelen grupta bonham'ın yerini tony thompson ve phil collins almıştı. en önemli üyelerinden yoksun olarak da olsa yıllar sonra yeniden birlikte çalan grup sahnede üç şarkı seslendirdi: ''rock and roll'', ''whole lotta love'' ve ''stairway to heaven''. bir çok sorunla karşılaşmalarına rağmen bu konserde gördükleri ilgiden memnun olan grup üyeleri bir yıl sonra davula tony thompson'ı alarak yeniden toparlanmaya çalıştıysa da, bu kez thompson'in başına gelen bir trafik kazasıyla bu plan da suya düşecektir. 1988'de bu kez davulda bonham'ın yerine oğlu jason bonham'ı alarak daha amatör bir girişimde bulundular ve eski plak şirketleri atlantic records'un 40. kuruluş yıldönümünde sahne aldılar. 1994'de page ve plant, mtv'nin 'unplugged' konserleri için bir araya geldi. bu girişim bir ortadoğu turnesi ve iki albümle sonuçlandı...
1997'de ise tam onbeş yıl sonra hayranları led zeppelin'in yeni bir albümüne kavuştu. iki cd'den oluşan bbc sessions albümü grubun bbc için yaptığı hemen hemen bütün kayıtları içeriyordu. 2003'de grup yine ses verdi; led zeppelin'in zirvede olduğu yıllardan kotarılmış konser kayıtları bir dvd'de piyasaya sürüldü ve tam 520 bin adet satarak yılın en popüler dvd'si oldu...
Led Zeppelin'in baştan sona tüm albümleri
12 ocak, 1969 (atlantic)
listelerdeki yeri: #6 ingiltere, #10 abd,
abd satışları: 11,000,000
1. good times bad times (page/jones/bonham)
2. babe i'm gonna leave you (page/plant/anne bredon)
3. you shook me (willie dixon)
4. dazed and confused (page)
5. your time is gonna come (page/jones)
6. black mountain side (page)
7. communication breakdown (page/jones/bonham)
8. i can't quit you baby (willie dixon)
9. how many more times (page/jones/bonham)
22 ekim, 1969 (atlantic)
listelerdeki yeri: #1 ingiltere, #1 abd
abd satışları: 12,000,000
1. whole lotta love (page/plant/jones/bonham)
2. what is and what should never be (page/plant)
3. the lemon song (page/plant/ jones/bonham)
4. thank you (page/plant)
5. heartbreaker (page/plant/jones/bonham)
6. living loving maid (she's just a woman) (page/plant)
7. ramble on (page/plant)
8. moby dick (page/jones/bonham)
9. bring it on home (page/plant)
5 ekim, 1970 (atlantic)
listelerdeki yeri: #1 ingiltere, # 1 abd,
abd satışları: 6,000,000
1. immigrant song (page/plant)
2. friends (page/plant)
3. celebration day (page/plant/jones)
4. since i've been loving you (page/plant/jones)
5. out on the tiles (page/plant/bonham)
6. gallows pole (traditional)
7. tangerine (page)
8. that's the way (page)
9. bron-y-aur stomp (page/plant/jones)
10. `hats off to (roy) harper` (geleneksel)
(veya ''four symbols'', ''zoso'', ''runes'' olarak biliniyor.)
8 kasım, 1971 (atlantic)
listelerdeki yeri: #1 ingiltere, #2 abd,
abd satışları: 22,000,000
1. black dog (page/plant/jones)
2. rock and roll (page/plant/jones/bonham)
3. battle of evermore (page/plant)
4. stairway to heaven (page/plant)
5. misty mountain hop (page/plant/jones)
6. four sticks (page/plant)
7. going to california (page/plant)
8. when the levee breaks (page/plant/jones/bonham/memphis minnie)
1973 vinyl edition
side one
1. the song remains the same (page, plant) - 5:32
2. the rain song (page, plant) - 7:39
3. over the hills and far away (page, plant) - 4:50
4. the crunge (bonham, jones, page, plant) - 3:17
side two
1. dancing days (page, plant) - 3:43
2. d'yer mak'er (bonham, jones, page, plant) - 4:23
3. no quarter (jones, page, plant) - 7:00
4. the ocean (bonham, jones, page, plant) - 4:31
24 şubat, 1975 (swan song)
listelerdeki yeri
listelerdeki yeri: #1 ingiltere, #1 abd,
abd satışları: 15,000,000
disk 1:
1. custard pie (page/plant)
2. the rover (page/plant)
3. in my time of dying (page/plant/jones/bonham)
4. houses of the holy (page/plant)
5. trampled under foot (page/plant/jones)
6. kashmir (page/plant/bonham)
disk2:
1. in the light (page/plant/jones)
2. bron-yr-aur (page)
3. down by the seaside (page/plant)
4. ten years gone (page/plant)
5. night flight (page/plant/jones)
6. the wanton song (page/plant)
7. boogie with stu (page/plant/jones/bonham/ian stewart)
8. black country woman (page/plant)
9. sick again (page/plant)
1976 vinyl edition
side one
1. achilles last stand (page, plant) - 10:25
2. for your life (page, plant) - 6:24
3. royal orleans (bonham, jones, page, plant) - 2:58
side two
1. nobody's fault but mine (page, plant) - 6:27
2. candy store rock (page, plant) - 4:11
3. hots on for nowhere (page, plant) - 4:43
4. tea for one (page, plant) - 9:27
1979 vinyl edition
side one
1. in the evening (jones, page, plant) - 6:49
2. south bound saurez (jones, plant) - 4:12
3. fool in the rain (jones, page, plant) - 6:12
4. hot dog (page, plant) - 3:17
side two
1. carouselambra (jones, page, plant) - 10:32
2. all my love (jones, plant) - 5:51
3. i'm gonna crawl (jones, page, plant) - 5:30
19 kasım, 1982 (atlantic)
listelerdeki yeri: #4 ingiltere, #6 abd,
abd satışları: 1,000,000
1. we're gonna groove (ben e.king/james bethea)
2. poor tom (page/plant)
3. i can't quit you baby (willie dixon)
4. walter's walk (page/plant)
5. ozone baby (page/plant)
6. darlene (page/plant/jones/bonham)
7. bonzo's montreux (bonham)
8. wearing and tearing (page/plant)