Bir Anne ve Kızının, Sorunlu Bir Babadan Kaçışının Yaşama Sevincini Söndüren Hikayesi

Sözlük yazarı "ben butun cbnce dizilerini izliyorum"un annesi ve üvey babasıyla yaşadığı iç burkan süreç, aile ve ilişki gibi kavramları bir daha sorgulamanıza sebep olacak nitelikte.
Bir Anne ve Kızının, Sorunlu Bir Babadan Kaçışının Yaşama Sevincini Söndüren Hikayesi
iStock


bir gün anneyle üvey baba yine kavga etmiş, evde kan gövdeyi götürmüş, anne kafaya koymuş evi terk edicez. lakin üvey baba azıcık psikopat olduğundan, bunu kaçarak yapmamız lazım...

anne, işe gitmeden önce ikimiz için birer ufak bavul hazırlıyor, kapının arkasına gizliyor. bana da tembih ediyor ki, evde kimsenin olmadığı bir ânı kolla, bavulları da al şuraya gel diye... o zaman da antalya-kemer adliye lojmanlarında oturuyoruz. üvey babanın arkası her türlü sağlam, karakola gidiyoruz, ''vay bilmem kim beyciğim ne oldunuz yahu?'', ''aile arasında olur böyle şeyler'' diyerek geri gönderiyorlar falan... o yüzden kaçacağız. adam da sessizlikten süphelenmiş, yarım saatte bir eve damlıyor o gün. neyse bir ara dedim tamam bi on-on beş dakika gelmez herhalde... geçirdim ayağıma terlikleri, ayakkabıyla zaman kaybetmek bile istemiyorum, o kadar hedefe kitlendim.

tam binadan çıktım, arkamda kundura sesi ''sstt'' sesiyle beraber. manyak adam gitmemiş, binada pusuya yatmış meğer... lojmanın içinde önde terliklerle sap şap şap iki elde bavullarla ben, arkada bana göre kundurayla avantajda olan adam koşuyoruz, millet de bakıyo... efendim ben sonuç olarak yakalandım. kolumdan sündürüle sündürüle eve tıkıldım. o zamanlar da dokuz yaşında mıyım on mu öyle çırpı gibi bi kız çocuğuyum, gücüm yetmiyodu ite... beni saatlerce buluşma noktamızda bekleyen ve bir terslik olduğunu anlayan anne, ayakları geri geri giderek eve geliyor. ben zaten enselenmenin verdiği eziklikle mahvolmuş durumdayım, bir de annem bakmadı mı gözümün içine ''ne bok yicez şimdi'' der gibi... of of of.

başka diyecek bir şey yok... araya birkaç tekme yemeyi göze alarak girince, annem kendini banyoya kitleyebilmişti. de işte... banyonun kapısı daha sağlam olsa, kırılmasa iyiydi... neyse daha detaylandırmaya gerek yok. insanlık hali, herkes cinnet geçiriyor... hangimiz eşimizi boğmaya çalışmadık ki?

sonra gel zaman git zaman, bunların arası düzelir gibi oldu.

o arada adamın tayini çıktı eskişehir'e. biz de kalktık gittik, annem orda yeni bir iş kurdu falan, fena değildi durumlar. adam da onca şeye rağmen kalkıp gelmemize sevinmiş, iyi davranıyo o aralar... en azından annem gözlerindeki morlukları fondötenle falan kapatabiliyo, çok ciddi yaralanmalar olmuyo kısa dönem... ama işte adamın içi pis, napsın, onun da yapısı öyleydi, bi zaman sonra başladı yine. annem yine kafaya koydu, kaçıcaz. iyi, peki, kaçalım...

ama bu kez daha planlı hareket edelim dedik. ben de o zaman orta sondayım. bu kaçış davasına kazandığım anadolu lisesine kaydımı da yaptıramadım ya, belki şimdi daha iyi bi üniversitede okurdum diye içimde ukte kaldı, neyse... dedeme haber verdik. çünkü o kez, işler çok ciddiydi ve adam silahını masanın üzerine gözümüzün içine bakarak koymuştu. hata payımız yoktu, başarmamız lazımdı.

hamamyolu'ndan yediler'e ilerlerken, arada pino vardı o zamanlar.

o pino'nun karşısında, köşede, altında çiçekçi olan bi bina vardı, bu dehşet orda yaşandı... hatta devam ediyorsun, süleyman çakır lisesi, sağ tarafa gidersen dersaneler sokağı falan... neyse dedeme haber verdik, adamcağız kalktı geldi antalya'dan. iki sokak ilerde bekliyor arabada. biz bu kez iki kişiyiz. kesin başarıcaz. elimizde bavullar, çıkıyoruz evden. tam o sırada asansör çağırılıyor aşağıdan. biz dördüncü kattayız. üç ve dördüncü katın arasına inip, nefesimizi tutuyoruz. asansör çıkıyor... 2... 3... devam ediyor... 4'e gelecek... asansör durmadan koşturup 3'te iniyoruz.

yine benim salaklığım, evin kapısını açık unutmuşum... kaçıyoruz ya... adam durumu çakıp, merdivenlere yöneliyor. ama annem ondan önce davranıp asansörü çoktan çağırmış, biz zemin kata ulaşmışız... patır patır ayak sesleri geliyor merdivenlerden, durur muyuz artık, önümüzde sadece bina kapısı var. onu da aşınca, sokak... kurtuluş... atlıyoruz dedemin arabasına, arkamıza bile bakmıyoruz artık.

daha ufak çaptaki girişimlerimizi saymazsak, son kaçışımız oluyor o adamdan... psikopatlıklarından...

bu olaydan sonra annem boşanma davası açtı kocasına, çok şükür çıktı hayatımızdan. ya da biz çıktık onunkinden sağ salim... olan bizim anadolu lisesine oldu iyi mi... çöp oldu onca emek... ah be...